İlaçsız tedavi17.01.2008 11:55:43

İlaçsız tedaviye bazen “farmakolojik olmayan” yoldan kan basıncının düşürülmesi adı verilmektedir ve işe yaradığı gösterilmiştir.

İlaçsız tedaviye bazen “farmakolojik olmayan” yoldan kan basıncının düşürülmesi adı verilmektedir ve işe yaradığı gösterilmiştir. İlaçsız tedavi genellikle doktorunuzun tavsiyelerine uygun bir şekilde beslenme ve yaşam tarzınızda görece köklü değişiklikler yapılmasından oluşur, ancak bunlardan bazılarını gerçekleştirmek diğerlerine göre daha güç olabilir. Yine de, gerçekten büyük bir çaba harcamaya değer, çünkü başarılı olursanız, ilaç tedavisine gerek kalmadan kan basıncınız normale dönebilir.
 
TUZ
Doktorunuz mutlaka tükettiğiniz tuz miktarını azaltmanızı tavsiye edecektir. İngiltere’de erkeklerin ortalama tuz tüketimi günde 10 gram, kadınların ise günde 6–7 gramdır. Ancak çok sayıda insan bunların yaklaşık yarısı kadar tuz tüketmektedir ve kan basınçları da daha düşüktür. Yemek pişirirken ya da masada durması halinde yiyeceklere yalnızca bir gram kadar tuz eklenmektedir. Geriye kalan miktar hamburger, salam-sosis, sucuk, tuzlu çerezler, konserveler (sebze konservesi gibi), kahvaltılık tahıl gevrekleri ve ekmek gibi işlenmiş yiyeceklerden alınır.

Sofrada ya da pişirirken yiyeceklere hiç tuz eklemeyerek, tuz alımınızı azaltabilirsiniz. Daha fazla taze et, taze meyve ve sebze tüketmeye gayret edin ve işlenmiş yiyecekleri sadece istisnai durumlarda yiyin. Yemeklere katılan otlar ve baharatlar güvenlidir ve tuz yerine lezzet verici olarak bunlar kullanılabilir.

Az tuzlu beslenmeye alışmak ilk başlarda zor gelse de, tuz tüketiminizi sürekli olarak düşük tutmayı başarırsanız, yaklaşık
bir ay kadar sonra giderek yiyeceklerinizi daha az tuzlu yemeyi yeğlediğinizi fark edebilirsiniz. Eğer eski yeme alışkanlığınıza dönerseniz, yemekleri çok tuzlu bulduğunuzu ve ‘değiştiğinizi’ fark edersiniz. Çay ya da kahvelerine çok miktarda şeker eklemekten vazgeçen kişilerde de benzer bir durum görülür. Şekersiz içmeye alıştıktan sonra, genellikle az miktarda şekerin bile çay ya da kahvenin tadını bozduğunu fark eder ve su içmeyi yeğlerler. Aynı şey, çok tuzlu yemekten az tuzlu beslenmeye geçişte de olur.

Üzülerek söylemek gerekirse, yiyecek endüstrisi tuz/kan basıncı sorununa sınırlı bir yanıt vermiştir. Tuz bir zamanlar yararlı bir koruyucuydu ama modern yiyecek teknolojisi ve buzdolapları, işlenmiş yiyeceklerdeki tuz miktarının azaltılabileceği anlamına gelir. Ne yazık ki, birçok insan artık tuzlu yiyeceklere ‘bağımlı’ hale gelmiştir. Yiyecek endüstrisinin bazı temsilcilerinin tuz ile kan basıncı arasında hiç ilişki bulunmadığını, bu alanda araştırma yapan uzmanların hepsinin yanılgı içinde olduklarını ileri süren sorumsuz propagandaları olmuştur. Uzmanlar tuz alımında mutlaka muazzam bir azaltma yapılması gerektiğini savunmuyor; koruyucu ya da katkı maddesi eklenmemiş kaliteli yiyecekleri yeğleyen birçok kişinin beslenmesindeki tuzla aynı düzeye indirilmesi gerektiğini savunuyor. Yönetimde üst pozisyonunda ve idari görevlerde bulunan kişilerin kan basınçlarının daha düşük olmasının daha az tuz tüketmeleriyle ve aynı zamanda çok azının şişman olmasıyla ilişkili olduğu yönünde bazı kanıtlar bulunmaktadır.

