Ek bakım05.12.2008 14:19:53

Kanser tanısıyla ve bunun ardından gelen süreçle barışık olmak herkes için kolay değildir. Buna rağmen kişiler, kendilerine önerilen değişik türde yardımlardan yeterince yararlanmamaktadır. Kuşkusuz ki her hastanın gereksinimleri ayrıdır.

Kanser tanısıyla ve bunun ardından gelen süreçle barışık olmak herkes için kolay değildir. Buna rağmen kişiler, kendilerine önerilen değişik türde yardımlardan yeterince yararlanmamaktadır. Kuşkusuz ki her hastanın gereksinimleri ayrıdır. Ama ister tedaviden önce, ister tedavi sırasında, isterse tedaviden sonra olsun, kaygılarınızı dile getirmeniz önemlidir. Uygun bir destekleyici bakım hizmeti almanız güç bir tedaviye dayanma gücünüzü korumanıza ve bu tedaviden yararlanmanıza yardımcı olabilir.

Yalnızca kanserinize yönelik bir tedavi sizin için yeterli olmayabilir. Çok farklı olabilen fiziksel belirtilere dikkat edilmesi gerekebilir. Bunlardan bazıları kanserden, bazıları tedaviden, bazıları ise tamamen ilgisiz başka durumlardan kaynaklanabilir. Genellikle belirtileri iyileştirmenin en iyi yolu, bunlara yol açan nedenin tedavi edilmesidir. Bu olanaklı değilse, genellikle belirtiler başka yollardan azaltılabilir ya da ortadan kaldırılabilir.

Psikolojik yardım istemekte duraksamayın. Kanserli kişilerde anksiyete ve depresyonun yaygın olması anlaşılabilir bir durumdur. Genellikle bu duygularla baş etmek zor değildir ve uzun zaman devam etmezler; ancak sıkıntı yaratacak hale gelirlerse, çok farklı ve etkili yardım biçimlerinden yararlanılabilir.

Gereksinim duyabileceğiniz diğer yardımlar şunlardır:

  • değişik rehabilitasyon türleri konusunda profesyonel yardım
  • ev işleri ve diğer pratik konularda yardım
  • evde, hastanede ya da bakımevinde özel hemşire hizmeti

Daha yoğun cerrahi, radyoterapi ya da ilaç tedavilerinin etkilerinden kurtulmak için biraz süre gerekebilir. Bu dönemde doğru biçimde beslenerek ve yorgun hissettiğiniz zamanlarda dinlenerek genellikle iyileşmenize katkıda bulunabilirsiniz. İşe dönmekle ya da yaşam tarzınızdaki olası değişikliklerle ilgili planlarınız konusunda doktorunuzdan görüş isteyin. Bazı kişilerde iyileşme (nekahat) dönemi oldukça uzun sürerken, bazıları için normal etkinliklere kısa sürede dönmek daha iyi olur.

Uzun dönemde olasılıkla olabildiğince normal bir yaşam sürdürmeniz önerilecektir. Larinks ya da akciğer kanseri gibi sigaraya bağlı bir kanser için tamamen iyileşme olasılığı sağlayan bir tedavi gördüyseniz, sigarayı bırakmanızın yararlı olacağı kuşkusuzdur. Benzer şekilde, deri kanseri tedavisi uygulanan hastaların güneş ışığına aşırı maruz kalmaktan kaçınıp yüksek koruma faktörlü güneş kremleri kullanmaları akıllıca olacaktır. Size tavsiye edilenlere uymaya çalıştığınızda, kanserin yinelemesini önlemek için elinizden gelenin en iyisini yapmış olursunuz.
İyileşmenin olanaksız olduğu bazı hastalar ve sürekli bakıma gereksinimi olanlar, özel çalışan hemşirelerin yardımından yararlanabilir.

İZLEME

Tedaviniz tamamlandıktan sonra izlenmek üzere düzenli aralıklarla hastane polikliniğine çağrılacaksınız. Genellikle bunun amacı tedavinin sonuçlarını değerlendirmek, yan etkileri gidermek, hastalık, rehabilitasyon ve yaşam tarzı konusunda önerilerde bulunmak ve soruları yanıtlamaktır. Ancak kimi durumlarda, özellikle uzun zaman sürdüğünde izlemenin hastanede sürüdürülmesi sizin ve doktorunuzun zaman ve enerjisinin boşuna harcanması olabilir.

