Gastroözofageal reflü, göğsünüzün ortasında hissettiğiniz yanma tarzında bir ağrı yanında başka belirtilere de yol açmakla birlikte, çoğumuzun mide yanması dediğimiz rahatsızlığın tıpta kullanılan ismidir. En yaygın hazımsızlık nedenidir ve insanların çoğu yaşamlarının bir döneminde bundan yakınır. Belirtiler genellikle önemsizdir, ama uzun sürer ve çok kısıtlayıcı olabilir. Reflünün neden olduğu en yaygın belirti boğaza doğru yayılma gösteren bir yanma duygusudur. Genellikle gelip geçicidir ve bazı yiyeceklerle, yere eğilince ya da gece düz bir yatakta yatarken ortaya çıkar. Bazen yanmaya yutma güçlüğü ya da yutma sırasında ağrı da eşlik eder. Reflü zaman zaman midedeki yiyeceklerin ağza gelmesine ve bulantı hissine neden olur. İnsanların çoğunda bu sorunu çözmek için yaşam biçiminde bazı değişiklikler yeterlidir, ama eczaneden alacağınız bazı antasitler de yararlı olabilir. Öte yandan, daha ağır vakalarda reçeteyle satılan çok etkili bazı ilaçlar da kullanılabilir. Reflü vakalarının büyük çoğunluğunun ciddi olmadığını, kanser gibi ciddi bir hastalık gelişme olasılığı bulunmadığını baştan söylemekte yarar vardır. Bununla birlikte, özellikle 50 yaşın üzerindeki kadın ve erkeklerde göğüsteki yanma hissini göğsün ortasında hissedilen bir başka ağrı olan anjinadan ayırt etmek önemlidir. Reflüden farklı olarak, anjina ağrısı genellikle egzersizle, örneğin yokuş yukarı hızla çıkmayla belirir ve dinlenmeyle hemen geçer, dolayısıyla bu ikisini ayırt etmek genellikle kolaydır. Anjina olabileceğini düşündüğünüz bir ağrı hissederseniz zaman yitirmeksizin doktora danışın.
Reflü (göğüste duyulan mide yanması) mide içeriğinin yemek borusuna kaçması sonucunda ortaya çıkar.
REFLÜYE NE YOL AÇAR?
Daha önce açıklandığı gibi, midedeki bezler yemekleri önce parçalayan, ardından da sindiren hidroklorik asit ve pepsin (bir enzim) içeren bir mide suyu üretir. Bu karışım ayrıca, yiyeceklerde bulunan mikropları yok etmede ilk adımdır. Mide, bu asit/pepsin bileşiminin tehlikeli etkilerine karşı kendini özel bir sümüksü madde (mukus) tabakasıyla korur. Karışım mideden barsağa (barsağın ilk bölümü olan onikiparmak barsağına) geçtiğinde, mide asidi pankreasın salgıladığı alkali sıvıyla nötrleştirilir.
KONTROL LİSTESİ |
Reflüye bağlı yanma hissi normalde ciddi değildir, ancak göğüsteki rahatsızlık bazen anjina belirtisi olabilir. şunlardan biri olursa, zaman yitirmeksizin doktora başvurarak belirtilere neyin yol açtığını araştırın:
|
REFLÜNÜN SONUÇLARI
İnsanların çoğunda yemek borusuna mideden asit ve pepsin sızması belirtilere neden olur ancak gerçekte herhangi bir hasar yapmaz. Bununla birlikte az sayıda kişide yemek borusunu kaplayan mukoza örtüsü hasar görür ve özofajit adı verilen bir iltihap oluşur.
Özofajit
Reflüsü olan kişilerin bir bölümünde yemek borusu iltihabı (özofajit) gelişirken, bir bölümünde neden gelişmediği bilinmemekle birlikte, sigara içenlerde bu olasılığın daha fazla olduğu düşünülmektedir. Uygun bir tedaviyle özofajit tamamen iyileşebilir, ama uzun sürerse bunun daha ciddi iki sonucu olabilir: yemek borusu darlığı ve Barrett özofagusu.
Mide fıtığı (hiatus hernisi).
Barrett özofagusu adı, bu durumu ilk keşfeden doktorun adından gelmektedir. Vakaların çoğunda olumsuz herhangi bir sonuca yol açmamakla birlikte, Barrett özofagusunun yemek borusu kanserine neden olan etmenlerden biri olduğu bilinmektedir; bu nedenle değişim yaygınsa hastanede yakından izlenmeniz gerekecektir.
