Arama  |  Anket Sonuçları  |  Site Haritası  |

13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
Güneş ışınları
05.12.2008 19:02:31
Güneş ışığı, güneşin yaydığı pek çok farklı dalga boyunda elektromanyetik radyasyon enerjisidir. Uzayda saniyede yaklaşık 300.000 kilometre gibi inanılmaz bir hızla ilerler. Bu enerji bize gereksinimimiz olan ısı ve ışığı sağlarken, zararlı ultraviyole (U

GÜNEŞ IŞIĞI NEDİR?

Güneş ışığı, güneşin yaydığı pek çok farklı dalga boyunda elektromanyetik radyasyon enerjisidir. Uzayda saniyede yaklaşık 300.000 kilometre gibi inanılmaz bir hızla ilerler. Bu enerji bize gereksinimimiz olan ısı ve ışığı sağlarken, zararlı ultraviyole (UV) ışınlarını da gönderir. Bu radyasyonun bizi ne şekilde etkilediği, farklı dokularda nasıl emildiğini belirleyen dalga boyuna bağlıdır. Bu dokular özellikle gözde bulunan ve görmeyi sağlayanlarla ciltte bulunan dokulardır ve her ikisi de UV ışınlarının verdiği zarara karşı hassastır. Ayrıca kozmik ışınlar, gama ışınları, X ışınları ve radyo frekans radyasyonu gibi bir çok güneş ışını vardır ancak bunlar dünya üzerinde çok küçük miktarlarda bulunduğu veya enerjileri çok düşük olduğu için cildimizi önemli bir şekilde etkilemez.

Bu ışınlardan biri Dünya'nın atmosferine girdikten sonra pek çok şekilde değişir. Örneğin atmosferdeki oksijen ve nitrojen moleküllerinin ışığı yayması sonucu gökyüzü mavi görünür. Ayrıca, radyasyon enerjisinin bir kısmı bu moleküller ve atmosferdeki su buharı, toz zerrecikleri ve diğer parçacıklarca emilmekte ve kalanı uzaya yansıtılmaktadır. Sonuçta, atmosferin dış yüzeyine ulaşan güneş enerjisinin yalnızca üçte ikisi yere ulaşabilmektedir. Yere ulaşan güneş enerjisinin yüzde 5'i UV ışınlarından, yüzde 40'ı görünür ve yüzde 55'i kızılötesi ışınlardan oluşmaktadır.

GÜNEŞ IŞIĞI NEDEN ÖNEMLİDİR?

Güneş ışığıyla gelen enerji Dünya üzerinde hayatın devam edebilmesi için gereklidir. Güneş ışıkları, fotosentez için, yani bitkilerin bu enerjiyi büyümek ve diğer canlılara gıda zinciri yoluyla besin sağlamak için gerekli gün ışığını sağlamaktadır. Ayrıca, kızılötesi ışınlar yaşamak için gereksinim duyduğumuz ısıyı sağlarken, gün ışığı gözlerimizin görmesini sağlayan tayfın bir parçasıdır ve bu parça günlük hayatımızın ritmini de belirler. Ruh halimiz ve kendimizi ne kadar iyi hissettiğimiz gün ışığına göre değişir, örneğin parlak ışıktan yoksunluk mevsimsel duygu bozukluğu olarak bilinen bir tür kış depresyonuna yol açar.