Rutin izleme görüşmelerinin önemli bir nedeni yineleyen kanserleri erken ve hâlâ iyileşme umudunun olduğu bir aşamada saptayabilmektir. Kanseriniz bundan daha ileri bir evredeyse ve/veya tedavi edilemez nitelikteyse, belirtilerinizin yeterince kontrol altına alınması ve yeni belirtilerin hemen tedavi edilmesi için size rutin danışmanlık hizmeti önerilebilir. Bazen izleme, tedaviye bağlı yan etkilerin uygun şekilde tedavi edilmesini sağlayabilir. Ancak sayılan tüm bu nedenler hastanın rutin izleme görüşmelerine gitmesini zorunlu kılmaz. Kimi zaman aile hekiminiz de izlemeyi seve seve yerine getirir ve yalnızca bir sorun olduğunu düşündüğünde sizi hastaneye gönderebilir. Sıklıkla bu yaklaşım çok yararlı olmakta ve gereksiz yolculukları önlemektedir.

Ancak bazı hastalarda izlemenin hastanede yapılması zorunludur. Özellikle iç organları düzenli aralıklarla uzmanlar tarafından muayene edilmesi gereken hastalar bu gruptadır (örn. baş ve boyun, bağırsak ya da mesane kanseri tedavisi uygulanmış hastalar). Rahim boynu ya da testis kanseri, lösemi, Hodgkin hastalığı, Hodgkin dışı lenfoma, sarkom ve bazı deri kanserleri de dahil, belli kanserlerin tamamen iyileştirilmesine yönelik tedavilerinden sonra da olasılıkla uzmanlar tarafından izlenmeniz gerekecektir. Bu kanserlerden biri yinelerse, bunun erken evrede saptanması, ek tedavinin başarı şansını artırabilir. Meme kanseri nedeniyle tedavi uygulanmış pek çok kadının mamogram aldırması gerekir ve bu nedenle izlemenin en azından bir bölümü hastanede yapılmalıdır.

Rutin izlemenin bir parçası olarak bazen diğer x-ışınlı görüntüleme ve tarama tekniklerine gerek duyulur. Ayrıca lösemi tedavisi görmüş hastalarda kan sayımı ile prostat ve testis kanseri tedavisi görmüş hastalarda 'tümör göstergesi' olan konsantrasyonların belirlenmesi için kan testleri de gerekebilir. Öte yandan pek çok hastada özel izleme testi gerekmez; yine de kaygı uyandıran durumlarda uygun görülebilecek değişik incelemeler yapılabilir. Doğal olarak pek çok hasta izleme görüşmelerinde gerginlik yaşar, ancak buna rağmen düzenli izleme görüşmelerinin güven verdiğini düşünür.

AİLE VE ARKADAŞLAR

Sevdikleriniz ve yakın arkadaşlarınızın yardımından yararlanma şansınız varsa, bu kişilerin sizin başlıca ve en değerli psikolojik ve pratik destek kaynakları olduğunu da görebilirsiniz.

Kanserin kimi zaman ilişkilerde zorlanmaya yol açması hiç şaşırtıcı değildir. Bu herkesin başına gelebilir, ancak öncesinde zorlukların yaşandığı ilişkilerde bu durumun daha büyük hassasiyetler yaratması mümkündür. Özellikle duygularını birbirleriyle paylaşabilen kişiler, bu yeni zorluk ve stresleri göğüsleyerek üstesinden gelme konusunda değişik yollar bulur. Pek çok çift, kanserle savaşırken ilişkilerinin daha da güçlendiğini fark etmektedir.

Yakın akraba ve arkadaşlar moralinizi yüksek tutmanızda önemli bir rol oynasa da, çoğu hasta yalancı bir neşe halinden hoşlanmaz. Yakınlarınız olumsuz sonuç olasılığını akıllarına getirmeyi ya da sizin kaygı ve korkularınızı anlamayı yadsıyan kişilerse, onlarla açıkça konuşmaya daha az istek duyabilirsiniz. Aileler ve arkadaşlar 'rol yapmaktan' kaçınmalı, içlerinden geldiği gibi davranmalı ve konuşmalıdır. Ayrıca tamamen normal ya da normale yakın bir yaşam sürebileceğinize inancınız tamsa, yakınlarınızın sizi işe yaramaz birine dönüştürmelerine de izin vermemelisiniz.

Özellikle tedavi sırasında ve tedaviden bir süre sonra daha fazla dinlenmeye gerek duyabilirsiniz. Ancak, istekliyseniz ve kendinizi yeterli hissediyorsanız, normal etkinliklerinize devam etmemeniz için genelde herhangi bir neden yoktur. Gerçekten de, dış dünyayla bağlantılarını yitirmeyen ve aktif olmayı sürdüren kişilerin, tedavinin etkileriyle daha kolay baş edebildikleri ve normal yaşama daha kısa sürede dönebildikleri görülmektedir.