Artık eczanelerde birkaç çeşit diyet tuzu satılmaktadır. Bunlarda daha az sodyum klorür, daha fazla potasyum klorür bulunur. İdeal bir dünyada kimse yiyeceklerine herhangi bir kimyasal madde ekleme gereği duymamalıdır, ancak az tuzlu yiyecekleri gerçekten yiyemiyorsanız, böbrek işlevlerinizin normal olduğundan emin olduktan sonra diyet tuzları kullanabilirsiniz. Öte yandan, deniz tuzu, kaya tuzu ve “doğal” tuzun yine de tuz (yani sodyum klorür) olduğunu, diyet tuzu olmadığını unutmamalısınız. İdrar söktürücü spironolakton ve amilorid gibi “potasyum koruyucu” ilaçlar kullanıyorsanız ya da böbrek işlevleriniz iyi değilse ve potasyum düzeyleriniz zaten yüksekse, diyet tuzlarını temkinli bir şekilde kullanmalısınız. Kuşkunuz varsa doktorunuzun tavsiyesini sorunuz.

ABD’de yapılan yeni ve güvenilir araştırmalarda, beslenmede hayvani yağ miktarının azaltılıp, meyve ve sebze şeklinde potasyum alımının artırılmasıyla kan basıncında düşme sağlandığı, tuz kısıtlaması da yapılırsa kan basıncının daha da fazla düştüğü açıkça gösterilmiştir. Somon ve uskumru şeklinde balık yağı alımını artırmanın da yararları vardır.

KİLO KONTROLÜ
Verdiğiniz her kilogram için kan basıncınızda yaklaşık 1 mmHg düşme olacaktır. Dolayısıyla, kan basıncınız yalnızca hafifçe yükselmişse, örneğin 165/95 mmHg civarında ise, 7 kilogram zayıflayabilirseniz normal düzeye inebilir. Klinik çalışmalarda kilo vermenin kan basıncında düşme sağladığını gösteren güvenilir kanıtlar saptanmıştır. Ancak, yerinde öneriler ve güçlü bir motivasyon olmadan kilo vermek kolay değildir ve beslenmenizde tuz alımını azaltma zorunluluğu da dikkate alınmalıdır. Yapılan araştırmalar, fazla kilolu iseniz diyetisyene sevk edilmeniz durumunda vereceğiniz kilonun, sadece doktorunuzun kilo vermenizi söylemesinden daha fazla olabileceğini göstermiştir. Ayrıca, yaptığınız egzersiz miktarını artırır ve içtiğiniz alkol miktarını azaltırsanız (mümkünse), hedef kilonuza erişme şansınız artar.

Bütün uzmanlık alanlarındaki tıp yetkililerinin neredeyse tümü, daha az tuz, daha az hayvansal yağ, daha fazla balık, meyve ve sebze içeren “akıllı bir beslenme” tarzını benimsememiz gerektiği konusunda görüş birliği içindedir. Bu beslenme tarzı, kanser de dahil olmak üzere birçok hastalığa karşı korunma sağlar.
 
MAKUL ÖLÇÜDE ALKOL ALINMASI
Makul ölçüde alkol tüketilmesinin kan basıncını düşürdüğüne ilişkin güçlü kanıtlar vardır ve olasılıkla alkolü tümüyle bırakmanız gerekmeyecektir. İngiltere’de Hekimler, Psikiyatristler ve Genel Pratisyenler Kraliyet Okulları erkeklerin haftada en çok 21 birim alkol, kadınların ise haftada en çok 14 birim alkol almasını tavsiye etmektedir. Bir birim, 25 cl’lik bir şişe bira ya da küçük bir kadeh şaraba eşittir. İnmeye yol açtığı için bir seferde aşırı miktarda içki içmekten kaçınmalısınız. İyi haber, her gün bir–iki kadeh içki içilmesinin, daha düşük kalp hastalığı riskiyle ilişkili olabileceğidir. Ancak günde dört içkiden fazlası, hipertansiyon ve inme risklerinde artışla ilişkili olduğu gibi, karaciğer, sinir sistemi ve yaşam kalitesi üzerinde de hasar verici etkileri vardır.
 