Birçok kişide olduğu gibi, yıllardır aynı belirtileri yaşıyorsanız, doktorunuz normal olarak belirtilerinize bakarak herhangi bir ek değerlendirmeye gerek duymaksızın reflü tanısını koyacaktır. Ancak tanıyı doğrulamak ve özellikle aşağıdaki durumlarda başka bir sorununuz olmadığından emin olmak için çeşitli incelemelerin yapılması gerekebilir:
Bu bağlamda en sık kullanılan, en yararlı değerlendirme sindirim kanalının üst bölümünün endoskopiyle incelenmesidir. Herhangi bir kas spazmını gösterebileceği için, bazen baryumlu röntgen de yararlı olabilir. Tanının bu test sonuçlarıyla kesinleştirilemediği görece az sayıdaki vakada, burundan geçirilen özel sondaların yardımıyla yemek borusundaki asit miktarını ve basıncı ölçme gibi hastanede yapılan bazı değerlendirmeler de gerekli olabilir.
TEDAVİ
Bütün tıbbi durumlarda olduğu gibi, reflü tedavisinde de önce altta yatan nedeni gidermek temel alınır. Daha önce sözü edildiği gibi, yaşam biçiminizde sorunun ağırlaşmasına neden olan etmenler varsa bunları değiştirmek önemlidir:
Birçok kişi için yalnızca bu önlemler yeterlidir, ama bazı kişilerde bunlar işe yaramaz; böyle bir durumda bile belirtilerde azalma olur ve eskisi kadar rahatsız olmazsanız ilaç tedavisi görmeniz gerekmeyebilir.
İLAÇ TEDAVİSİ
Reçetesiz alabileceğiniz antasitler ve H2-reseptör blokerleri gibi basit ilaçlar, belirtilerinizi denetim altına almaya yeterli olabilir. Ama gerekiyorsa doktorunuz size daha güçlü bazı ilaçlar verecektir. Bu ilaçlar esas olarak iki gruba ayrılır: proton pompası inhibitörleri ve prokinetik ilaçlar. Bunlar reçeteyle alınmalıdır.
Proton pompası inhibitörleri
Bu oldukça yeni geliştirilen asit baskılayıcı bir ilaç grubudur; omeprazol, lansoprazol ve pantoprazol gibi ilaçları kapsıyor. Bunlar daha basit önlemlerle belirtilerin geçmediği reflü tedavisinde kullanılabilen son derece güçlü ilaçlardır. Mide asidinin baskılanması bu ilaçları aldığınız sürece devam eder, kesince reflü belirtileri geri gelir. Bu durumda da, kısa süreli bir tedavi yerine uzun süreli tedavi uygulanması gerekir ve yan etkiler önem kazanır.
Bu ilaçların görece yeni olması, henüz doktorların bunlar hakkında bilgi biriktirmekte olduğunu gösterir. H2-reseptör blokerlerinde olduğu gibi, uyuklama hali, baş ağrısı, döküntü ve yaşlı kişilerde kafa karışıklığı gibi önemsiz bazı yan etkilere yol açabilir. Ancak, proton pompası inhibitörleri çok güçlü olduklarından, mide asidini neredeyse bütünüyle yok eder.
Proton pompası inhibitörleri.
Bunun iki önemli sonucu vardır: Daha önce belirtildiği gibi, mide asidinin işlevlerinden biri yediğiniz yemeklerde bulunan mikropları öldürmektir, dolayısıyla hiç mide asidi olmamasının en yaygın sonucu mide ve bağırsak enfeksiyonu (gastroenterit) riskinin artmasıdır. Sağlıklı normal kişilerde genellikle bu önemli sayılmaz (turist ishali olasılığının yüksek olduğu seyahat dönemleri dışında), ama yaşlı ve sakat kişiler ağır mide ve bağırsak enfeksiyonları geçirebilir. Uzun süreli proton pompası inhibitörü tedavisinin sakıncalarından biri de mideyi kaplayan mukoza örtüsünün incelmesidir (tıpta buna mide atrofisi adı verilir). İlaçları uzun süre kullanan kişilerde gözlemlenen bu körelmenin önemli olup olmadığı henüz bilinmemekle birlikte, doktorlar arasında yoğun tartışmalara neden oluyor. Günümüzde proton pompası inhibitörlerini uzun süre kullanmanın güvenli olduğu düşünülüyor, ama gelecekte bu görüş değişebilir. Mutlaka gerekmiyorsa bu ilaçları uzun süre kullanmamak mantıklı bir yaklaşım olabilir.