GÜNEŞ IŞINLARI
Sınıf Dalga boyu (nanometre,nm) Dünya'daki yaşam üzerindeki etkisi
Kozmik ışınlar 0.000001 Tehlikelidir, kansere yol açabilir ama Dünya'ya çok az miktarda ulaşır.
Gama ışınları 0.0001 Tehlikelidir, kansere yol açabilir ama Dünya'ya çok az miktarda ulaşır.
X ışınları 0.01 Tehlikelidir, kansere yol açabilir ama Dünya'ya çok az miktarda ulaşır ve yapay olarak tıpta kullanılır.
Ultraviyole (UV) radyasyon 100 - 400 Maruz kalan canlılarda kısa ve uzun vadeli hasara yol açar, özellikle insanlarda güneş yanığına, cildin yaşlanmasına ve cilt kanserine neden olur.
Gün ışığı 400 - 800 Görmemizi ve bitkilerin gıda molekülleri üretmesini sağlar, insanın biyoritmini hızlandırır, ruh halini iyileştirir.
Kızılötesi radyasyon 800 - 17.000 Vücudumuzu ısıtır.
Radyo frekansı 100.000.000 Zararsızdır ve bilinen
radyasyonu önemli bir etkisi yoktur, yapay olarak telekomünikasyon için kullanılır.

Az miktarda a a UV radyasyonu, ciltte D vitamini sentezini sağlar ve bu da kemikleri güçlendirerek raşitizmi ve kemik hastalıklarını engeller. Ayrıca D vitaminini yediklerimizle de alırız - örneğin balık yağından, bazı etlerden, yumurtadan ve mandıra ürünleri bütün D vitamini gereksinimimizi karşılar. Sonuç olarak spektrumun UV radyasyon parçası, bizim açımızdan pek de önemli değil gibi görünebilir, oysa güneş yanığı, cildin yaşlanması ve kanser gibi güneşte fazla kalmanın yol açtığı iddia edilen pek çok sorunun yararlıdır. Buna rağmen, UV radyasyonu doktorlar tarafından bazı cilt sorunlarını tedavi etmek için (başka hiçbir şey yararlı olmamışsa) kullanılır. Yine de bu işlem cilde biraz zarar verilebilir.


Gün ışığı, bitkilerin yaşamak ve büyümek için gereksinim duyduğu fotosentezin meydana gelmesini sağlar.

UV IŞINLARI

Güneş ışığının UV radyasyon komponenti, 100 ve 400 nanometre (nm) arasındaki dalga boyuyla küçük ama biyolojik açıdan önemli bir bölümdür. UV ışınları üç sınıfa ayrılır:

l UVC: 100 - 290 nm l UVB: 290 - 320 nm l UVA: 320 - 400 nm.
UVC atmosferdeki ozon tarafından tamamen emildiği için bize ulaşan UV ışınları yalnızca UVB (en fazla yüzde 5) ve UVA (yüzde 95 ve üstü) içerir. Bu yüzdeler yaklaşıktır ve günün hangi saati, yılın hangi günü olduğuna, enleme ve başka etmenlere bağlı olarak göreli miktarlar değişebilir. Toplam UV ışınları içinde UVB'nin küçük bir yüzdesi bulunsa da, bunlar güneş yanığına, cildin yaşlanmasına ve cilt kanserine neden olan dalga boyları olduğu için çok önemlidir. Bunun nedeni, UVB'nin yaşayan hücrelerin genetik malzemesi yani DNA üzerinde zararlı değişiklikler yaratmak konusunda UVA'dan pek çok defa daha etkin olmasıdır. Sonuçta UVA, yazın günün ortasında ve tropikal bölgelerde güneş ışığıyla gelen bütün UV ışınlarının yüzde 95'ini oluştursa da, güneşe çıkmanın zararlı etkilerinin sadece yüzde 10 ila 20'sinden sorumludur. Ancak, cildinizi solaryumda yüksek oranlı UVA ışınlarına düzenli olarak maruz bırakmak, solaryumun büyük miktarda UVB de yaymasına rağmen, güneş ışığının etkisine benzer bir etki yapar. UVA güneşin neden olduğu bir dizi cilt hastalığının da ortaya çıkmasına yol açar.

