Arama  |  Anket Sonuçları  |  Site Haritası  |

13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
İşitme kaybının değerlendirilmesi
07.12.2008 22:30:10
İşitme kaybının tedavi edilebilmesi için, önce saptanması ve iletim tipi, duyusal-sinirsel ya da karma tipte işitme kaybı gruplarından birine dahil edilmesi gerekir. Temel test saf ton odyometrisidir.

İşitme kaybının tedavi edilebilmesi için, önce saptanması ve iletim tipi, duyusal-sinirsel ya da karma tipte işitme kaybı gruplarından birine dahil edilmesi gerekir. Temel test saf ton odyometrisidir (eşik odyometrisi). Sık yapılan diğer bazı testleri de tanımlayacağız; ancak işitme testleri bu kitabın kapsamını aşacak kadar geniş bir bilim alanıdır.

SAF TON ODYOMETRİSİ

Bu testte, kişinin normal frekans aralığındaki bir dizi notada ancak işitebildiği en hafif ses düzeyinin saptanması amaçlanır. Bu düzeye "işitme eşiği" denir ve belirli herhangi bir frekanstaki saptanabilen en düşük ses şiddetini temsil eder. Test genellikle 250 Hz ile 8000 Hz arasında beş oktavlık bir yayılım aralığını kapsar. Oktav belli bir frekansın iki katına, yanı 250 Hz'den 500 Hz'e, 500 Hz'den 1000 Hz'e ve 1000 Hz'den 2000 Hz'e çıkılmasıdır. Her oktavın belli bir frekansın iki katı olmasına karşın, beyin oktavları eşit basamaklar olarak işitir.

İŞİTME KAYBININ SINIFLANDIRILMASI
Kişinin ancak saptayabileceği en hafif ses İşitmenin sınıflandırılması
20 dB ya da daha hafif Normal işitme
25 dB ya da daha güçlü Hafif işitme kaybı
45 dB ya da daha güçlü Orta düzeyde işitme kaybı
65 dB ya da daha güçlü İleri derecede işitme kaybı
85 dB ya da daha güçlü Tam işitme kaybı


Kulak yolu ve kulak zarının dış yüzeyi otoskopla incelenebilir.

Test belli bir frekanstan, genellikle de 1000 Hz'den başlatılır. Test yapılan kişiye bir odyometreye bağlı standart kulaklıklar takılır. Ses sırayla kulaklardan birine yöneltilir ve birkaç saniye boyunca ortalama şiddette, örneğin 60 dB düzeyinde dinlettirilir. Yüzü testi uygulayan kişiye dönük olmaması gereken kişi notayı işitince bir düğmeye basar ve sesi işittiği sürece düğmeyi basılı tutar, böylece testi uygulayan kişi yanıtın pozitif olduğunu anlar. Bunun üzerine 10'ar dB'lik basamaklarla sesin şiddeti düşürülür ve kişi sesi artık işitmez oluncaya kadar bu süreç devam ettirilir. Ardından uygulayıcı, yeniden fark edilene kadar sesi 5 dB'lik adımlar halinde artırır ve "yükselme" sırasında beş denemeden üçünde ses fark edilene kadar 5'er dB artırıp, 10'ar dB düşürür. Bunun üzerine odyografi çizelgesine desibel düzeyi girilir ve aynı test daha alçak ve daha yüksek diğer frekanslarda da yinelenir; rutin testlerde genellikle 250, 500,1000, 2000, 4000 ve 8000 Hz frekansları incelenir. Kişi hasar tazminatı talep ediyorsa ya da anormallik varsa 3000 ve 6000 Hz, hatta diğer frekanslar da test edilir.

On sekiz yaşındaki sağlıklı bir kişide işitmede ortalama alt sınır 0 dB olsa da, testlerde normalin üst sınırı 20 dB olarak kabul edilir. İşitme eşiği alt sınırının 20 dB'in üzerinde (30, 40, 50 dB ya da üstü) olması işitme düzeyinin (İD) azaldığı anlamına gelir.

