Tedavi: İlaç16.01.2008 16:59:36

Tip 2 diyabeti olan kişilerin tedavisinde başlıca beş tablet çeşidi kullanılıyor:

HAP KULLANIYORSANIZ
Tip 2 diyabeti olan kişilerin tedavisinde başlıca beş tablet çeşidi kullanılıyor: (1) sülfonilüreler, (2) biguanidler, (3) akarboz, (4) tiazolidindionlar ve (5) glitinidler. Bunların hepsi oral hipoglisemik ilaçlar (OHİ) genel adı altında toplanıyor ve hepsi tek başına ya da diğerleriyle birlikte kullanılabiliyor. Tip 2 diyabeti olanların çoğu sağlıklı bir beslenmeyle birlikte bu ilaçları kullanarak diyabeti denetim altında tutabildiklerini söylüyorlar, ancak kendinize uygun bileşimi ya da dozu belirleyene kadar belli bir süre geçebilir. Bununla birlikte, hastaların bu haplara verdikleri yanıt zamanla azalıyor ve kan şekeri düzeyi insülin enjeksiyonları gerektirecek kadar yükselebiliyor.

Yan etkiler yaşıyorsanız ya da kan şekeri düzeyinizin beklenenin üzerinde olduğunu düşünüyorsanız, doktorunuza başvurarak tedavinizde herhangi bir değişiklik gerekip gerekmediğini tartışın.
 
TÜRKİYE’DE KULLANIMA SUNULMUŞ SÜLFONİLÜRE HAPLARININ ADLARI
Kimyasal ad Ticari ad Etki süresi
Klorpropamid Diabinese Uzun
Glibenklamid Diyaben, Gliben Orta
Glibornurid Glutril Orta
Gliklazid Betanorm, Diamicron, Glazid, Glumikron, Oramikron Orta
Glimepirid Amaryl, Glimax Orta
Glipizid Glucotrol, Minidiab Orta
Glikidon Glurenorm Orta
 
Sülfonilüreler (SÜ)
Bunlar pankreası uyararak depo edilmiş insülinin salımını sağlayan ilaçlardır. Bu hapların dolaylı yoldan insülin düzeyinizi artırarak kan şekerinizin yükselmesini önlediği söylenebilir. Unutmayın, insülin kullanmamanıza karşın, bu haplar kan dolaşımınızdaki insülin miktarını artırarak benzer etki yapar ve haplarla insülin düzeyinizin gereğinden çok yükselmesi mümkündür. Bu olursa kan şekeriniz fazlasıyla düşer ve zaman zaman hipoglisemi belirtileri yaşayabilirsiniz. Bunu önlemek için, düzenli yemek yiyin ve haplarınızı yemekler sırasında ya da hemen önce alın.

İnsülinler gibi, SÜ’lerin de etki süresi kısa, orta ya da uzun olabilir (aşağıya bakınız) ve buna göre günde bir, iki ya da üç kez alınmaları gerekebilir. Etki süresi uzun olanlar hipoglisemi riski nedeniyle yaşlılar ve yaşam biçimleri yüzünden düzenli yemek yiyemeyenler için her zaman uygun değildir.

Kan şekerinin düşme riski dışında, SÜ kullanan kişilerin çoğunda ciddi yan etki yoktur ya da çok seyrek görülür. Bunlardan belki de en can sıkıcı olanı, birçok kişide alkol alınca yüzde kızartı ve sıcak basması olmasıdır. Bu yan etkinin nedenleri tam olarak bilinmiyor.

Bu ilaçları kullanırken kısa sürede fark edeceğiniz gibi, SÜ’ler kan şekerinizi düşürdüğünden çok acıkmanıza yol açar ve dikkat etmezseniz hayli kilo alabilirsiniz.

Hastaların küçük bir bölümü bu ilaçlara karşı alerji nedeniyle SÜ kullanamaz; ayrıca, Septrin adlı antibiyotiğe karşı alerjiniz varsa SÜ’lere karşı da reaksiyon verebilirsiniz.
 
Biguanidler
Bu ilaç türü 50 yılı aşkın bir süredir kullanılıyor ve piyasada bulunan tek biguanid metformindir. Tam olarak nasıl etki yaptığını kimse bilmiyor, ancak barsaklardan glukoz emilimini yavaşlattığı sanılıyor; bunun yanında karaciğer üzerinde daha karmaşık bir etkisi de olabilir. Dolayısıyla, karaciğer hastalığınız varsa bu ilacı kullanamazsınız, ayrıca böbrek sorunları olan kişilerde de bu ilaçların kullanılmaması tercih ediliyor (bk. s. 64). İnsülin salımını uyarmadığı için metformin tedavisi görürken kan şekerinizin çok düşmesinden kaygı duymanıza gerek yoktur. Acıkmaya ve kilo almaya neden olmadığı için, fazla kilolu kişilere çoğu zaman bu ilaç veriliyor. Normalde günde bir ya da iki kez yemeklerle birlikte alınan düşük dozlarla başlanır ve ilaca alıştıkça doz giderek artırılır.

