Tiroidin fazla çalışması18.12.2007 11:14:38

Tiroit bezinin fazla çalışması (hipertiroidi ya da tirotoksikoz) durumunda T3 ve T4 hormonları aşırı miktarda üretilir. Hastaların dörtte üçünde...

 
Tiroit bezinin fazla çalışması (hipertiroidi ya da tirotoksikoz) durumunda T3 ve T4 hormonları aşırı miktarda üretilir. Hastaların dörtte üçünde bunun nedeni kanda tiroidi uyarıcı bir antikor bulunmasıdır. Bu antikor tiroit bezini uyararak aşırı hormon üretimine neden olmakla kalmaz, bazı kişilerde bezi büyüterek guatr oluşmasına da yol açar. Bu türden hipertiroidi, bu sorunu 200 yılı aşkın bir süre önce oldukça ayrıntılı bir biçimde tanımlayan biri Alman, diğeri İrlandalı iki doktorun adıyla, Basedow-Graves hastalığı olarak anılıyor.

Antikor üretiminin nedeni bilinmiyor, ama Basedow-Graves hastalığı bazı ailelerde daha sık görüldüğü için bu sorunda genlerin de rolü olduğu sanılıyor. Genetik olarak duyarlı kişilerde hastalığı tetikleyen çevresel bir etken olduğu düşünülüyor, ama sorumlu etmenin ne olduğu henüz bilinmiyor. Boşanma ya da bir yakının ölümü gibi büyük yaşam olaylarının yarattığı stresin bir rolü olabilir.

Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerin bazılarında gözler öne doğru fırlar (proptoz ya da egzoftalmi), ayrıca bir kısmında baldırın ön yüzündeki ya da ayakların üstündeki deride kabartı tarzında, kızartılı ve kaşıntılı lekeler görülebilir (pretibiyal miksödem (incik kemiği önünde miksödem)). Tiroidi uyarıcı antikorların üretimi gibi, bu belirtilere de hastanın bağışıklık sistemindeki bir anormallik neden oluyor, ancak doktorlar bunun ne olduğunu henüz tam olarak bilmiyor. Hipertiroidili diğer hastaların çoğunda, bir ya da iki nodül ya da “yumru” içeren bir guatr saptanır. Bu nodüller kendi başlarına aşırı tiroit hormonu üretirler ve normal tiroit bezinden farklı olarak TSH’nin denetiminde değillerdir.

Basedow-Graves hastalığı her yaşta gelişebilir, ama en çok 40-50 yaşlarındaki kadınları etkiler. Hastaların üçte biriyle yarısı kadarı birkaç ay süren tek bir hipertiroidi atağı geçirir. Geriye kalanlarda yıllarca art arda hipertiroidi atakları gelişir. Ne var ki, ilk kez oluştuğunda hipertiroidinin nasıl bir seyir izleyeceğini tahmin etmek mümkün değildir. Nodüllü guatrın neden olduğu hipertiroidi 40 yaşından önce çok seyrek görülür ve Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerden farklı olarak bir kez gelişince hep kalır.
 
TİROİT BEZİNİN FAZLA ÇALIŞMASI
Geriye doğru bakıldığında, hasta doktora başvurmadan önce, en az altı ay boyunca belirtilerin var olduğu, ancak bazı hastalarda, özellikle de ergenlerde çok daha hızlı başladığı ve belirtilerin sadece bir iki hafta içinde geliştiği görülür. Hipertiroidili hastaların hepsinde aşağıdaki belirtilerin hepsi görülmez. Yaşlılarda kilo kaybı yanında başlıca belirtiler iştah kaybı, kas zayıflığı ve duygusal donukluktur. Öte yandan bazı genç kadınlar enerji doludur ve birkaç dakikadan uzun bir süre yerlerinde duramazlar.
 
Belirtiler
• Kilo kaybı: Kandaki tiroit hormonu düzeyi yüksek olduğundan hastaların hemen hepsinde aşırı kalori “yakmaya” bağlı kilo kaybı görülür. Karnınız sürekli acıkabilir ve geceleri bile kalkıp bir şeyler yeme gereksinimi duyabilirsiniz. Ağırlık kaybı 2-3 kilo ile 35 kilo arasında değişebilir, ancak bazı kişiler aşırı iştah artışı nedeniyle biraz kilo alabilir. Bu sorun başladığında çok şişmansanız kilo verdiğiniz için olasılıkla mutlu olacak ve bunu uyguladığınız rejime bağlayacaksınız; ne var ki, tedavi edilmeye başlar başlamaz verdiğiniz kiloları yeniden almaya başlayacaksınız.
 