UV IŞINLARININ DİĞER KAYNAKLARI

Flüoresan ve başka türlü lambalarla, kaynak cihazları bunlarla çalışmak zorunda olan insanları etkileyecek kadar ışın yaysa da Dünya üzerindeki UV ışınlarının en büyük kaynağı güneştir. Sedef hastalığı ve egzama gibi cilt sorunlarına tıbbi müdahalede bulunurken kısıtlı olarak kullanılması için özel UV ışın lambaları tasarlanmıştır. Pek çok insan, işyerlerinde veya evlerinde Flüoresan lambadan gelen çok düşük yoğunluklu UV ışınına maruz kalmıştır ancak bunların cilt üzerinde önemli bir hasara yol açmadığı düşünülmektedir. Diğer taraftan, tungsten halojen spot lambalar sürekli olarak kullanılırsa tehlikeli olabilir çünkü bir saat kadar maruz kalınırsa güneş yanığına, yıllarca kullanılırsa cildin yaşlanmasına ve cilt kanserine yol açabilme potansiyeli taşımaktadır.

UV IŞINLARI NASIL HAREKET EDER?
  • UVC (100 ila 290 nm) ozon tabakası tarafından tamamen ortadan kaldırılır ve yeryüzüne ulaşamaz.
  • UVB (290 ila 320 nm) yazın gün ortasında ve tropiklerde bulunan toplam UV ışınlarının yaklaşık yüzde beşini meydana getirir ama güneş yanığı, cilt yaşlanması ve kanserinin yüzde 80 ila 90'ından sorumludur.
  • UVA (320 ila 400 nm) yazın gün ortasında ve tropiklerde bulunan toplam UV ışınlarının yaklaşık yüzde 95'ini meydana getirir ama UV ışınlarının ciltte yol açtığı hasarın yüzde 10 ila 20'sinden sorumludur. Ancak en yaygını isilik olarak bilinen polimorfik ışık erupsiyon olmak üzere, güneşten kaynaklanan belirli cilt hastalıklarının ortaya çıkmasında önemli bir rol oynar.

UV IŞINLARININ SEVİYESİ NASIL DEĞİŞİR?

Yeryüzündeki seviyedeki UV ışınlarının yoğunluğunu etkileyen ilk etmen, güneşin gökyüzündeki yüksekliğidir ve bu da günün hangi saati olduğuna, mevsime ve enleme göre değişir. Bu sırada yükseklik, havanın ne kadar bulutlu olduğu, yer şekilleri ve gökyüzünün ne kadar görülebildiğinin de önemi düşük olmakla beraber etkileyen diğer faktörlerdir.

Günün Saati
Türkiye'de en yüksek UV ışınları yazın güneşin zirvede olduğu (güneş gökyüzünde en yüksek noktadayken) dört saat, yani 11:00 ve 15:00 saatleri arasında görülür. Bu saatler arasında güneşin yeryüzüyle yaptığı açı sayesinde güneş ışıkları atmosferde aldığı en kısa yolu geçer ve bu sırada emilme veya yansıtılma oranı azalır. Sonuçta, bir gün içinde alınan bütün UV ışınlarının yaklaşık üçte biri 12:00 ve 14:00 saatleri arasında ve dörtte üçü de 10:00 ve 16:00 arasında alınır.

UVA ve gün ışığına göre atmosferde görülen etkilere daha açık olan UVB seviyesi gün içinde çok değişiklik gösterir. UVB yoğunluğu yaz aylarında ve tropiklerde 10:00 ve 16:00 saatleri arasında pek çok defa artar ve azalır. Uygulamada bu durum, Türkiye'de güneş yanığı riskinin 13:00 sıralarında güneşin gökyüzünde en yüksekte bulunduğu zaman olduğunu gösterir. Ancak yazın 11:00 ve 15:00 saatleri arasında radyasyon seviyesi sürekli yüksek olduğundan bu saatler arasında güneşe mümkün olduğunca az çıkılması gerekmektedir.

Göz kararı gölgeniz boyunuzdan kısaysa güneşe korunmasız çıkmamalısınız. Sabahın erken saatlerinde ve akşam gölgeler uzunken güneş ışığının zararı daha azdır.

