Homeopati08.12.2008 00:09:21

Homeopati sözcüğü, Yunanca iki sözcüğün birleşmesinden gelmektedir: Benzer anlamındaki homoios ve hastalık anlamındaki pathos. Bu iki sözcüğün bileşimi, homeopatinin ardında yatan amacı açıklar. Bu tıp dalının temel ilkesi, Türkçe'deki çivi çiviyi söker d

Homeopati sözcüğü, Yunanca iki sözcüğün birleşmesinden gelmektedir: Benzer anlamındaki homoios ve hastalık anlamındaki pathos. Bu iki sözcüğün bileşimi, homeopatinin ardında yatan amacı açıklar. Bu tıp dalının temel ilkesi, Türkçe'deki çivi çiviyi söker deyimine benzeyen Latince simila, similibus curentur cümlesiyle ifade edilebilir.

Bu yaklaşım, modern tıbbın Yunanca'da farklı anlamına gelen allos sözcüğünden türeyen alopatik ilkesinin tam tersidir. Modern tıpta uygun bir ilaç, hastalığın belirtilerinden farklı (ya da bunların tam tersi) belirtilere neden olur - örneğin aspirinle ateşi düşürmek.

"Çivi çiviyi söker", basit olarak sağlıklı bir insanda bazlı belirtilere yol açan homeopatik bir maddenin hastalıklı bir insandaki aynı belirtileri tedavi edeceği anlamına gelir. Örneğin, Belladonna ilacı (ölümcül itüzümü, atropin) maniye, zihinsel karışıklığa, yüzün kızarmasına, göz bebeklerinin büyümesine, ateşin yükselmesine ve ağız kuruluğuna yol açar. Bir kişide, örneğin kaptığı bir mikroptan dolayı bu belirtiler görünüyorsa homeopati uzmanı az miktarda Belladonna'nın şikayetleri ortadan kaldıracağını düşünebilir. Başka bir deyişle, homeopati uzmanı uygun ilacı seçmek için zehirli etkileri belirtilerin, "resmi" olarak kullanabilir.

HOMEOPATİNİN İLKELERİ

Homeopatinin temel ilkeleri ilk olarak Alman doktor Samuel Hahnemann (1755-1843) tarafından ortaya konmuştur. Hahnemann'ın düşüncelerini Hipokrat'ın geliştirdiği ve belirtilerin doğanın iyileştirme gücünün bir ifadesi olarak kabul edildiği ilkelere dayandırdığı görülmektedir. Yine diğer bir Alman doktor George Stahl, Hahnemann'ın doğumundan yaklaşık yüz yıl önce homeopatinin ilkelerini uygulamıştır.


Dr. Samuel Hahnemann (1755-1843) Alman hekim ve homeopatinin babası.

Hahnemann, belirli ilaçların hem sağlıklı hem de hasta insanlar üzerindeki etkilerini dikkatli bir şekilde gözlemleyerek homeopatiyi geliştirmiştir. İlk gözlemlediği, Peru'da yetişen kınakına ağacının kabuğu (kinin) olmuştur. On sekizinci yüzyılda bu ilaç sıtma ve aralıklarla yükselen ateş gibi pek çok hastalığın tedavisinde kullanılmıştır. Kınakına ağacının kabuğunu kendi üzerinde deneyen Hahnemann, sıtmanın pek çok belirtisini gösterdiğini fark etmiştir. Kabuğun kendisinin, ateşi kontrollü olarak yükselttiğini ve böylece bu hummalı hastalığı geçirdiğini görmüştür. Yine aynı şekilde Hahnemann frengi hastalığını iyileştirmek için cıvadan yararlanmış ve cıvanın yükselttiği ateşin, frenginin başlangıç aşamasında görülen belirtileri doğurduğunu belirtmiştir.

Hahnemann başka maddeleri de denemeye başlamıştır. Bu maddeleri ya kendisi almış ya da arkadaşlarına veya öğrencilerine vermiştir. Maddelerin alınmasını takip eden bir ya da iki hafta içinde görülen ruhsal ve fiziksel belirtileri ayrıntılı bir şekilde not etmiştir (ilaç resimleri). Homeopatide reçete edilen maddenin fiziksel olduğu kadar ruhsal şikayetlere de dayandığını bilmek gerekir.