• Sıcağa tahammülsüzlük ve terleme: Metabolizmanız hızlandıkça vücudunuz aşırı ısı üretir ve terlemeyle bu ısıdan kurtulmaya çalışır. Sıcak havalardan ve merkezi ısıtmalı ortamlardan hoşlanmayabilir ve dondurucu bir kış günü üstünüzde pek az giysiyle rahat edebilirsiniz. Hatta bazen sıcağa tahammülsüzlüğünüz nedeniyle sürekli termostatın derecesini indirdiğiniz, pencereleri açtığınız ve yorgan veya battaniyeyi tekmeleyip attığınız için eşinizle, arkadaşlarınızla ve iş arkadaşlarınızla tartışabilirsiniz.
 
• Sinirlilik: Bu özellikle küçük çocukları olan kadınların yaşadığı önemli bir sorundur. Çocuklara bakmanın getirdiği sıkıntı ve güçlüklerin üstesinden gelmekte gittikçe daha çok zorlandığınızı hissedersiniz; sık sık sinirlenir, eleştiriler karşısında aşırı hassas olduğunuzu fark eder ve durup dururken gözyaşlarına boğulursunuz. Bir konu üzerinde yoğunlaşma güçlüğü çekebilirsiniz ve bu durum okulda ya da işte başarınızı olumsuz etkileyebilir.
 
• Çarpıntı: Hastaların çoğunda çarpıntı olur ya da kalbinizin normalden hızlı çarptığını hissedersiniz. Tedavi edilmeksizin uzun süre şiddetli hipertiroidi yaşayan kişilerde, özellikle de yaşlılarda kalpte atriyal fibrilasyon adı verilen bir ritim düzensizliği, hatta kalp yetersizliği gelişebilir.
 
• Nefes darlığı: Bunu en çok yorulunca, örneğin bir iki kat merdiven çıkınca fark edersiniz. Astımlı kişiler de belirtilerinin arttığını görebilir.
 
• Titreme: Hastaların çoğu ellerinin titrediğinden yakınır; dostları ve yakınları bunu alkolizme bağlı titremeyle karıştırabilir. Bardağınızı hareketsiz tutmakta ya da anahtarınızı kilide sokmakta zorlanabilirsiniz ve el yazınız bozulabilir.
 
• Kas zayıflığı: Özellikle baldır kasları zayıflar ve kollarınızdan destek almadan merdivene tırmanmakta ya da çömelmişken veya alçak bir yerde otururken kalkmakta güçlük çekersiniz.
 
• Barsak hareketleri: Sık sık, örneğin günde iki üç kez dışarı çıkma eğilimi gelişebilir ve dışkı normalden daha sulu olabilir. Zaman zaman ishal sorunu da yaşanabilir.
 
• Âdet kanaması: Çoğu zaman âdetler düzensizleşir, azalır, hatta kesilebilir. Hipertiroidi gerektiği gibi tedavi edilmediği sürece gebe kalmak mümkün olmayabilir.

• Deri, saçlar ve tırnaklar: Bütün vücudunuzun kaşındığını hissedebilirsiniz ve daha önce de belirtildiği gibi, Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerde baldırlarda ve ayaklarda kabartı tarzında kaşıntılı lekeler (pretibiyal miksödem) gelişebilir. Saçınız her zamankinden daha ince ve daha yumuşak olabilir ve kolay şekil almaz. Tırnaklarınız kolay kırılır ve görünümü bozulur.
 
• Gözler: Göz sorunları yalnızca Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerde gelişir. Bu sorunlar arasında gözlerde rüzgâr ve parlak ışıkla artan sulanma, ağrı ve kum varmışçasına batma, çift görme ve bulanık görme yer alır. Bazı kişilerde egzoftalmi (“patlak göz”) gelişmesi ve gözlerin altında “torbalar” oluşması da can sıkıcıdır.
 