Mevsim
UV ışınlarının, özellikle de UVB ışınlarının yoğunluğunda mevsimsel olarak görülen değişiklikler, en çok kuzey Avrupa gibi ılıman iklimlerde belirgindir. Buralarda UVB ışınlarının gücü, kış ve yaz arasında 25 kat fark eder. Buna rağmen UVA ışınları atmosferde geçtikleri kısa veya uzun yol sırasında UVB kadar yansımadığı, dağılmadığı ve zayışamadığı için yoğunlukları daha sabittir.

Diğer taraftan ekvatora yaklaştıkça UV ışınları yıl boyunca yakın seviyelerde kalır çünkü güneş yılın hangi dönemi olduğu fark etmeksizin günün ortasında her zaman yüksektedir.

BULUTSUZ TİPİK BİR YAZ GÜNÜNDE UVA VE UVB SEVİYELERİNDEKİ DEĞİŞMELER*
Zaman
 
UVA (%) UVB (%) UVC (%)
Gün doğumu - 9:00 60 12.5 0
9:00 - 11:00 90 20 0
11:00 - 13:00 95 95 0
13:00 100 100 0
13:00 - 15:00 95 95 0
15:00 - 17:00 90 20 0
17:00 - Gün batımı 60 12.5 0
* Güneş en tepedeyken (13:00) UVA ve UVB'nin yoğunluğuna göre.


Enlem
Tropiklerden uzaklaştıkça belirli bir zamanda görülen UV ışınları azalır: Hawaii'de (20 derece K) yaşayan bir insanın yıl boyunca maruz kaldığı UV ışını kuzey Avrupa'da (50 derece K) yaşayan birinin yaklaşık dört katıdır. Bu durum yine, yüksek enlemlerde UV ışınlarının yeryüzüne varmak için kat etmesi gereken yolun uzamasından doğmaktadır.

Yükseklik
Yaklaşık her 300 metrede UV ışınlarının güneş yanığına yol açabilme becerisi yüzde dört artar çünkü ışınların yüksek yerlerde atmosferde kat etmesi gereken mesafe azalmaktadır.

Gökyüzündeki Bulut Oranı
Bulutlar yere varan UV ışını miktarını çok az oranda azaltır. Bulutların ışınlar üzerindeki etkisi sıcaklık üzerinde taşıdığı etkiye göre çok azdır, bu yüzden bulutlu bir günde hava serin bile olsa güneşten yanabilirsiniz. Bunun nedeni bulutlardaki suyun, sıcağı UV ışınlarından daha iyi tutmasıdır.


Yaz gün dönümü (Kuzey Yarıküre): UV ışınları atmosferde en kısa yolu geçer


İlkbahar / sonbahar ekinoksu


Kış gün dönümü (Kuzey Yarıküre): UV ışınları atmosferde en uzun mesafeyi geçer
Ekvator'dan uzaklaştıkça UV ışınlarının mevsimden mevsime gösterdiği değişiklik artar. Başka bir deyişle, UV ışınlarının atmosferde kat etmesi gereken yol ne kadar kısaysa, yol boyunca o kadar az emilir veya geri yansıtılır

Yani, mavi bir gökyüzünde parçalı bulutlar UVB seviyesinde çok az etki yaparken, gökyüzünün tamamen bulutlu olması güneş yanığını yüzde 50'ye kadar azaltabilir ve çok bulutlu havada bu oran yüzde 90'a kadar azalır. Başka bir deyişle yazın tropiklerde bulutlu, serin, kapalı havada bile yanmak mümkündür. Hava kirliliğinin de benzer bir etkisi vardır, yine UV ışınlarını yalnızca küçük bir miktarda azaltır.


UV ışınları yere daha çabuk ulaştığı için yüksek yerlerde yoğunluğu daha yüksektir.

Rüzgâr
Rüzgar, sıcak değilse, cildin ısısını azalttığı için UVB seviyesi aynı kalsa da sizi serinletir. O yüzden rüzgarlı bir havada da durgun bir havada olduğu kadar yanabilirsiniz, hatta bulutlu bir günde açık havada daha uzun oturacağınız için daha çok bile yanabilirsiniz.