Başlıca yan etkileri mide rahatsızlıklarıdır -bulantı ve ishal- ve bu sorunlar nedeniyle ilacı kesenler olur.
 
Akarboz
Bu ilaç diğer OHİ’lerden oldukça farklı bir yoldan etki yapar. Karbonhidratların parçalanarak şekere dönüşmesini önleme yoluyla vücutta yiyeceklerden glukoz emilimini durdurur.

Ancak bunun anlamı emilmeyen bol miktarda şekerin, çok sayıda bakteri ve mikroorganizmanın barındığı kalın barsağa geçmesidir. Bunların bol şekerle beslenip çoğalması, gevşek dışkılamaya ve barsak gazına neden olur. Bununla birlikte, sağlıklı bir beslenme planına uymakta zorluk çekiyorsanız ya da kilo almaya eğilimliyseniz, bu ilaç size uygun bir seçenek olabilir.
 
Tiazolidindion
İngiltere’de rosiglitazon ve pioglitazonun kullanımı onaylanmıştır. Rosiglitazonun Türkiye’de de preparatı mevcuttur. Bu grup yalnızca bir sülfonilüre ile ya da metforminle birlikte kullanılmaktadır ve tek başına olmasa da sülfonilüre ile birlikte kullanıldığında hipoglisemiye neden olabilir. En yaygın yan etkileri kilo artışı ve sıvı tutulmasıdır. Bu konuda halen geniş kapsamlı klinik çalışmalar yürütülüyor.
 
Glitinidler
Son zamanlarda sülfonilürelerden yeni bir ilaç sınıfı türetildi. İngiltere’de olduğu gibi Türkiye’de de bunlardan ikisi (repaglinid ve nateglinid) kullanıma sunuldu. Bunlar yemeklerden hemen önce alınıyor ve insülin salımını uyararak kan şekerini düşürüyor. Bununla birlikte, etki sürelerinin kısa olması nedeniyle hipoglisemiye yol açma olasılıkları alışılmış sülfonilürelere göre daha düşüktür.
 
İNSÜLİN NE ZAMAN GEREKLİ OLABİLİR
Tip 1 diyabette eksik insülini yerine koymanın günlük enjeksiyonlar dışında bir yolu yoktur. Tip 2 diyabetin diyet ve haplarla etkili bir biçimde denetim altına alınamadığı bazı kişilerde de insülin enjeksiyonu uygulamasına geçilmesi gerekebilir. Bunu yeni öğrendiyseniz bu fikre alışmak biraz zamanınızı alabilir, ancak iyi bilgilenerek ve doktorunuzun desteğini alarak kısa sürede bu yeni durumla baş edebileceğinizi ve sağlığınızı sürdürebileceğinizi göreceksiniz. Doktorunuz size enjeksiyonları nasıl yapacağınızı gösterecek ve durumunuzu nasıl etkili bir biçimde denetim altında tutabileceğinizi öğretecektir.

Her şeyi açıklığa kavuşturabilmek için doktora birkaç kez başvurmanız gerekirse canınızı sıkmayın    -bu onların görevidir ve birçok yeni bilgi karşısında kendinizi rahat hissedene kadar soru sormaya ve sık sık başvurmaya devam etmek sizin en doğal hakkınızdır. Aşağıda yeni diyabet tanısı konulan kişilerin en sık sorduğu birkaç soru üzerinde duracağız.
 
İnsülini neden iğneyle uygulamam gerekiyor?
İnsülini kan dolaşımınıza ulaştırmanın etkili tek yolu budur. Ağızdan alırsanız, bir bölümü hazmedilerek etkisizleşir, bu da ilacın kan şekerinizi denetim altına alma görevini gerektiği gibi yerine getiremeyeceği anlamına gelir. İnsülin başka yollardan da uygulamaya çalışıldı, ancak bu çabaların hepsinde sorunlarla karşılaşıldı; enjeksiyon şimdilik en pratik yol. Spreyle burna sıkılan inhale insülin çalışmaları yeni başladı ve ilk sonuçlar umut vericidir.
 