• Guatr: Guatrınız varsa bunu fark edersiniz, ancak boğazınızda, orada olmaması gereken bir şey bulunduğu duygusu dışında herhangi bir belirtiye yol açma olasılığı düşüktür.
 
Tanının doğrulanması
Başlangıçta bir kan testi yaptırmış olabilirsiniz, ama uzman tarafından değerlendirildiğiniz zaman doğrulama amacıyla başka birçok incelemenin yapılması gerekebilir. Uygulanacak tedavi hipertiroidi türüne göre değişeceği için, nedeni daha iyi anlamak isteyen doktor tiroit sintigrafisi de talep edebilir.

Tiroit sintigrafisinde size ağızdan ya da damar yoluyla az miktarda radyoaktif iyot ya da teknetyum verilmesi gerekir. Bu öylesine düşük bir dozdur ki, iyot alerjisi olan kişilere bile uygulanabilir. Bununla birlikte gebeyseniz ya da emziriyorsanız uzmanların çoğu radyoaktif görüntülemeden kaçınacaktır.

İlk tanı konulduktan sonra başka incelemeler için biraz zaman geçmesi gerekebilir. Bu arada tiroit hormonları üzerinde belli ölçüde etkili propranolol gibi bir beta-bloker ilaçla belirtileriniz biraz hafifleyebilir. Bu, olasılıkla günde üç ya da dört kez alınan 40’ar miligram dozunda ya da günde bir kez alınan 160 miligram dozunda propranolol olabilir. Ancak bu gibi beta-bloker ilaçları astımlı kişiler kullanmamalıdır.
 
Basedow-Graves hastalığının tedavisi
Basedow-Graves hastalığının neden olduğu hipertiroidide üç tür tedavi uygulanabilir. Bunlar ilaç tedavisi, ameliyat ve radyoaktif iyot tedavisidir.
 
• İlaç tedavisi: Antitiroit ilaçlar genellikle ilk hipertiroidi atağıyla doktora başvuran genç hastalara uygulanır. En yaygın kullanılanı, tiroit bezinin salgıladığı hormon miktarını azaltan bir ön ilaç olan karbimazol ile onun etkin şekli olan metimazoldür. Bu iki ilacın etki profili ve dozu aynıdır. Türkiye’de bunlardan yalnızca 5 miligramlık metimazol tabletleri piyasaya sunulmuştur. İlaç başlanığıçta yüksek dozda (günde 15-45 mg) verilir ve belirtilerin 10-14 günde azalması beklenir. Normalde hastaların yarısı 6-18 aylık tedaviden sonra düzelir ve bu düzelme durumu devam eder. Başlangıçta uzman doktor sizi 4 ile 6 haftada bir görerek tedavinizi değerlendirecek ve kandaki T3, T4 ve TSH değerlerine göre metimazol dozunu kademeli olarak azaltarak günde bir kez 5 ile 15 miligram dozuna indirecektir. Bazı uzmanlar tedavi süresi boyunca yüksek doz, genellikle günde 40 miligram metimazol uygulamayı tercih ediyor. Bu yüksek dozun birkaç haftadan uzun sürdürülmesi durumunda tiroit beziniz az çalışmaya başlar, dolayısıyla tiroit hormon düzeyleri normale döndükten sonra tedaviye tiroksin (levotroksin) eklenir. Bu yaklaşımın üstünlüğü çok sık değerlendirme gereksinimi olmamasıdır. Bu tedavi şiddetli göz hastalığı olan kişilerde de yararlıdır, ama hipertiroidi belirtilerini kontrol altında tutmada tek başına metimazol tedavisine üstün değildir.
Bilmeniz gerekenler: Metimazol tedavisi uygulanan kişilerin çok azında yan etki olur, ama yan etki gelişenlerde genellikle bunlar tedavinin ilk üç-dört haftasında ortaya çıkar. Hastaların %2’sinde deri döküntüsü gelişir, ancak en ciddi reaksiyon, ağızda yaralara ve yüksek ateşle seyreden enfeksiyona yol açan alyuvarların sayısında azalmadır (agranülositoz). Bu duruma 300 ile 500 hastada bir rastlanır. Tedaviye başlarken doktorunuzun sizi bu gibi olası etkiler konusunda uyarması gerekir. Bu yan etki gelişirse derhal ilacı kesip doktorunuzla bağlantı kurmalısınız. Doktor size tiroit üzerindeki etkileri metimazole benzeyen propiltiourasil adındaki bir başka ilacı verebilir. İlaç tedavisi sırasında karşılaşılabilen diğer yan etkiler karaciğer enzimlerinin yükselmesi (kolestaz) eklem ağrısı, saç dökülmesi ve baş ağrısıdır.