Hahnemann yavaş yavaş ilaç resimlerinden oluşan ve her ilacın uzun bir belirtiler listesiyle ilişkilendirildiği ayrıntılı bir "kütüphane" inşa etmiştir. Homeopati tedavisi almak istiyorsanız, gösterdiğiniz belirtilerin en uygun ilaç resmine bağlanabilmesi ve gereken ilacın verilebilmesi için vaka hikayeniz ayrıntılı bir şekilde alınacaktır.

Yakın zamanlarda, homeopatide kullanılan ilaçların iki ana yaklaşıma göre ayrılması gündeme gelmiştir: Yapısal ve belirtisel. Yapısal ilaçlar sizi bir bütün olarak dengelemek amacıyla tasarlanmıştır -vücudunuzu, aklınızı ve duygularınızı. Örneğin, sürekli hazımsızlık krizlerine giriyorsanız hem gösterdiğiniz belirtileri, hem de bu belirtileri ortaya çıkaran nedenleri uzun vadede kontrol altına almak için genel haliniz ve kişiliğinize uygun bir ilaç verilir. Belirtisel yaklaşımda ilaç verme kararı, gösterdiğiniz belirtilere dayanır ve çoğunlukla soğuk algınlığı gibi akut ve hafif rahatsızlıkların tedavisinde etkilidir. En iyi terapi etkisini almak için yapısal ve belirtisel ilaçlar bazen birlikte verilir.
Homeopati uygulayan eczaneler (özellikle Avrupa'da) "kompleks" homeopatik karışımlar da geliştirmiştir. Bunlar, farklı insanlarda aynı türde belirtilerin tedavisi için kullanılan çok sayıdaki homeopatik ilacın etkili bir şekilde karıştırılmasıyla meydana gelir.

HOMEOPATİK KARIŞIMLAR

Homeopatide kullanılan ilaçlar, doğal olarak bulunan maddelerden yapılır ve o kadar seyreltilerek elde edilir ki genelde başlangıçtaki maddeden hiçbir eser kalmaz.

Homeopatide kullanılan ilaçların üretilmesi sırasında uygulanan iki yöntem vardır: Seyreltme ve sulandırma. Homeopati uzmanı ilaçları iki şekilde seyreltir - desimal ya da D (10 damla suya bir damla öz) ve sentezimal ya da C (100 damla suya bir damla öz). Örneğin 30C esas ana özün bire yüz olarak otuz defa seyreltilmesi anlamına gelir. Her seyreltme işlemi arasında karışımı en az on saniye süreyle çalkalamak gereklidir. Bu çalkalama veya sulandırma homeopatik ilaçları etkili yapan işlemin ayrılmaz bir parçasıdır. Genelde ilaçtan günde yalnızca küçük bir veya iki damla alınır. Hangi ölçünün alınacağı kullanılan seyreltiğe bağlıdır.

HOMEOPATİDE KULLANILAN İLAÇLAR NASIL YAPILIR?
Esas madde özünü çıkarmak ve özünü alkol/suda çözebilmek için parçalara ayrılır.
Taze sebze kesilmeden önce iyice yıkanmalıdır. Mineral maddeler veya daha sert materyaller, alkol/suda çözülebilen toz haline getirilinceye kadar dövülür.


Hazırlanan madde, ağzı kapanabilen bir kavanoza konur ve üzerine alkol/su karışımı eklenir. Ardından, kavanozun ağzı, hava geçirmeyen bir kapakla kapanır ve içindekiler sert bir şekilde çalkalanır (sulandırılır). Karışım bazen dört haftaya varan bir süre, ara sıra çalkalanarak bekletilir. Ortaya çıkan "ana ruh" temiz bir kaba süzdürülür.

Ana ruh 1:10 veya 1:100 ölçüsünde seyreltilir (ana ruh: alkol/su karışımı) ve sulandırılır (hızla çalkalanır). Karışım tekrar tekrar seyreltilir ve sulandırılır. Her seyreltme arasında karışımı en az 10 saniye süreyle çalkalamak gereklidir.