KEMİK İLETİMİ TESTİ

Kulaklıkla yapılan testlerde "hava iletimi" düzeyleri belirlenir ve dış kulak yolundan beynin işitmeyi algılayan bölgelerine kadar sistemin bütünü test edilir. Bu testle iletim tipi, duyusal-sinirsel ve karma işitme kayıplarını birbirinden ayırt etmek mümkün değildir. Bu ayrımı yapabilmek için iç kulağın test edilmesi, bunun için de "kemik iletiminin" değerlendirilmesi gerekir. Bu testte aynı odyometreye bağlı bir vibratör kafatasına, genellikle de mastoid çıkıntının üzerine sıkıca bastırılır. Aletteki titreşimler kafatasına geçer ve dış kulak yolu ve orta kulağı atlayarak doğrudan iç kulağa ulaşır, Ileri derecede iletim tipi sağırlığı olması gereken Beethoven, başını bir çubukla piyanosuna dayayarak bu yolla işitebiliyordu.


Saf ton odyometrisinde hangi şiddetteki sesi işitebildiğiniz ölçülür. Ses bir kulağa yöneltilir ve kişi artık işitmez oluncaya kadar yavaş yavaş azaltılır. Sonra ses adım adım yeniden artırılıp düşürülerek işitme eşiği doğrulanır.

Vibratör kullanılarak saf ton odyometrisindeki test sürecinin aynısı tekrarlanır ve koklea, işitme siniri ve işitme korteksi düzeyine kadar beyin sapı yollarındaki işitme düzeyini temsil eden kemik iletimi eşikleri elde edilir. Yine, normal kemik iletimi eşikleri 20 dB düzeyinden iyi (yani düşük) ve ortalama normal düzey 0 dB olarak kabul edilir.

Hava iletiminde işitme düzeyi kötüyse, ancak kemik iletimi normalse, "hava-kemik farkı" olduğu söylenir ve iletim tipi işitme kaybı olduğu kabul edilir. Hem kemik iletimi, hem de hava iletimi benzer ölçüde bozuksa ve önemli boyutlarda hava-kemik farkı yoksa işitme kaybı duyusal-sinirseldir. Hem hava iletimi, hem de kemik iletimi yetersizse ve hava-kemik farkı önemli boyutlardaysa - 15 dB ya da daha fazla - karma işitme kaybı vardır.


işitme kaybının duyusal-sinirsel tipte mi, yoksa iletim tipinde mi olduğunu ayırt edebilmek için "kemik iletimiyle" iç kulağın test edilmesi gerekir. Bu kural, başınıza bir diyapazon yerleştirilerek gösterilebilir. Titreşimler kafatasına geçer ve doğrudan iç kulağa iletilir.

SAF TON ODYOMETRİSİ
Saf ton odyometrisi işitsel yolun işlevini ne ölçüde yerine getirdi¤i konusunda bilgi verir. Bu testle kişinin, normal frekans aralığındaki bir dizi notada ancak işitebildiği en hafif ses düzeyi belirlenir. Bu düzeye “işitme eşiği” adı verilir. Aşağıdaki çizelgelerde dört ayrı işitme durumunda beklenen sonuçlar görülüyor.

Sağlıklı “normal” bir kulağı temsil eden çizelge.


Tipik bir gürültüye bağlı işitme kaybı çizelgesi


Tipik bir gürültüye bağlı işitme kaybı çizelgesi

Kulaklıkla uygulanan test "hava iletimi" düzeyini verir. "Kemik iletimi" düzeyleri ise aynı odyometreye bağlı küçük bir vibratörün kafatasına, genellikle de mas-toid çıkıntıya sıkıca bastırılması yoluyla saptanır. Bu gereçteki titreşimler kafatasına geçer ve dış kulak yolu ile orta kulağı atlayarak doğrudan iç kulağa ulaşır.

Kulak zarının delik olması durumunda beklenen sonuçlar.


İç kulakta bazı değişikliklerin de olduğu otoskleroz durumunda bu gibi sonuçlar elde edilebilir.