Pencere camı
Ev ve araba pencerelerinde kullanılan camların çoğu UVB'yi engeller ama UVA'yı veya elbette gün ışığını kesmez. Bu demektir cam, güneş yanığı riskini önemli ölçüde azaltırken UVA'dan kaynaklanan lekelenmeleri ve uzun vadede ortaya çıkan rahatsızlıkları engellemez.


Güneş gökyüzünde ne kadar yüksekteyse güneş ışığının atmosferde kat etmesi gereken mesafe o kadar kısalır ve ışınların emilmesi veya geri yansıtılması ihtimali de azalır.

Yüzey yansıması
Bazı yüzeyler UV ışınlarını yansıtarak daha fazla ışının cildinize ulaşmasına ve yanma riskinizin artmasına yol açar. Çim, UVB'nin yaklaşık yüzde üçünü yansıtırken kuru, beyaz, kumlu bir plaj yaklaşık yüzde 25'ini yansıtır. Dahası, durgun, açık deniz, güneş tepedeyken hiç UVB yansıtmazken; dalgalı ve kabaran deniz yüzde 20'ye kadar UVB yansıtabilir. Bu, plajda güneş şemsiyesi altında otururken bile evinizin arka bahçesinde oturmaya göre daha çok yanarsınız demektir ve risk, gökyüzünden serpilen UV ışınlarıyla katlanır. Yeni yağmış kar da UVB'yi cömertçe yansıtır: Yüzde 85 kadar. Yükseklik, rüzgar ve hava şartlarının aldatıcı etkisiyle birleşince kayakçıların kışın bile ciddi şekilde yanmasına neden olur.


Göz kararı gölgeniz boyunuzdan kısaysa güneşe korunmasız çıkmamalısınız.

Sıcaklık
Hava sıcaklığı (ister 10 derece olsun, ister 30) veya yüzdüğünüz suyun sıcaklığı, eğer metrelerce dibe dalmıyorsanız, UVB ışınlarının yoğunluğu üzerinde etki yapmaz.

Gökyüzünden Serpilme
UV ışınları Dünya'nın atmosferinden düzgün bir şekilde değil, havadaki pek çok molekülle çarpışarak geçer. Sonuçta, ışınlar yere gökyüzünden farklı açılarla gelir. O yüzden bulutlar, ağaçlar, binalar, hatta güneş şemsiyesiyle güneşe doğrudan çıkmaktan korunuyorsanız bile açık bir gökyüzü altındaysanız UVB ışınlarının yol açtığı risklerden kaçamazsınız. UVB'nin üçte ikisi bu şekilde gelirken üçte biriyle yarısı arası da güneşten doğrudan gelir. Gün ışığı ve ısı daha az etkilenir.

OZON TABAKASININ İNCELMESİ VE CİLT KANSERİ

Ozon, atmosferin yüksek kesimlerinde güneşten gelen UVC ışınlarıyla oluşan bir gazdır. Büyük oranda UVC ve daha az miktarda UVB ışınını emer ve sonra tekrar oksijene dönüştürür. Geçmişte ozonun oluşması ve yok olması arasında hassas bir denge bulunmaktaydı. Bu sırada UVC ışınlarının tamamının ve biraz da UVB ışınının emilmesi Dünyaya zararlı ışınların ulaşmasını engellemekteydi. Ancak şimdilerde spreyler gibi yapay maddelerle bu dengenin gittikçe bozulduğu yolunda azımsanamayacak kanıtlar ortaya konmuştur. Neyse ki, bu durum şimdilik yalnızca bahar aylarında Antarktika gibi UV yoğunluğunun zayıf ve önemsiz olduğu zaman ve mekanlarda geçerlidir. Uluslar arası kurallarla önüne geçilmeye çalışılsa da durum kötüye gitmiştir. Eğer UV ışınlarının tamamı bize ulaşacak olursa gıda zincirinin parçası olan zayıf tek hücreli ve okyanuslardaki plankton gibi diğer tüm canlılar sonunda ölecek ve dünya üzerindeki hayatı değiştirecek veya sona erdirecektir. Bu durum yeterince tehlikeliyken biz de artan oranda güneş yanığı, yaşlanma, cilt kanseri riskiyle karşılaşmaktayız ama açık havada dikkatli davranarak bu riski önemli oranda azaltabiliriz.