Kanser aile dışındaki ilişkileri de değiştirebilir. Bazı arkadaşlar durumla çok iyi baş edip size son derece önemli bir duygusal ve pratik destek sağlayabilirken, bazıları durumla baş etmekte zorlanabilir. Kimileri uzaklaşabilir ve hatta sizinle bağını tamamen koparabilir. Çoğu arkadaşınız size yardım etmek isteyecektir, ancak kimileri kendilerini rahatsız hissedebilir ve ne yapacağını bilemeyebilir.

Özellikle arkadaşlarından daha çok şey bekleyenler için böyle bir uzaklaşma ek bir duygusal yük doğurabilir. Telefon ederek, bazı gündelik konularda yardım isteyerek ya da görüşme ayarlayarak insiyatifi siz ele alabilir ve böylelikle arkadaşlığınızı canlandırıp kendilerini yararlı ve gerek duyulan kişiler olarak hissetmelerini sağlayabilirsiniz. Ancak, tedaviniz ve iyileşme olasılığınız konusunda olumsuz yorumlarda bulunma eğilimi olanlara dikkat etmelisiniz, çünkü bu tür arkadaşlar genellikle konuyu yeterince bilmeyenlerdir.

PSİKOLOJİK DESTEK GEREKSİNİMİ

Pek çok kişi en gerek duyduğu anda psikolojik destekten yoksun kalabilmektedir. Bu belki gereksinimlerini dile getirmekte çekingen davranmalarından, belki de böyle bir talepte bulunmamalarından kaynaklanabilir. Duygusal anlamda kendinizi zorda hissediyorsanız, tedavinizden ya da bakımınızdan sorumlu ekibin üyelerinden biriyle konuşmanız gerçekten de yararlı olabilir.

Doktorlar bazı hastaların, hastalığı değişik açılardan, kapsamlı biçimde (örn. tedavi, hastalığın yaşamları, aile ve sosyal ilişkileri üzerindeki etkileri vs.) tartışmaya ne kadar gerek duyduklarını her zaman tam olarak anlayamayabilir. Yine de bu size karşı sorumluluklarının önemli bir parçasıdır ve özellikle ailesiyle ya da arkadaşlarıyla konuşmakta güçlük çeken hastaların, kendilerini kaygılandıran konuları doktorlarına anlatmaktan kaçınmamaları gerekir.

Kanser hastalarının çoğu doğal olarak kendilerini gergin ya da çökkün hissedebilmektedir. Pek çok hasta yalnızlıktan ve yalıtılmışlıktan korkmakta ya da kendisini öyle algılamaktadır. Yadsıma ve öfke de sık karşılaşılan tepkiler arasındadır. Tüm bunlar anlaşılabilir şeylerdir ve rahatsızlık yaratan bir duruma karşı oluşturulan, tamamen doğal tepkilerdir. Konulan tanı size söylendikten hemen sonra ve tedavi başlayacağı zaman bu duygular daha da yoğunlaşabilir. Bilinmeyenden duyulan korku da önemli rol oynayabilir. Zamanla bu duygular hafişer.

Ancak yineleyebilen ya da yayılabilen bir hastalığınız olduğu gerçeğini kabullendikten sonra bile, en küçük belirtide, kontrol muayenesi için doktorla görüşmeye gittiğinizde ya da kanserden ölen birilerini duyduğunuzda kaygılarınız tekrar ortaya çıkabilir. Testlerin sonuçlarını beklemek de çok büyük stres yaratabilir. Bu tür tepkiler de zamanla azalmakla birlikte, başarılı bir tedaviden yıllar sonra bile hastanın yoğun korkuları devam edebilir.

Ameliyat görünümünüzü ya da kendi gözünüzdeki imajınızı değiştirip, ciddi psikolojik etkilerde bulunabilir. Özellikle mastektomi, laringektomi ya da kolostomi gibi işlemlerin uygulandığı hastalar artık çekici olmadıkları düşüncesine kapılabilir. Cinsel istek ve güçlerini yitirebilir. Bazıları çıplakken aynada kendilerine bakmak istemez ya da eşlerinin kendilerini çıplak görmesine veya yataklarını paylaşmasına izin vermez.
Kanserli her dört hastadan yaklaşık birinde görece ciddi ya da inatçı depresyon gelişir. Daha toksik tedavilerde, genç hastalarda, ciddi kanserlerde, sosyal güçlükleri olanlarda ve geçmişte akıl sağlığı sorunu yaşamış olanlarda bu tür sorunlarla daha sık karşılaşılır. İştah kaybı, uyku bozukluğu, konsantrasyon güçlüğü, bellek bozuklukları, huzursuzluk, umutsuzluk ve anlamsızlık duyguları, panik ataklar, terleme, çarpıntı ve titreme gibi belirtiler görülebilir. Kimi zaman hastalarda mantıksız suçluluk duyguları gelişebilir. Yanlış bir düşünceye kapılarak, yaşam tarzları ya da bazı duygusal eğilimler yüzünden hastalığı kendilerinin davet ettiğine inanabilirler. Kimileri ise (tamamen yanlış biçimde) hastalığın bulaşıcı olmasından kaygı duyar. Bazıları kendilerini damgalanmış hisseder ve sosyal yaşamdan çekilir.