İnsülin iğnesi neden derialtına yapılıyor?
Aslında antibiyotikler gibi başka bazı ilaçlarda olduğu gibi insülin de toplardamara ya da kasiçine enjekte edilebilir. Ancak uygulamada insülini günde birkaç kez damara vermek güçtür ve kasiçine yapılan enjeksiyonlar ağrılıdır. Özel durumlarda, örneğin hastaysanız ya da ameliyat gibi bir nedenle düzenli yemek yiyemiyorsanız bu yöntemlerin ikisi de zaman zaman kullanılır.
 
Hangi insülin tipleri var?
İnsülin tipleri arasındaki başlıca fark ne kadar sürede etkili olduklarıyla ilgili olduğu için, var olan ilaçlar kısa, orta ve uzun etki süreli olmak üzere üç gruba bölünebilir. Kısa etki süreli insülin daima şeffaf ya da renksizdir; diğer iki tipte insülinin deriden emilimini yavaşlatmak için eklenen katkı maddeleri olduğu için, bunlar genellikle bulanıktır. Kısa ve orta etki süreli insülinleri karışım halinde aynı şırıngada birleştirmek mümkündür, ancak şeffaf insüline bulanık tipi bulaştırmamaya özen göstermek gerekir. Bu nedenle, her zaman şırıngaya önce şeffaf insülin çekilir.

İnsülinleri birlikte uygulamada güçlük çekiyorsanız, farklı oranlarda kısa ve orta etki süreli insülin içeren hazır karışımlardan kullanabilirsiniz.

Bu üç tip insülinin hepsi hayvan -domuz ya da sığır- kaynaklı olabileceği gibi, genetik mühendislikle üretilen insan hormonu da olabilir. Son zamanlarda yeni gen teknolojisi kullanılarak modifiye insülinler üretildi. Analoglar adı verilen bu insülinler ya daha hızlı ya da daha yavaş ve daha düzgün emiliyor. Hızlı etkili analoglar (Humalog ve Novo Rapid) yemekten hemen önce, yemek sırasında, hatta yemekten sonra uygulanabilir; bu nedenle bazı kişilerde, özellikle de yemek saatleri düzenli olmayanlarda daha kullanışlı olabilir. Ayrıca beklenenden biraz fazla yediyseniz, bu insülin tipinde biraz daha fazla insülin kullanmanız mümkün olabilir. İngiltere’de günümüzde kullanıma sunulmuş tek uzun etkili analog glargindir (Şu an için Türkiye’de preparatı yok). Bu insülin tipi tercihan her gün aynı saatte olmak üzere, günün herhangi bir saatinde uygulanabilir. Bu yeni insülinleri en iyi kullanma yolunu araştıran ayrıntılı çalışmalar halen sürüyor, ancak ilk sonuçlar analoglarda hipogliseminin daha seyrek olduğunu düşündürüyor.
 
DİYABETİ OLMAYAN KİŞİLERDE VE İNSÜLİN UYGULAYAN DİYABETLİLERDE KAN ŞEKERİ VE İNSÜLİN DÜZEYLERİ
 
Normal duruma ulaşmak için çok sayıda insülin enjeksiyonu  (bazal-bolus) yapılır.
 
Birçok kişi günde üç kez yemeklerden önce kısa etki süreli insülin, buna ek olarak da gece kan şekeri düzeyini denetim altında tutmak için gece yatarken orta ya da uzun etki süreli bir insülin enjeksiyonu yapmaktadır. Bu yöntemde yemek saatleri esnektir.
 
Günde iki kez kısa ve orta etki süreli insülin karışımı enjeksiyonu, yiyeceğiniz yemekte, yemek sonrasında ya da gece boyunca da etki yapar. Kan şekerinin düşmesini önlemek için yemek saatlerinin düzenli olması gerekir.
 
 
İnsan insülini domuz ya da sığır insülininden daha mı iyidir?
Bu tartışmalı bir konudur ve hayvan insülininden insan insülinine geçen kişilerin bir bölümü, bu değişiklikten önce kendilerini daha iyi hissettiklerini söylüyorlar. İnsan insülininin derialtından biraz daha hızlı emildiği sanılıyor. Bununla birlikte, kontrollü çalışma koşullarında insan ve hayvan insülini karşılaştırıldığında, kan şekeri düzeyleri arasında ölçülebilen herhangi bir değişiklik gözlemlenmediği bildiriliyor. Yine de, bazı kişiler hayvan preparatlarını tercih ediyor ve bugün için yeterli stok var; bu stokların gelecekte de uzun bir süre yeterli olacağı düşünülüyor.
 