Modern tıpta size bir ilaç reçete edildiği zaman genelde büyük dozda verilir. Bu uygulamanın ardında yatan düşünce doz ne kadar büyükse, terapi etkisinin de o kadar yoğun olacağıdır. Diğer taraftan, homeopatik tedavi bunun tam tersi bir görüşü benimsemiştir: İlacın dozu ne kadar düşükse, etkisi o kadar güçlü olur.

HOMEOPATİ İŞE YARAR MI?

Homeopati üzerine çok sayıda araştırma yapılmıştır ve bunlar kabaca üç sınıfa ayrılabilir: Hayvanlarla yapılan çalışmalar, laboratuar deneyleri ve klinik deneyler.

Hayvanlarla yapılan çalışmalara bir örnek, çiftlik hayvanlarının içme suyuna katılan homeopatik ilaçların domuzlarda düşüklere veya ineklerde meme iltihabına engel olup olamayacağı araştırmasıdır. Hayvanlarla az sayıda çalışma yapılmış olmasına rağmen, yapılanların çoğu olumlu sonuçlar vermiş ve homeopatinin terapi değeri olduğuna işaret etmiştir.

Homeopatinin zehirli bitkilerde ve hayvanlarda zehirli maddelerin (örneğin arsenik) dışarı atılmasına yardımcı olup olamayacağını araştıran laboratuar deneyleri yapılmıştır. Bazı araştırmalar homeopatinin test tüplerindeki enzimlerin yol açtığı tepkiler üzerindeki etkileriyle ilgilenmiştir. Başka araştırmalar homeopatinin bitkilerin belirli özel koşullarda büyümesini durdurma veya destekleme üzerindeki etkisini konu almıştır. Bu araştırmaların sonuçları homeopatik ilaçların, ana ruhun bir molekülünü bile içeremeyecek kadar seyreltilmiş de olsa, biyolojik sistemler üzerinde açık etkiler taşıdığını göstermektedir.

Klinik deneyler belirli rahatsızlıklardan dolayı tedavi gören hastalar üzerinde gerçekleştirilmiştir. İnsanlar rasgele gruplara ayrılmıştır ve ne doktorlara ne de hastalara homeopati mi aldıkları yoksa aynı buna benzer bir ilaç (plasebo) mı kullandıkları söylenmemiştir. Bu araştırmalardan homeopatinin plasebodan (sahte tedavi) daha büyük bir etki yaptığı gözlenmiştir. Ancak, homeopatinin hangi durumlarda işe yaradığını sınıflandırabilmek için yeterli sayıda klinik deney yapılmamıştır.

Homeopati, belirli herhangi bir rahatsızlığa karşı tavsiye edilemez. Ancak genellikle uzun vadeli kronik hastalıkların da soğuk algınlığı ve grip gibi bazı akut sınırlı hastalıkların da tedavisinde kullanılabilir. Yakın zamanda yapılan araştırmalar, akut solunum yolları hastalıklarında homeopatinin modern tedavi yöntemleriyle kıyaslanabilecek kadar iyi sonuçlar verdiğine işaret etmekte ve aynı zamanda homeopatik yöntemlerle tedavi edilen hastalarda yan etkilerin çok daha az yaşandığını göstermektedir.

HOMEOPATİ NASIL İŞLER?

Modern tıp eğitimi almış doktorların çoğu, homeopatinin nasıl olup da işe yaradığını anlamakta güçlük çeker. Gerçekten de homeopati işe yarıyorsa, altında yatan mekanizmalar vücudun biyokimyası ve fizyolojisiyle ilgili bütün bilimsel anlayışa meydan okumaktadır. Sonuç olarak, homeopati son 200 yıldır tıbbın içinde ateşli ve genelde sert tartışmalara konu olmuştur.

Seri halinde seyreltme ve sulandırma sürecinin seyreltilmiş su ve alkol karışımında "maddenin bir izini" bıraktığı yolunda iddialar ortaya atılmıştır. Terapi etkisini aktif bir şekilde meydana getirenin işte bu "sudaki iz" olduğu ileri sürülmüştür ama bu görüşler bilimsel kanıtlardan çok spekülasyonlara dayanmaktadır.