PSİKOLOJİK DESTEK SAĞLAMAK

Neyse ki depresyon, gerginlik ya da diğer psikolojik zorluklar için yapılabilecek pek çok şey vardır. Bu nedenle gerek duyduğunuzda yardım istemeniz ve tek başınıza mücadele etmeye çalışmamanız önemlidir. Genellikle insanın kendisini anlayan birileriyle duyguları hakkında konuşması en yararlı olanıdır.

Daha ağır depresyon geçiren hastalar, antidepresan ilaçlarla kısa süreli tedaviden yarar görebilir. Sakinleştiricilerle kısa süreli tedavi de yoğun gerginlik ve endişede (anksiyete) yararlı olabilir. Yararlı başka tedaviler de vardır. Örneğin bazı hastalar, olumsuz düşüncelerle baş etmeyi ve gevşeme tekniklerini öğreten bir terapistten yarar görebilir. Ameliyattan sonra vücudun görünümüyle ilgili sorunları olan hastalar, kendilerine daha olumlu bir gözle bakmayı öğrenebilir. Hastalık ya da tedavi nedeniyle cinsel isteklerini yitirmiş olanlarda özel psikoseksüel danışmanlık yararlı olabilir. Doktorunuz uygun durumlarda kanser tedavisinin bu yönü konusunda uzmanlaşmış bir klinik psikolog ya da psikiyatriste sevk edilmenizi sağlayabilir; size böyle bir hizmet önerilmezse, kendiniz de bunun olanaklı olup olmadığını öğrenebilirsiniz.
Kanser merkezlerinde danışmanlık hizmeti giderek ağırlık kazanmaktadır. Ancak bu hizmetlerin iyi niyetli ve istekli gönüllülerden çok, deneyimli personel ya da danışmanlar tarafından verilmesi önemlidir. Bu nedenle kendi başınıza hareket etmektense doktorunuzdan görüş alarak bir danışman bulmanız iyi olur, çünkü yanlış kişiler size yarardan çok zarar verebilir. Pek çok hasta için, hastalığın yaşamları üzerindeki etkisini değişik açılardan ele almak son derece yararlıdır ve hastalar bu olanaktan yararlandıktan sonra kendilerini genellikle çok daha iyi hisseder. Hastanedeki din görevlileri de danışmanlık ya da manevi destek verebilir.

"Yararlı Adresler" başlıklı bölümde yer alan kuruluşlardan duygusal ve pratik destek alınabilir. Ayrıca kanserli hastalara ve ailelerine destek ve önerilerde bulunan pek çok yardım kuruluşu da vardır. Bu grupların çoğu, kendileri de kanser sorunu yaşamış olan hastalardan oluşmaktadır. Sizinle benzer deneyimlerden geçmiş olan kişilerle duygusal konuları ve gündelik konuları tartışmak iyi olabilir. Ama yine de hiçbir birey ya da aile birbirine tıpa tıp uymaz.

Kansere karşı tepkileriniz sonuçta kişilik yapınıza bağlıdır ve kişiliğin değiştirilmesi imkânsızdır. Eğer her zaman gergin biri idiyseniz, bu tür kaygıları bir kenara bırakabilenlere göre hastalığınıza kendinizi kaptırıp, daha fazla korku yaşamanız doğaldır. Ancak, kanseri yaşamınızın tam ortasına yerleştirmek yerine, yaşamınızı sürdürmeye ve kanseri mümkün olduğunca geri plana itmeye yoğunlaşabilirseniz, pek çok güçlüğü daha kolay aşabilirsiniz. Olumlu bir tutum benimsemeye ve her günü doya doya yaşamaya çalışmak denemeye değer.

Pek çok hasta tedaviden birkaç yıl sonra, kanser olmanın önceliklerini tekrar gözden geçirmelerine yol açtığını ve hastalığın yaşamları üzerinde genelde olumlu etkiler yaptığını söylemektedir. Kanserin yarattığı güçlük, bazılarının küçük sorunlardan daha az kaygı duymalarına ve gerçekten iyi ve anlamlı şeylere yönelmelerine yol açar.