Ameliyat: On sekiz ay boyunca metimazol ya da propiltiourasil, bazen de bununla birlikte tiroksin kullanmalarına karşın, hastaların yarısında ilacı kestikten sonraki iki yıl içinde hipertiroidi yeniden başlar. İkinci atak sırasında yaşınız 45’in altındaysa, tiroit bezinizin totale yakın çıkarıldığı bir ameliyatla tedavi edilmeniz gerekebilir.

Ancak bu ameliyatın yapılabilmesi için metimazol ile kanınızdaki tiroit hormonu düzeyinin normalleştirilmesi gereklidir. Ameliyattan önce 10-14 gün boyunca iyotlu bir ilaç kullanmanız istenebilir; bu tedaviyle tiroit beziniz küçülecek ve tiroide kan akışı azalacak, böylece cerrah için ameliyat teknik olarak daha kolaylaşacaktır. Genellikle hastaneye ameliyattan önceki gün yatmanız istenir ve bir veya iki gün sonra taburcu edilirsiniz.

Bilmeniz gerekenler: Bu ameliyatın sakıncası geriye bir yara izi kalmasıdır, ama genellikle bu iz giderek solar ve boyundaki diğer kırışıklıklar arasında kaybolur. Ayrıca bu izi kolye ya da boyun atkısıyla da saklayabilirsiniz. Çok seyrek olarak (%1’den az) tiroidin çok yakınında yer alan ve kandaki kalsiyum düzeyini denetim altında tutan bir bez olan paratiroit bezleri ameliyat sırasında hasar görür; bu durumda D vitamini tabletleriyle uzun süreli tedaviye başlamanız gerekir. Yine çok seyrek olarak ses tellerine giden sinirlerden birinin zarar görmesi sonucunda sesin kalitesinde önemli bir değişiklik olabilir. Bu, insanların çoğu için çok önemli olmasa da, şarkıcılar, öğretmenler ya da opera sanatçıları gibi yaşamlarını sesleriyle kazananlarda ameliyatı uygun bir seçenek olmaktan çıkarabilir.

Deneyimli ellerde ameliyatın ilk sonuçları iyidir. Hastaların çoğunluğunda derhal tam iyileşme sağlanır. Bununla birlikte de gereğinden çok tiroit dokusu çıkarıldığı için hipotiroidi gelişir, yüzde beşinde ise tiroit yeterince küçültülmediği için hipertiroidi sürer. Bu başarısızlıkların nedeni cerrahın yetersizliği değil, daha çok altta yatan tiroit hastalığının yapısıdır. Kaldı ki, hipertiroidi açısından başlangıçta tam iyileşme sağlanmış hastaların giderek artan bir bölümünde zaman içinde, az çalışan tiroit bezi gelişebilir. Ayrıca, görünüşte başarılı bir ameliyattan 20 ile 40 yıl sonra bile hipertiroidinin yinelemesi mümkündür. Hipertiroidinin yinelemesi durumunda genellikle ikinci bir ameliyat düşünülmez, çünkü bu durumda çevre dokulara zarar verme olasılığı daha yüksektir.
 
Radyoaktif iyot (iyot-131): Bu tedavi biçimi eskiden beri yalnızca doğurganlık dönemi geçmiş 40-45 yaşın üzerindeki kişilere ya da kısırlaştırma ameliyatıyla doğurganlığına son verilmiş gençlere uygulanıyor.
Bu tutucu yaklaşımın benimsenmesinin nedeni radyoaktif iyodun tedavi sırasında doğan çocuklarda anormalliklere neden olmasından korkulmasıydı. Aslında bunu düşündüren hiçbir kanıt yoktur ve son zamanlarda bazı hastanelerde ucuz ve kolay uygulanabilen bir tedavi olduğu için genç hastalara da radyoaktif iyot verilmesi doğrultusunda bir eğilim gelişiyor.