Neden günde birkaç kez insülin enjeksiyonu yapmam gerekiyor?
İnsülin tedavisinde vücudun doğal kaynaklarını elden geldiğince iyi taklit etmek amaçlanıyor. Diyabeti olmayan bir kişide pankreas, insülini yemek yiyince salgılar. Yemekler arasında kan şekeri düzeyi düşünce, insülin düzeyi de sıfıra doğru düşmeye başlar. Bununla birlikte, hiçbir zaman sıfıra inmez ve 24 saat boyunca kandaki insülinin, ölçülebilen düzeyin altına düştüğü hiçbir an yoktur. Aslında kendinize insülin enjeksiyonları yaparken, pankreasın insülin üretim modelini taklit etmeye çalışıyorsunuz.
 
Bu amaca farklı insülin tipleri kullanarak ve günlük enjeksiyon sayısını değiştirerek, farklı yollardan ulaşmak mümkündür. Örneğin, birçok kişi günün üç ana öğününden önce kısa etki süreli insülin enjeksiyonlarıyla birlikte, uykuda kan şekeri düzeyini denetim altında tutmak için yatma saatinde orta ya da uzun etki süreli bir insülin enjeksiyonu sistemini uygular.
Çok tutulan, başarılı bir başka sistem de günde iki kez kısa ve orta etki süreli karma insülin enjeksiyonları uygulamasıdır. Bu yaklaşımda kısa etki süreli bileşenin yiyeceğiniz yemek (diyelim kahvaltı ya da çay/akşam yemeği) üzerinde etkili olması, orta etkili bileşenin ise öğle yemeği saatlerindeki ve geceki ihtiyacı karşılaması amaçlanır. Yıllardır gayet mutlu bir şekilde bu sistemlerden birini ya da ötekini kullanan pek çok kişi vardır ve iki sistem arasındaki fark, aslında çoğu zaman basit bir kişisel tercih sorunudur.
Kendi kendine günde birkaç enjeksiyon yapmaya alışamayan az sayıdaki kişiden biriyseniz ya da insülin kaynaklarınızda yalnızca kısmi bir azalma varsa, belki de günde bir ya da iki kez orta ya da uzun etkili insülin enjeksiyonuyla yetinmeniz mümkün olabilir.
 
İğneyi nasıl ve nereye yapacağım?
Doktorunuz size enjeksiyonları nasıl yapacağınızı gösterecek ve eldeki çeşitli gereç tiplerini açıklayacaktır. Günümüzde insanların çoğu kullanılıp atılan plastik şırınga ve iğneleri tercih ediyor, ancak az sayıda da olsa eski tip cam şırıngaları, kullanılıp atılan iğnelerle kullanmayı yeğleyenler de var. Kullanılıp atılan şırınga ve iğneler, fazla bir enfeksiyon riski olmaksızın birçok kere kullanılabilir. Bunlar genellikle iğnenin ucu küntleşince ve enjeksiyonlar güçleşince atılıyor.
Kullanım ve taşıma kolaylığı nedeniyle, insülin enjeksiyon kalemleri de çok tutuluyor. Günümüzde bunları Türkiye’de bulmak mümkündür. Birçok kalem tipi var, ancak bu gereçlerin çalışma ilkeleri aşağı yukarı aynıdır (bk. s. 28). Hangisini uygun bulduğunuza karar vermeniz yeter.

Daha önce gördüğümüz gibi, insülini damara ya da kasiçine değil, derialtına enjekte ediyorsunuz. Yeni araştırma sonuçları birçok kişinin derinliği iyi belirleyemediğini, böylece insülinin yanlışlıkla derinin altındaki kasa verildiğini düşündürüyor.

Özellikle zayıfsanız, derinliği doğru tahmin etmeniz güç olabilir, oysa insülin kastan beklenenden daha hızlı emilebildiği için bu teknikte ustalaşmak önemlidir. Doktorunuz bunun nasıl yapılması gerektiğini size gösterecektir, ancak birçok kişi en kolay yolun enjeksiyonu 90 derece açıyla yapmak olduğunu söylüyor. Günümüzde farklı boyda kalem iğneleri bulunduğu için, istenen enjeksiyon derinliğini sağlamak daha kolaydır. Sizin için önemli olan enjeksiyon yerinize ve vücut büyüklüğünüze uygun iğne tipini bulmanızdır.