EGZERSİZ
Yapılan araştırmalar, daha fazla egzersiz yapılması ile kan basıncında düşme arasında açık bir ilişki bulunduğunu kanıtlamıştır. Bunun hangi yolla olduğu tümüyle kesin değildir ve kısmen insanların düzenli egzersize başlamalarıyla birlikte genellikle beslenmelerinde de değişiklik yapmalarıyla ilişkili olabilir. Ancak, hipertansiyonunuz varsa, egzersiz programınızı kararlaştırırken makul davranmalısınız. Örneğin, o zamana kadar hiç egzersiz yapmamış, ağır hipertansiyonu olan fazla kilolu orta yaşlı bir erkek, kendisini tükenmiş hissetmesine yol açacak kadar ağır bir egzersiz yaparsa pek akıllıca davranmamış olur. Yoğunluğu yavaş yavaş artırılan bir egzersiz programı uygulanması çok daha mantıklıdır. İki–üç kat çıkacağınız zaman asansör yerine merdivenleri kullanmak, işe ya da çarşıya gidip gelirken daha uzak bir otoparka veya otobüs durağına yürümekle işe başlayın. Kendinizi aşırı derecede yormadığınız sürece her çeşit spor iyidir; ancak nabız hızınızda hafif bir artışa yol açacak ve hafifçe terlediğinizi hissetmenizi sağlayacak ölçüde çaba harcamalısınız.
 
POTASYUM
Diyetteki potasyum miktarını artırmanın kan basıncınızı düşürdüğüne ilişkin kanıtlar bulunmakla birlikte, potasyum tuzu ya da tabletleri şeklinde takviyeler kullanmamalısınız. Bunun yerine, daha fazla çiğ meyve ve sebze yiyerek aldığınız potasyum düzeyini artırmalı ve aynı zamanda işlenmiş yiyeceklerle alınan tuzu da azaltmalısınız.
 
STRES DANIŞMANLIĞI
Kronik stresin yüksek kan basıncına neden olduğunu gösteren çok az kanıt bulunmaktadır. Ancak, kişisel sorunlar, işteki huzursuzluk ya da belli bir nedeni olmaksızın endişe durumunun gelişmesi sonucunda birçok nedenle yoğun stres yaşıyan çok sayıda hipertansif hasta vardır. Sizin de böyle bir durumunuz varsa, stres için danışmanlık hizmetinden yararlanabilirsiniz; aşırı vakalarda psikiyatrik tedavi stresinizi azaltmaya yardımcı olabilir ve aynı zamanda kan basıncınız da düşebilir. Bunun dışında, hipertansiyonluların çoğunun stres danışmanlığından, gevşeme tedavilerinden, yoga, biyolojik geri besleme ya da diğer ilişkili tekniklerden yarar göreceğine inanmak için bir neden yoktur. Stres için danışmanlık hizmeti aldıktan sonra, doktorunuzu gördüğünüzde daha fazla gevşeyebildiğinizi fark edebilirsiniz, ancak strese yönelik bu tip bir tedavi, elektronik kan basıncı monitörleriyle evde yapılan 24 saatlik sürekli ayaktan kan basıncı ölçümlerini etkilemiyor gibi görünmektedir. Tartışmalı bir alan olmakla birlikte, mevcut görüş strese karşı danışmanlık hizmeti ve benzerlerinden yararlanmanın hipertansiyon tedavisindeki rolünün halen gereğinden az değil, fazla önemsendiği yönündedir.
 
ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Beslenme ve yaşam tarzınızda görece köklü değişiklikler, kan basıncınızı düşürebilir ve ilaç tedavisi gereksinimini azaltabilir.
  • Beslenmenizde tuz miktarını azaltmanın kan basıncınızı gerçekten düşürdüğünü gösteren güçlü kanıtlar vardır.
  • Fazla kilolu iseniz, kilo vermeniz kan basıncınızı düşürecektir.
  • Yapılan araştırmalar, düzenli egzersiz yapma ile kan basıncında düşme arasında açık bir ilişki bulunduğunu göstermiştir.


www.saglikpark.com
sitesinden 29.03.2024 05:27:18 tarihinde yazdırılmıştır.