Radyoaktif iyot kapsül ya da su tadında bir içecek şeklinde alınır ve genellikle hastanede uygulanır. Bu tedavinin uygulanmasından önce sizden yazılı bir onay belgesi imzalamanız istenebilir ve tedaviden sonraki birkaç gün boyunca eğlence yerlerine gitmekten kaçınmanız ve iş arkadaşlarınızdan ve çocuklardan uzak durmanız konusunda talimat verilir. Radyoaktif iyot fetüsteki tiroit bezini olumsuz etkileyeceği için gebe kadınlara hiçbir zaman radyoaktif iyot verilmez ve bu tedavinin uygulandığı kadınların birkaç ay boyunca gebe kalmamaları tavsiye edilir.

Radyoaktif iyot tiroit hücrelerinin bazılarını tahrip ederek, bazılarının ise bölünme yoluyla yenilenmelerini önleyerek etkide bulunur. Tedavi altı ile sekiz haftada etki gösterir ve hipertiroidinin ağırlık derecesine göre bu süre içinde belirtilerin giderilmesi için propranolol ya da metimazol verilebilir. İki ya da üç ay sonra kontrol için hastaneye gelmeniz söylenir. Hipertiroidisi süren az sayıda kişiden biriyseniz, bu durumda ikinci bir radyoaktif iyot dozu almanız gerekebilir.

Bilmeniz gerekenler: Bu tedavinin başlıca sakıncası hipotiroidi gelişebilmesidir. Bu durum daha çok tedaviyi izleyen birinci yıl içinde ortaya çıkar ve bazı merkezlerde hastaların yaklaşık yüzde ellisinde görülür. Bunun ardından her yıl geriye kalan hastaların yaklaşık yüzde iki ile yüzde dördünde ortaya çıkar. Sonuç olarak tedavi edilen kişilerin büyük bir bölümünde hipotiroidi gelişir. Bu nedenle düzenli kan testleriyle izlenmeniz gerekir. Hipotiroidi gelişirse, günde 100 ile 150 mikrogram dozlarında tiroksinle tedavi sürdürülür. Uygun dozda ve düzenli kullanılması durumunda tiroksinin herhangi bir yan etkisi yoktur.
 
SİZE HANGİ TEDAVİ UYGUNDUR?
 
•          Hiçbir tedavi mükemmel değildir ve seçenekleri bir uzmanla tartışmalısınız. Hastaların bazıları tiroide karşı bir ilaç kürünün denenmesine ve başarısız olmasına karşın ameliyat olmak istemez.
•          Hastalığın “kendiliğinden geçeceği” umuduyla ikinci, hatta üçüncü bir tedavi kürü uygulanmaması için herhangi bir neden yoktur. Nitekim, Basedow-Graves hastalığına bağlı hipertiroidi için herhangi bir tedavi geliştirilmeden önce hastaların bir kısmı birkaç ay ya da birkaç yıl sonra kendiliğinden iyileşiyordu ve daha sonra bu kişilerde hipotiroidi gelişiyordu. 
•          Bazı hastalar radyoaktif iyot tedavisi fikrinden hoşlanmaz ve uzmanların bir kısmı şiddetli hipertiroidisi ve büyük bir guatrı olan genç hastalarda en iyi tedavi yaklaşımının ameliyat olduğunu düşünür.
•          Size hangi hipertiroidi tedavisi uygulanırsa uygulansın, genellikle yılda bir kez yapılan kan testleriyle doktor tarafından düzenli olarak izlenmeniz gerekecektir.
 
 
HASTA ÖYKÜSÜ
John Parry 70 yaşında olmasına karşın kendisini genel olarak çok sağlıklı sayıyordu, ancak son zamanlarda ayak bileklerinin şiştiğini fark etmişti. Başlangıçta şişme yalnızca geceleri oluyordu, ama daha sonra sürekli hale gelmiş ve giderek bacakları çok ağırlaşmıştı. Bir gece saat 1 sıralarında nefessiz kaldığını hissederek ve öksürükle beyaz köpüklü balgam çıkararak uyandı. Karısı ambulans çağırdı ve John 20 dakika içinde yerel hastaneye yatırıldı. Nöbetçi doktor olan Dr. Mackenzie doğru bir tanı koyarak bacaklarında ve akciğerlerinde sıvı birikmesinin kalp yetersizliğine bağlı olduğu sonucuna vardı. Doktor hastanın nabzının da çok hızlı ve düzensiz attığını fark etti ve elektrokardiyografide bunun atriyal fibrilasyona bağlı olduğu anlaşıldı. John Parry’ye yüz maskesiyle oksijen tedavisi başlatıldı, aşırı sıvıyı gidermek için furosemid iğnesi yapıldı ve kalp hızını yavaşlatmak için digoksin tabletleri verildi. Atriyal fibrilasyondaki hastalarda kalpten vücuda kan pıhtıları atılması ve bu pıhtıların beyne giderek inmeye ya da bacaklarda atardamar tıkanmasına yol açma riski olduğundan, varfarin adında kanı sulandıran tabletler verildi.