En iyi enjeksiyon yerleri konusunda size bazı öneriler yapılacaktır (şekle bakınız). En sık kullanılan yerler uyluğun üst bölümü, kalça ve karındır; düzensiz insülin emilimine yol açabilecek küçük bir yağ bezesi (lipohipertropi) oluşmaması için, her seferinde aynı yeri kullanmaktan kaçınmakta yarar vardır.
 
Orta ya da uzun etki süreli insülinleri uyluğunuza ya da kalçanıza uygulamak, karnınızı ise çabuk etkili enjeksiyonlara saklamak iyi bir fikir olabilir, ancak asıl önemlisi kullandığınız yerlerden memnun olmanızdır.

Enjeksiyonlar canımı acıtır mı ya da iz bırakır mı?
Yıllardır kendi enjeksiyonlarını yapanlar hiçbir şey hissetmediklerini söylüyorlar, ancak yeni başlayanların çoğu başlangıçta bu iğnelerle biraz ağrı hissedebilir. Elden geldiğince gevşemeye çalışın ve size gösterilen tekniği uygulayın. Bazıları enjeksiyon öncesinde birkaç saniye buzla ovarak derinin uyuşmasını yararlı buluyor; bunu denemeyi düşünebilirsiniz.

İşleme alıştıkça enjeksiyonların genellikle canınızı yakmadığını göreceksiniz, ancak düzelme olmazsa diyabet merkezindekilere danışarak soruna neyin yol açtığını araştırmanızda yarar var.
 
İğneler çok incedir ve genellikle iz bırakmaz. Bazen enjeksiyondan sonra biraz kanama, hatta morarma olabilir, ancak bunun için endişelenmenize gerek yoktur. Buna deri altındaki ince damarcıklardan birini delmeniz yol açmış olabilir ve bu zaman zaman başınıza gelebilir. İnsülinin kana doğrudan karışması olasılığı yoktur, bu nedenle ufak bir kanama görürseniz kaygılanmayın.
 
İnsülin başka yollardan uygulanabilir mi?
İnsülini burun spreyiyle vermeye yönelik birçok araştırma yürütülüyor ve geçtiğimiz dönemde ilk sonuçlar bildirildi. Ancak, enjeksiyonla verilenin 10 katı insülin dozu uygulanması gerekiyor ve bu yolun uzun sürede güvenli olup olmadığı henüz bilinmiyor.
 
İnsülinle birlikte hap kullanmak mümkün mü?
İnsülin kullanması gereken, ancak aynı zamanda insüline dirençli tip 2 diyabeti olan bazı hastalar, enjeksiyonlarla metforminin birlikte uygulanmasından yararlanabiliyorlar. Bazı ülkelerde doktorlar uzun etkili insülinle birlikte yemeklerden önce sülfonilüre ya da glitinid uyguluyor. Ancak bu yaklaşımlar henüz araştırma aşamasında.

İnsülin pompası için neler söylenebilir?
Bazı hastalar derialtına yerleştirilen ince bir plastik tüp ve iğneyle sürekli uygulanan insülinle daha dengeli bir kan şekeri denetimi sağlandığını düşünmektedir. Ancak bu pompalar pahalıdır (yaklaşık 4500 Dolar/6 milyar TL) ve işletilmesi her yıl 1400 Dolar/2 milyar TL ek masrafa yol açmaktadır. Ayrıca bu alanda uzmanlaşmış bir doktorun gözetiminde uygulanması ve hastaların büyük çaba ve zaman harcaması gerekir.

İngiltere’de geçtiğimiz dönemde NICE (National Institute for Clinical Excellence, Ulusal Klinik Mükemmellik Enstitüsü) hipoglisemi yaşamaksızın yeterli kan şekeri denetimine ulaşmakta güçlük çeken tip 1 diyabet hastalarında insülin pompası tedavisini onaylamıştır.
 
ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Tip 2 diyabeti olan hastalarda haplarla tedavi yararlıdır.
  • Haplar farklı yollardan etki yapar ve farklı yan etkileri vardır. Size bu haplar verildiğinde doktorunuza bu konularda soru sormayı unutmayın.
  • Tip 1 diyabet hastalarının hepsine, tip 2 diyabet hastalarının ise bir bölümüne insülin enjeksiyonları yapılması gerekir.
  • Günde en az iki, belki de dört enjeksiyon yapılması gerekir.
  • Enjeksiyonlar genellikle canınızı yakmaz ve iz bırakmaz.
  • İnsülin preparatlarının etki süresi kısa, orta ya da uzun olabilir.
  • Artık piyasada kısa ve orta etkili hazır insülin karışımları bulunuyor.


www.saglikpark.com
sitesinden 24.04.2024 00:24:23 tarihinde yazdırılmıştır.