FİZİKSEL BELİRTİLERİN KONTROLÜ

Kanser hastaları kendilerine tanı konulduktan sonra sonra her belirtiyi kolaylıkla kansere bağlayabilmektedir. Oysa diğer insanlar soğuk algınlığı, öksürük ve romatizma gibi yakınmalara ne kadar yatkınlarsa, kanser hastaları da aynı ölçüde yatkındır. Pek çok belirtinin kanserle ya da tedavisiyle hiçbir bağlantısı yoktur. Yine de genel bir kural olarak bir belirtinin nedeninin olabildiğince açıklığa kavuşturulması gerekir, çünkü bunun nasıl tedavi edileceğini fazlasıyla etkileyebilir.

Ağrı kontrolü
Genellikle kanser ağrısını kontrol altında tutmak mümkün olsa da, kimi zaman bazı değişik yaklaşımları denemek gerekebilir. Radyoterapi ya da ilaç tedavisi gibi kanserin kendisini hedeşeyen tedaviler ağrının kontrolünde çok etkili olabilir. Radyoterapi özellikle belli bir yerdeki kemik ağrısını birkaç hafta içinde gidermede çok etkilidir ve yalnızca tek seans yeterli olabilir.

Genel bir kural olarak ağrı kesici ilaçların (analjeziklerin) düzenli olarak kullanılması gerekir. Pek çok kişi kendi kendinin en kötü düşmanı gibi davranarak analjezik almak için ağrının geri gelmesini ya da iyice kötüleşmesini bekler. Ağrının gelmesine engel olmak, var olan bir ağrıyı gidermekten çok daha kolaydır. Bu nedenle ağrınız yineliyorsa, o sırada ağrınız olmasa bile analjezik ilacınızı/ilaçlarınızı belirtilen düzenli aralıklarla almalısınız.

Analjezikler üç geniş gruba ayrılabilir: opioyid olmayanlar, opioyidler (güçlü ve zayıf) ve çeşitli ek ya da yardımcı ilaçlar. Kimi zaman iki ilaç sınıfı birlikte kullanılır. Doğru ilaç ya da kombinasyon, ağrıyı kontrol altında tutabilmek için gerekendir. Opioyid olmayan analjezikler arasında parasetamol, aspirin ve bunun yanında artrit tipi ağrılarda sıkça kullanılan ibuprofen, naproksen ve diklofenak gibi "steroid olmayan antienflamatuar" ilaçlar bulunur. Antienflamatuar ilaçlar son derece yararlı olmalarına karşın, ne yazık ki kimi zaman midede yanmaya ve çok ender olarak da mide veya onikiparmak barsağı (duodenum) ülserlerine neden olur. Geçmişte bu tür sorunlar yaşamış kişiler tarafından çok dikkatli kullanılmaları gerekir. Yeni ve daha az toksik bir anti-enflamatuar ilaç tipi üretilmiştir ve bunlar bazı hastalarda avantajlıdır. Anti-enflamatuar ilaçlar sıklıkla diğer analjeziklere ek olarak alınır ve bu kombinasyonlar genelde çok etkilidir.

Zayıf opioyidler arasında koproksamol ve kokodamol bulunmaktadır. Güçlü opioyidlerin başlıcaları ağızdan verilen morfin, enjeksiyon ile verilen diamorfin ve deri bantıyla verilen fentanildir. Tramadol, oksikodon ve hidromorfon bazı hastalar tarafından daha iyi tolere edilebilir. Morfin, tablet ya da sıvı biçiminde dört saatte bir verilebileceği gibi, 12 saatte bir yavaş salıverilen tablet, kapsül ya da sıvı çözeltisi olarak da verilebilir. Bazı yavaş salıverilen kapsüller günde tek doz olarak da alınabilir. Hastada sürekli bulantı, kusma ya da yutma güçlüğü varsa diamorfini bir "pompa" kullanarak yavaş infüzyonla vermek yararlı olabilir (bk. s. 78). Morfin dahil bazı analjezikler fitil (rektal supozituar) olarak da uygulanabilir.

Morfin reçetelenen hastaların bunu kullanma konusunda sıklıkla isteksiz davrandığı görülmektedir. Kimileri çok erken bir aşamada morfin alırlarsa ilacın etkisini yitireceğini ya da ilaca bağımlı hale geleceğini düşünmektedir. Bu düşüncelerin ikisi de yanlıştır. Bir diğer yanlış görüş de, morfin kullanmanın durumun ciddiyetini yansıttığı şeklindeki görüştür. Morfin yalnızca şiddetli ağrıda kullanılan iyi bir ağrı kesicidir. Bazı hastaların uzun yıllar boyunca morfin kullanması gerekir.