Dr. Mackenzie bir zamanlar ünlü bir endokrinolog ile çalışmıştı ve özellikle yaşlı hastalarda atriyal fibrilasyonun bazen tiroit bezinin aşırı çalışması sonucunda ortaya çıkabileceğini biliyordu.
John Parry’de gerçekten Basedow-Graves hastalığına bağlı hipertiroidi vardı. Hastaya radyoaktif iyot tedavisi uygulandı ve radyoaktif iyodun etkili olmasına kadar altı hafta boyunca tiroide karşı karbimazol   verildi.
Başlangıçta John Parry hastaneden taburcu edilirken kullanması söylenen hap sayısının çokluğundan tedirgin olmuştu, ama altı ay sonra tiroit bezi denetim altına alınınca bütün bu haplar kesildi. Artık kalbi bile düzenli çalışıyor ve John Parry kendisini her zamankinden sağlıklı hissediyor. Doktoru da düzenli aralıklarla kan testi yaparak radyoaktif iyot tedavisiyle tiroit bezinin normalden az çalışmaya başlayıp başlamadığını kontrol ediyor.
 
HASTA ÖYKÜSÜ
Anna Robinson yirmili yaşların ortalarında Basedow-Graves hastalığına bağlı bir hipertiroidi atağı geçirmiş ve 18 ay boyunca karbimazol tedavisi görmüştü. Kırk beş yaşındayken sıcaktan rahatsız olduğunu fark etmiş ancak bu belirtiyi “yaş dönümüne” bağlamıştı.

Ne var ki, kilo kaybetmeye ve elleri titremeye başladığında tiroit bezinin yine fazla çalıştığını anladı. Yerel hastanede uzman doktor kendisine radyoaktif iyot tedavisi uygulanabileceğini söyledi. Bu tedavi yaklaşımının güvenli olduğunun ve daha sonra tiroidin normalden az çalışması sorunu dışında herhangi bir risk olmadığının söylenmesine karşın, öneri Anna Robinson’un huzurunu kaçırdı. Gazetelerdeki haberlerden nükleer santrallerin yakınlarında oturan kişilerde gelişen lösemi ile radyasyon arasında bir bağlantı olabileceğini okumuştu ve tedaviden sonra birkaç gün için bile olsa bir süre torunundan uzak kalma fikrinden hoşlanmıyordu.
Öte yandan yerel kilisenin korosunda şarkı söylüyordu ve tiroit ameliyatı ses kalitesini değiştirebileceği için bu yaklaşımın da ona uygun olmadığı düşünülüyordu.

Anna Robinson kendisine karbimazol tedavisi uygulanmaması için hiçbir neden olmadığını, bu tedavinin gelecekte de tekrar edilebileceğini öğrendiği zaman çok rahatladı.

Basedow-Graves hastalığı ve gözler
 
• Gözlere ne oluyor? Doktor iyi bir inceleme yaparsa, Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerin çoğunun gözlerinde oftalmopati ya da orbitopati adı verilen bazı değişiklikler olduğunu fark edecektir. Genellikle iki göz birden, ancak çoğu zaman bir göz ötekinden daha fazla etkilenir. Oftalmopatiyi tiroit hastalığının bir komplikasyonu olarak ele almaktansa, bunu Basedow-Graves hastalığıyla eşzamanlı olarak gelişen ayrı bir otoimmün sorun olarak düşünmek daha iyidir. Böyle bakıldığında, göz hastalığının neden bazen tiroit bezinin fazla çalışmasından önce geliştiğini, hatta neden bazen başarılı bir tedaviden sonra ortaya çıktığını anlamak kolaylaşır. Oftalmopatinin üç evresi vardır: ortaya çıkışı ve giderek ağırlaşması, görece sabit kaldığı bir dönem ve belli ölçüde düzelme görülen dönem. Göz hastalığının bütünüyle yok olması çok seyrek görülür ve gözlerinizin normale döndüğünü düşünseniz bile, belki arkadaşlarınızın ya da yakınlarınızın fark edemeyeceği, ama bir uzmanın kolayca görebileceği küçük bazı anormallikler sürer.