TEDAVİ NELERİ KAPSAR?

İlk seansta, homeopati uzmanı gösterdiğiniz belirtilerin eksiksiz bir resmini çizebilmek için çok ayrıntılı bir şekilde vaka hikayenizi alacaktır. Yalnızca zihinsel durumunuzu ve gösterdiğiniz belirtilerin doğasını tam olarak bilmek istemekle kalmaz, belirtilerinizi nelerin daha iyi ya da daha kötü hale getirdiğini de görmek ister. Homeopati uzmanı, eksiksiz bir resim çizdikten sonra yaşadığınız belirtileri belirli bir ilaçla bağdaştırmaya çalışır. Basit ve akut bir rahatsızlığa karşı reçete, telefonda yapılan kısa bir görüşmenin sonunda bile verilebilir.

Kronik (uzun vadeli) hastalıklarda homeopati uzmanının durumunuzu tam olarak ortaya koyabilmesi için en az bir ay geçmesi gerekir. Bunun nedeni homeopatide kullanılan ilaçların etki göstermesinin zaman alıyor olmasıdır. Bazen, başlangıçta belirtiler kötüye gider, buna iyileşme krizi denir-genelde bu iyiye işarettir ve homeopatinin etkili olabileceğini gösterir. Çoğunlukla homeopatik ilaç veya ilaçların tedavi süresi boyunca birkaç defa değiştirilmesi gerekir. Homeopatinin sizin durumunuzda işe yarayıp yaramadığına karar vermeden önce en az altı aylık bir sürenin geçmesini beklemelisiniz - özellikle de kronik bir soruna çare arıyorsanız.

Homeopatinin hangi durumlarda yararlı olacağını kesin olarak bilmek imkansız olsa da çoğu homeopati uzmanlarının geniş bir yelpazede bulunan hastalıkları tedavi ettiğini söylemek gerekir. Bunlar içinde alerjik durumlar (egzama ve mantar gibi), bağırsak problemleri, migren, jinekolojik sorunlar (sancılı adetler ve adet öncesi sendromu gibi), psikolojik sorunlar (örneğin depresyon ve anksiyete) ve kireçlenme sayılabilir. Homeopatiye başvurmaya karar vermeden önce atılacak en büyük adım, doktorunuzdan mümkün olduğunca açık bir teşhis almaktır. Rahatsızlığın tedavisi için modern tıpta seçenekler bulunduğunu da bilirseniz homeopati konusunda karar vermeniz kolaylaşır.

GÜVENİLİR MİDİR?

Homeopati başlangıçtaki şikayetlerinizin artmasına yol açabilir ve bu durum homeopati uzmanlarınca iyileşme sürecinin bir parçası olarak kabul edilir. Homeopatinin kendisinin ciddi veya kalıcı yan etkilere yol açtığı yolunda bir kanıt yoktur.

Ancak bazı homeopati uzmanları homeopati tedavisiyle karıştığı gerekçesiyle modern tedaviyi bırakmanızı isteyebilir. Bazı hallerde bu son derece tehlikeli olabilir - bu yüzden bir homeopati uzmanının tavsiyesi üzerine modern tedavinizi durdurmaya karar vermeden önce doktorunuza danışmalısınız.

Bütünleşmiş bir tedavinin özü, tedavinin sizi riske maruz bırakmaması için sizi tedavi edenler arasında iyi iletişimin kurulabilmesinde gizlidir.
 

ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Homeopati 200 yıl önce Samuel Hahnemann tarafından Almanya'da geliştirilmiştir.
  • Homeopati, hastalıkları tedavi etmek için çeşitli maddelerin solüsyon içinde seyreltilmiş veya çok küçük miktarlarda kullanılmasından oluşur.
  • Homeopatiyle seyreltilmiş bir maddenin sağlıklı bir insanda yol açtığı belirtiler, hastalıklı bir insanın gösterdiği belirtilerle karşılaştırılabilir. Bu karşılaştırmanın en olumlu hali daha sonra hastalığın tedavisinde kullanılır - çivi çiviyi söker.


www.saglikpark.com
sitesinden 28.03.2024 16:29:20 tarihinde yazdırılmıştır.