Opioyid grubu ilaçların yan etkileri vardır. Bazı hastalar ilacı ilk kullanmaya başladıklarında ya da doz artırıldığında sedasyon (uykululuk hali), bulantı ya da kusma gibi sorunlar yaşayabilir, ancak genelde bu etkiler kısa sürede geçer. Gerekirse hastaya bulantısını gidermek için anti-emetik adı verilen ilaçlardan da verilebilir. Kabızlık daha sürekli bir sorundur ve morfin kullanan pek çok hastanın düzenli olarak dışkı yumuşatıcı ya da uyarıcı ilaç alması gerekir. Ağız kuruluğu da oldukça yaygın görülür; sık sık sıvı yudumlamak ya da ağzı çalkalamak yararlı olabilir.

Gerektiğinde kullanılabilen başka yöntemler de vardır. Örneğin steroidler, amitriptilin gibi antidepresanlar ya da bazı epilepsi ilaçları sinir basısına veya hasarına bağlı ağrıların giderilmesinde yararlı olabilir. Metastatik meme kanseri ya da miyelomdan kaynaklanan kemik ağrılarında, ağızdan ya da enjeksiyonla verilen kemik güçlendirici bisfosfonat tedavisi yararlı olabilir. Bu tedavi hem ağrı giderici radyoterapi gereksinimini hem de güçsüzleşen bölgelerde kırık riskini azaltabilir.

Bazı hastaların belirtileri giderici bakım ya da ağrı kontrolü uzmanlarına sevk edilmesi son derece yararlı olabilir. Ağrı kliniklerinde özel ağrı kontrol teknikleri vardır. Ağrı duyusunu beyne taşıyan sinirin yakınına bölgesel bir anestetik ya da başka maddeler enjekte edilerek sinir bloğu yapılabilir. Düşük bir elektrik akımı üreten transkutanöz elektriksel sinir uyarımı (TENS) aygıtları, ağrılı bölgelerin yakınındaki deriyi uyarmakta kullanılabilir ve bu yaklaşım da bazı hastalarda ağrının giderilmesinde etkilidir. Ağrının sonuçta kontrol edilemeyecek bir noktaya mutlaka geleceği asla düşünülmemelidir.

DİĞER BELİRTİLERİN KONTROL ALTINDA TUTULMASI

Kimi zaman asıl nedene yönelik tedaviyle, kimi zaman yalnızca belirtiye yönelik tedaviyle, kimi zaman da her ikisine yönelik tedavilerle belirtilerin çoğu kontrol edilebilir ya da en azından hafifletilebilir.

İştah kaybı (anoreksi)
Doğrudan kanserin, ilaç tedavisinin, radyoterapinin (özellikle bulantıya da yol açtıklarında), kabızlık ve psikolojik stresin yol açabildiği yaygın bir belirtidir. Kanser hastalarında tat değişiklikleri de sık görülür ve yiyeceklere karşı ilgi kaybı olabilir.

Anoreksili pek çok kişi için alışılmış zamanlarda bolca yemek yemektense, sık ve az miktarda yemek (özellikle de bu küçük öğünler çekici bir görünüme sahipse) daha kabul edilebilirdir. Yemek öncesinde bir bardak şarap içmek de bazen iştahı uyarır; ancak çoğu hasta ne yazık ki alkollü içkilerden artık hoşlanmadığını fark eder. Bazen iştahı uyarmak için, progestojenlerya da steroidlerle ilaç tedavisi uygulanır.

Nefes darlığı (dispne)
Değişik nedenleri olabilir. Örneğin kanser akciğerin normal işlevlerini bozabilir. Daha sık görülen bir durum akciğerin dış yüzeyi ile göğüs duvarının iç yüzeyi arasında sıvı toplanmasıdır (plevral efüzyon). Biriken sıvı akciğere baskı yaparak, yeterli miktarda hava alınmasına engel olur. Neyse ki göğüs duvarına sokulan ince bir iğne ile bu sıvının çok kolay ve oldukça rahat biçimde dışa alınması (aspirasyon) olanaklıdır. Diğer nedenler arasında akciğer dokusunu etkileyen birincil ya da ikincil kütleler, göğüs enfeksiyonları, kansızlık ve akciğerlerdeki kan damarlarında gelişebilen pıhtılar (pulmoner emboli) yer alır. Bunların çoğu etkili bir biçimde tedavi edilebilir ve kanser akciğer dokusuna geçiyorsa steroidler yararlı olabilir; ancak nedeni ortadan kaldırmak güçse, morfin, sakinleştirici ilaçlar ve oksijenle rahatsızlık giderilebilir.