Erken belirtilerden biri üst gözkapağının kısalarak adeta yukarı çekilmesi ve göz akının daha büyük bir bölümünün ortaya çıkmasıdır. Kişiye sürekli gözlerini açarak çevreyi inceliyor görünümü veren bu durum, tedaviyle tiroit hormonu düzeylerinin normale düşürülmesiyle düzelebilir. Bazı hastalar göz kuruluğundan, toz kaçmışçasına batma hissinden ve sürekli göz kırpmaktan yakınırken, bazıları da aşırı göz sulanması olduğunu söyler.

Tiroitle bağlantılı göz hastalığının diğer özellikleri, göz çukuru olarak bilinen kemik oyuk içinde yer alan göz kürelerinin arkasında basınç oluşmasıyla ilişkilidir. Göz küresiyle kemik arasındaki alanda, gözü hareket ettiren kaslar, sarı noktadan (retina) beyne mesaj götüren görme siniri ve yağ dokusu vardır. Tiroit göz hastalığı bulunan kişilerde, diğer değişiklikler yanında göz kürelerinin arkasında aşırı sıvı birikir ve kaslar ile yağ dokusu şişer ve torbalanır. Kas kütlesi iki üç katına çıkar ve gerektiği gibi çalışamaz hale gelir. Bunun sonucunda normal göz hareketleri kısıtlanır, gözleri hareket ettirmek rahatsızlık verir, çift görme (diplopi), hatta şaşılık gelişebilir.

Göz kürelerinin arkasındaki basınç artışı gözleri öne doğru iter ve egzoftalmi ya da proptoz adı verilen “patlak göz” görünümüne yol açar. Göz kürelerinin böylesine öne itilmesi onların toz, kum, rüzgâr ve güneşin tahrişine daha fazla maruz kalmasına neden olur ve gözün saydam tabakası (kornea) bundan zarar görebilir. Bunun yanında, gözün arkasındaki yağın bir bölümü gözkapaklarına geçmeye zorlanarak, bu kişilerin gözlerinin şişmiş görünmesine ve “göz altında torbalar” olduğu yanılsamasına yol açar. Çok seyrek olarak göz hastalığının çok şiddetli olduğu bazı hastalarda basınç artışı görme sinirine zarar vererek, kısmi ya da tam görme kaybına yol açabilir.
 
• Tedavi: Göz hastalığının tedavisinde, fazla çalışan tiroit bezinde olduğu kadar başarılı sonuç alınamıyor. Hipertiroidinin yeterince denetim altında tutulmamasının ve sigara içmenin bu durumu ağırlaştırdığı düşünülüyor. Dolayısıyla, sigarayı bütünüyle bırakmak ve antitiroit ilaçların dozları konusunda doktorun talimatlarını dikkatle izlemek çok önemlidir. Oftalmopatinin, tiroit bezinin aşırı çalışmasında uygulanan üç tedavi arasında en çok radyoaktif iyot uygulamasından sonra kötüleştiği sanılıyor. Gözleriniz hastalıktan fazlasıyla etkilenmişse, uzmanların bir kısmı size bu tedaviyi uygulamak istemeyecek ya da radyoaktif iyot tedavisinden hemen sonra altı ile sekiz hafta boyunca prednizolon gibi bir steroid kürü uygulamanızı önerecektir.
 
Gözleriniz kuruyorsa yapay gözyaşının yararlı olduğunu göreceksiniz. Bu önlem şaşırtıcı bir biçimde aşırı göz sulanmasında da yararlı sonuç veriyor. Ayrıca güneşli ortamlarda renkli gözlük kullanmakta da yarar vardır. Çift görme, özel camlarla giderilebilir.