Prokinetik ilaçlar
"Prokinetik" terimi aslında "hareketi destekleyen" anlamına gelir. Bu ilaçlar mide kaslarının reflüyü daha etkili bir biçimde önlemesine yardım eder ve midenin daha iyi boşalmasına olanak verir. Ayrıca midenin üst bölümündeki kapakçığın daha sıkı kapanmasını sağlayarak, reflünün önlenmesine katkıda bulunur. Bu etkilerin ikisi de ilacın mide kaslarını denetim altında tutan sinir uçları üzerindeki etkisiyle elde edilir. Prokinetik ilaçlar reflü tedavisi yanında 'sinirsel' mide sorunu olan kişilerde de yararlı olabilir ve bazen diğer tedavilerle birlikte ya da tek başına ülsersiz dispepsi tedavisinde de kullanılır. Genellikle gün boyunca düzenli olarak alınır ve asit baskılayıcı ilaçlarda olduğu gibi uzun süre kullanılmaları gerekebilir. Bu grupta metoklopramid ve domperidon vardır. Genellikle güvenli olan bu ilaçlar bağırsaklar üzerindeki prokinetik etkileri nedeniyle kramp tarzında karın ağrısına ve ishale neden olabilir. Metoklopramid yüzde ve boyunda şiddetli kas spazmlarına (distonik reaksiyon) yol açabileceği için, genellikle genç kadınlarda ve çocuklarda kullanılmaz. Bu yan etki erkeklerde ve görece yaşlı kadınlarda çok daha seyrek görülüyor.
Prokinetik ilaçlar.
AMELİYAT
Güçlü asit baskılayıcı ilaçların kullanıma girmesinden önce, şiddetli reflü sık sık ameliyatla tedavi ediliyordu. Özetlersek, bu ameliyat iki aşamadan oluşur. Birinci aşamada cerrah diyaframdaki yarığı dikişlerle daraltarak mide fıtığını giderir. İkinci aşamada ise midenin bir bölümüyle yemek borusunu kemer gibi sarmalayarak, alt ucundaki büzgeni sıkılaştırır. Geçmişte bu işlem birkaç gün hastanede yatmayı ve birçok hafta işten geri kalmayı gerektiren önemli bir ameliyattı, ama günümüzde, genellikle çok az kısıtlılığa yol açan bir "anahtar deliği" işlemiyle gerçekleştirilir; endoskop kullanan cerrah ameliyatı video kameralar yardımıyla yapar ve büyük bir kesi yapmak yerine, gereçlerini minik deliklerden geçirerek çalışır. Sonuç olarak ameliyattan sonra iyileşme süresi çok kısalmaktadır. Yine de özellikle aşırı kilolu kişilerde bu tür bir ameliyatı gerçekleştirmek teknik olarak daha güç olabilir.
Reflüde ilaç tedavisinin uzun süre devam ettirilmesi gerekli olabilir, bu nedenle cerrahi yöntemlerin kolaylaşmasıyla reflü ameliyatları son zamanlarda yeniden popüler olmaya başlamıştır. Ama her ameliyatın riskleri vardır ve ameliyattan sonra hastaların yüzde 15'inde bazı belirti ler olabilir (özellikle geğirme ve kusma güçlüğü), dolayısıyla ameliyat genellikle ilaç tedavisine yanıt vermeyen veya şu ya da bu nedenle ilaç tedavisi uygulanamayan kişilerle sınırlı olarak uygulanmaktadır. Ameliyat düşünülüyorsa, büyük bir olasılıkla cerrah bu işlemden yararlanacağınızdan emin olmak için yeni değerlendirmeler yapılmasını isteyecektir.
REFLÜYE BAĞLI KOMPLİKASYONLAR
Reflüye bağlı komplikasyonlar genellikle yalnızca şiddetli belirtileri olmasına karşın tedavi edilmemiş kişilerde, özellikle de yaşlılarda görülür. Ancak, bazen reflünün varlığı bu sorunların ortaya çıkmasından sonra anlaşılır. Bu gibi sorunlarda tanı yalnızca endoskopiyle (bazen biyopsili) ve/veya baryumlu röntgenle konulabilir.
Tedavi
ÖNEMLİ NOKTALAR |
|