Kabızlık (konstipasyon)
Oldukça yaygın bir sorundur. Yetersiz besin alımı, analjezikler, hareketsizlik ya da bunların birlikteliğinden kaynaklanabilir. Diğer olası nedenler arasında kalın bağırsakta tıkanıklık ve kan kalsiyum düzeyinde artış bulunur. Çoğu hastada önlemek, tedaviden daha iyi bir yaklaşımdır. Besinlerinizin tahıl ve kepekli ekmek, taze meyve ve sebze ve baklagil içermesine dikkat edip yeterli miktarda sıvı aldığınızda, kabızlıktan kurtulabilirsiniz.

Özellikle opioyid sınıfı ağrı kesici kullanan hastaların kodantramer gibi laksatişeri (dışkı yumuşatıcıları) düzenli olarak kullanmaları gerekebilir. Kimi durumlarda sorunu çözmek için fitil ya da lavman gerekebilir.

İshal
Ne yazık ki karın ya da leğen kemiği (pelvis) bölgesine uygulanan radyoterapide ve bazı sitotoksik ilaçlarda bu yan etkiyle sık karşılaşılır. İshal kodein fosfat ve loperamid gibi ilaçlara genellikle yanıt verir. Ancak, kimi zaman ishalin geçebilmesi için kanser tedavisine bir süre ara vermek zorunludur. Kaybettiğiniz sıvıyı geri almak için yeterince sıvı aldığınızdan emin olun; ayrıca sebze ve yeşil meyve gibi yüksel miktarda lif içeren gıdaları kesmeniz ya da azaltmanız yararlı olabilir. Radyoterapi uygulanan ve ishal gelişme olasılığı bulunan hastalara genellikle besinlerini önlem amaçlı olarak değiştirmeleri önerilir.

Normal koşullarda bağırsak içeriği bağırsaktan aşağıya doğru indikçe, emilen su miktarı giderek artar. Bu nedenle ince bağırsak ile kalın barsağın ilk bölümünün içeriği normalde oldukça suludur. Stomalı (bağırsaktan karın duvarına yol açılan) kişilerde sıklıkla bağırsak yumuşaklığı görülmesi bundan kaynaklanır. Metilselüloz, bağırsak hareketlerini düzenlemeye yardımcı olabilir. Kimi zaman, barsağın üst kısmındaki sıvı içerik, aşağıdaki katı tıkanıklık bölgesinden sızarak geçer ve böyle durumlarda ishal kabızlıktan kaynaklanır.

Yutma güçlüğü (disfaji)
Yemek borusunda (özofagus) büyüyen bir tümör ya da özofagusa dışarıdan yapılan bası (örn. göğsün orta kısmındaki lenf düğümlerinin büyümesi) bu yakınmaya yol açabilir. Bu disfaji türünde sıvılardan çok katılar soruna yol açar. Doğrudan kanseri hedeşeyen tedaviler dışında, sedasyon (sakinleştirici) ya da genel anestezi eşliğinde yemek borusuna içi boş bir tüp ya da stent yerleştirilerek bu sorun kısa sürede giderilebilir (entübasyon işlemi). Yutkunma sırasında gözlenen ağrı, mide asidinin özofagusa geri kaçmasına (reşü) bağlı enşamasyondan (yangıya) kaynaklanabileceği gibi, göğse uygulanan radyoterapi veya mantar enfeksiyonu (kandidiyaz) nedeniyle de oluşabilir. Tüm bunlar için basit ve etkili tedaviler vardır.

Lenfödem
Normalde dokular lenf kanallarından akan renksiz bir sıvı tarafından sürekli olarak yıkanır. Lenf kanalları filtre görevi gören ve enfeksiyonlara karşı koruma sağlayan lenf düğümlerine açılır. 'Lenf adı verilen bu sıvı sonuçta kan dolaşımına karışır; ancak lenf kanalları tıkandığında sıvı birikerek "lenfödem" adı verilen duruma yol açar (dokularda yumuşak şişkinlik). En çok uzuvlarda ve kimi zaman da memede görülür.