Hastalığın görmeyi tehdit edecek kadar ileri aşamada olduğu kişilerde prednizolon tedavisine gerek duyulabilir. Bu tedaviyle birlikte radyoterapi uygulandığında, göz kürelerinin arkasına sıvı birikmesine yol açan ve mekanizması henüz iyi bilinmeyen süreç genellikle yavaşlatılabiliyor.

Bir seçenek de ameliyatla göz çukurunun bir bölümünün alınarak göz küresine arkadan gelen basıncı azaltmaktır. Ancak böylesine büyük bir girişim nadiren gerekir ve yalnızca tiroit uzmanlarıyla göz hastalıkları uzmanlarının yakın işbirliği içinde yapacakları bir değerlendirmeden sonra uygulanmalıdır.

Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerin çoğu göz sorunlarının iki-üç yıl içinde önemli ölçüde yatıştığını fark ediyor. Bu aşamada küçük bir ameliyatla çift görme düzeltilebiliyor ve gözlerin görünümü ve altlarındaki torbalar giderilebiliyor.


Genellikle tirotle ilişkili göz hastalığında süreleri değişken olabilen üç evre vardır. Başlangıçtaki kötüleşmeden sonra durum iki üç yıl boyunca sabit kalır. Bundan sonra, çift görme ve gözlerde kozmetik görünüm sorunu görece küçük bir cerrahi girişimle düzeltilmelidir.

DAHA SEYREK GÖRÜLEN HİPERTİROİDİ TÜRLERİ

          Tiroidi tutan bir virüs enfeksiyonundan sonra birkaç hafta boyunca hafif bir hipertiroidi gelişebilir; viral tiroidit ya da Quervain tiroiditi adı verilen bu sorunda en belirgin özellikler gripal hastalık belirtileri yanında tiroit bezinde şiddetli ağrı ve hassasiyettir. Genellikle hipertiroidi için propranolol gibi beta-bloker ilaçlar dışında bir tedaviye gerek yoktur. Daha sonra yine kısa bir hipotiroidi durumu yaşanır ve ardından tam iyileşme sağlanır.
 
          Belli kalp ritim bozukluklarının tedavisinde bazı kalp uzmanları tarafından giderek yaygın bir biçimde kullanılan ve iyot içeren amiodaron adlı ilaç şiddetli hipertiroidiye neden olabilir. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce ve tedavi sırasında altı ayda bir kan testleriyle tiroit hormon düzeyleri denetlenmelidir.
 
Nodüler guatr
Bu sorun ameliyatla ya da radyoaktif iyotla tedavi edilir. Basedow-Graves hastalığından farklı olarak daha sonra hipotiroidi gelişme olasılığı pek yoktur.

Son 20 yıldır ameliyattan sonra tiroksin verilerek guatrın yeniden büyümesini önleme yaklaşımı çok tutulmakla birlikte, hipotiroidi gelişmemişse gerçekte bunun herhangi bir yararı yoktur.
 
ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Hipertiroidi vakalarının yaklaşık dörtte üçüne Basedow-Graves hastalığı yol açar.
  • Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerin çoğunda bu hastalığa yatkınlık aileden geçmiştir, ancak sorunun tetiklenmesinde diğer faktörlerin de rolü vardır.
  • Basedow-Graves hastalığının en yaygın görüldüğü kişiler 40 ile 50 yaş arasındaki kadınlardır.
  • Basedow-Graves hastalığında ilaç tedavisi, ameliyat ve radyoaktif iyot gibi farklı yaklaşımlar uygulanabilir, ancak herkes için geçerli üstün bir tedavi yoktur.
  • Size en uygun yaklaşımın ne olduğuna karar vermeden önce doktorunuz sizinle farklı tedavi seçeneklerini tartışmalıdır.
  • Tedaviden sonra durumunuzun iyi olduğundan emin olmak için düzenli aralıklarla kontrol edilmeniz gerekir.
  • Basedow-Graves hastalığı bulunan kişilerin çoğunda belli ölçüde göz sorunu da gelişir ama bunlar basit tahriş sorunlarından ibaret olabilir. Daha ciddi sorunlar da tedavi edilebilir ve genellikle zamanla düzelir.


www.saglikpark.com
sitesinden 19.04.2024 09:06:06 tarihinde yazdırılmıştır.