UV ışınları, atmosferden geçerken hava molekülleriyle çok defa çarpışır. Sonuçta, şınlar yere gökyüzünden bir çok açıyla ulaşır.

CİLT SORUNLARINA YOL AÇAN ÇEVRESEL RİSK FAKTÖRLERİ
Güneş ışığının yoğunluğunu etkileyen ve güneş yanığına, cildin yaşlanmasına ve cilt kanserine yol açan pek çok etmen sayılabilir:
  • Saat: Türkiye'de ve tropikal bölgelerde güneşin en tepede olduğu 11:00 ve 15:00 saatleri arası
  • Mevsim: Türkiye'de risk en çok güneşin en tepede olduğu yaz aylarında ve tropikal bölgelerde yıl boyu yüksektir.
  • Enlem: Ekvator yakınlarında güneşin gökyüzünde hep yüksek olduğu yerlerde risk yüksektir.
  • Bulut: Bulutsuz bir günde risk yüksektir, az bulutlu havada risk çok az düşer, çok bulutlu havada bile UV ışınlarının yüzde 50 ila 90'ı ortadan kalkar.
  • Yansıma: Özellikle beyaz kum, rüzgar ve dalgalı deniz gibi UV ışınlarını yansıtan yüzeylerde risk yüksektir.
  • Rüzgar ve su: Bunların serinletici etkisi tehlikeyi azaltmaz.
  • Görünen gökyüzü: Gökyüzü ne kadar görünebiliyorsa risk o kadar yükselir. UVB ışınlarının üçte ikisi güneşten doğrudan değil, atmosferden her açılarla dolaylı olarak alınır (serpilerek). O yüzden güneşin önünde bir engel varsa ama gökyüzü hâlâ açıksa UV riski ancak üçte bir oranında azalır.


Sonuç olarak, son 50 yılda insanlardaki cilt rahatsızlıklarındaki artış, ozon tabakasındaki tahribattan kaynaklanan UVB seviyesindeki yükselmeye bağlı değildir. Bu soruna neden olan etmenler içinde en önemlisi, boş zamanlarımızı güneş altında daha fazla geçiriyor olmamızdan kaynaklanır ama teşhiste kullanılan tekniklerin gelişmesi de bunda etkili olmuştur.

ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Atmosferdeki ozon tabakası canlılara en zararlı olan UV ışınlarını filtreden geçirir.
  • Bu tabaka şimdi atmosfere yayılan sentetik maddeler yüzünden incelmektedir.
  • Uluslar arası antlaşmalar bu maddelerin kullanılmasını azaltmaktadır.
  • Henüz insanların yaşadığı alanlarda önemli olarak yükselmeyen UV ışınlarındaki yoğunluk, bu önlemlerle normal seviyelerde tutulabilir ama şimdilerde çok yavaş da olsa ozonun bu bölgelerde de inceldiği yolunda kanıtlar vardır.
  • Ciltte güneşten kaynaklanan sorunlar görülmesinin diğer nedenleri arasında hayat tarzındaki değişiklik başta gelir.

  

Bu yazı 6897 kere okundu.

Yorum Ekle Arkadaşına Gönder Çıktı Al Yukarı
Ne tür rahatsızlıklarınız var?
Bu anketin sonuçları anket tamamlandıktan sonra yayınlanacaktır.

ana sayfam yap | sık kullanılanlara ekle | iletişim | kullanım şartları | site haritası
Bu sitede yer alan bilgi, belge ve resimler yazılı, görsel veya daha başka bir yöntemle çoğaltılamaz, tamamen ya da alıntı yapılarak kullanılamaz.