Lenf tıkanıklığı kanserin kendisinden kaynaklanabileceği gibi, ameliyata ya da radyoterapiye de bağlı olabilir. Son yıllarda lenfödem tedavisi alanında da önemli ilerlemeler kaydedilmiştir ve özel masaj teknikleri ve kol ya da bacak için uygun çoraplar kullanılabilmektedir. Bu tür sorunlar yaşadığınızda lenfödem konusunda uzman olan bir doktora görünmenizde yarar vardır. Lenfödemden etkilenen dokuların enfeksiyonlara karşı yatkınlığı arttığından, lenfödemli bölge üzerindeki deriye hasar vermekten kaçınmak ve ilk enfeksiyon bulgusunda hemen antibiyotik tedavisi uygulamak gerekir.

Bulantı ve kusma
Bu tür belirtilerin başlıca nedeni kemoterapi ve analjeziklerdir. Morfin gibi analjeziklerden kaynaklanan bulantı genellikle morfin kullanmaya devam etmenize rağmen kendiliğinden ve kısa sürede geçer. Kimi zaman radyoterapi de özellikle karın bölgesine verildiğinde bulantıya neden olabilir. Kemoterapi veya radyoterapiye bağlı bulantı ve kusma, tedavi başlamadan önce verilen anti-emetik ilaçlarla başarılı biçimde önlenebilir.

Zaman zaman kanserin kendisi de bu tür belirtilere yol açar; bazen kandaki kalsiyum konsantrasyonunu yükselterek (hiperkalsemi) bulantıya neden olur ve bu hastalarda bisfosfonat adı verilen ilaçlar etkilidir. Diğer nedenler arasında kabızlık, bağırsak tıkanıklığı ve karaciğerdeki metastatik hastalık yer alır.

Bulantı ve kusmada kullanılabilecek pek çok ilaç vardır. Bunlar ağızdan ya da enjeksiyon yoluyla verilebilecekleri gibi, deri altına yerleştirilen küçük bir iğne ile pilli bir şırınga pompası (tekrar tekrar enjeksiyon yapmaktan kaçınmak için) yardımıyla sürekli infüzyonla da uygulanabilir ya da fitiller kullanılabilir.

Kemoterapi veya radyoterapiye bağlı bulantı ve kusmanın tedavisinde ve önlenmesinde kullanılan ondansetron, granisetron ve tropisetron gibi HT3-reseptör antagonistleri ile deksametazon gibi steroidler de çok etkilidir. Ancak bu ilaçların da kendi yan etkileri vardır. Örneğin steroidler sıvı tutulumuna, yüzde kızarıklığa, dispepsiye (hazımsızlık) ve uykusuzluğa yol açabilir; HT3-reseptör antagonistleri ise geçici kabızlık ve baş ağrısına neden olabilir. Çoğu durumda metoklopramid, domperidon, haloperidol, levomepromazin ya da siklizin gibi daha az güçlü anti-emetikler oldukça yeterlidir.

Az ve sık yemek, normal öğün saatlerine uymaktan daha iyi olabilir. Ayrıca öğünlerle birlikte sıvı almak yerine, öğünlerden an az bir saat önce ya da sonra sıvı almak da yararlı olabilir.

ÖZEL BAKIMEVLERİ

İngiltere'de ve diğer Avrupa ülkeleri ile ABD'de kanser hastalarına hizmet veren özel bakımevleri vardır. Türkiye'de olmayan bu kurumlar belirtileri gidermeye yönelik tedavide büyük bir olanak sunmaktadır. Hem bakımevlerinde hem de hastaların evlerinde bu kurumlarda çalışan uzman doktor ve uzman hemşireler tarafından fiziksel belirtilerin giderilmesi için gerekli hizmet verilmekte, ayrıca psikolojik ve manevi destek sağlanmaktadır. Yaşam kalitesinin mümkün olan en iyi düzeye çıkarılması için kanserli hastalara yardım edilirken, ailelerine ve arkadaşlarına da duygusal ve pratik destek verilmektedir.

Hastalar, belirtilerinin daha ayrıntılı bir şekilde ele alınması ve değerlendirilmesi için de birkaç günlüğüne bir bakımevine yatabilmektedir. Ayrıca bakıcıların ya da aile üyelerinin biraz dinlenmesini sağlamak için de hastaların bu bakımevlerine kısa süreli yatması mümkündür.

ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Kanserli bireyleri etkileyen fiziksel ve psikolojik sorunlann çoğu için yardım olanağı vardır.
  • Kanserli hastalarda kanserle ya da tedavisiyle hiçbir ilgisi olmayan belirtiler sıklıkla görülür.
  • Hastaların çok büyük bölümünde yeterli ağn kontrolü sağlanabilir.
  • Ağn kesici iiaçiann genellikle ağn başladığında değil, düzenli olarak alınması gerekir.


www.saglikpark.com
sitesinden 25.04.2024 15:24:50 tarihinde yazdırılmıştır.