Saf ton odyometrisi testinin pratik bazı güçlükleri vardır ve testin büyük bir özenle uygulanmaması durumunda yorumlanması mümkün olmaz. En yaygın sorun vibratörün başın bir tarafına uygulandığı kemik iletimi testinde görülür. Ses bütün kafatasını titreştirir ve kafatasından her iki iç kulağa ulaşan ses enerjisinde yalnızca 5 dB azalma olur. Dolayısıyla, yalnızca bir kulak test ediliyorsa ve o taraftaki iç kulakta hasar varsa, sağlam öteki kulak sesi alacak ve ses "duyulacaktır". Bu da test uygulanan kulaktaki işitme düzeyi konusunda yanlış bir izlenim doğmasına neden olacak ve tanıda ciddi hatalara yol açabilecektir. Bu tür bir hatadan kaçınmak için, test edilmeyen kulağa beyaz gürültü biçiminde maskeleyici bir sesin (susturucu ses) uygulanması gerekir.

Bir başka sorun da, kulaklardan birinde önemli boyutta iletim tipi kayıp bulunmasına karşın kemik iletiminin iyi, yani duyusal-sinirsel yedeğin yeterli olması, öteki kulakta ise ciddi duyusal-sinirsel işitme kaybı bulunması durumunda yaşanır. Bu durumda test edilmeyen ve iletim tipi işitme kaybı bulunan kulağa verilen maskeleyici ses, her iki kulaktaki gerçek kemik iletimi düzeylerinin değerlendirilmesi için yeterli olmayabilir.

İşitme kaybının duyusal-sinirsel olduğuna karar verildikten sonra, sorunun nerede olduğunu saptamaya olanak veren birkaç teknik vardır.

İŞİTSEL UYANDIRILMIŞ POTANSİYEL TESTİ

Koklea gelen bir sesi saptayınca, bunu elektrik sinyaline dönüştürür ve sinirler bu sinyali beyinde sesin algılanmasından sorumlu bölgeye iletir. Bu elektriksel yolculuk yaklaşık olarak saniyenin beşte birinde gerçekleşir. Saçlı deriye ve mastoid bölgesine duyarlı elektrotlar yerleştirerek bu yol üzerindeki çeşitli basamakları saptamak mümkündür. Bu testte, koklea sesi saptadığı anda bir sinyal alınır, dolayısıyla kişinin aktif katılımı gerekli değildir.

Ancak işitsel sinyaller son derece hafiftir ve beynin, sinirlerin ve kasların genel elektriksel aktivitesi içinde kaybolur. Bu sorunun üstesinden gelmek için kulağa kısa bir "çıt" sesi gönderip, bunun ardından kısa bir süre için (örneğin 10 milisaniye boyunca) elektrotlarla saptanan elektriksel aktiviteyi bilgisayara kaydedebiliriz. Bu zaman aralığı bilgisayar tarafından daha da küçük zaman aralıklarına ya da "kutucuklara" bölünebilir.

Sinyal bilgisayara ulaşınca azar azar ardışık "kutucuklara" dağıtılır. Her noktadaki elektrik sinyali ya pozitif ya da negatiftir ve belli bir voltajı vardır, dolayısıyla kutucukta eksi ya da artı değer oluşur. Bir sonraki çıt sesinden önce bilgisayar ilk kutucuğa döner ve işlem yeniden başlar. Bu kesin zaman aralıklarında işlem art arda tekrarlanır.

Beyin, sinirler ve kasların zemin aktivitesi az çok rasgele bir aktivitedir, bu yüzden belli bir süre sonra bu yapılardan gelerek her kutucuğa dağıtılan belli bir voltaj aralığındaki pozitiflerin ve negatiflerin sayısı aşağı yukarı eşitlenecektir. Sinyalin bu rasgele öğeleri bir araya geldiğinde birbirlerini az çok yok eder.

Bu durumda, herhangi bir toplanma noktasında her zaman pozitif ya da her zaman negatif olan ve bu değerlerin kesin zaman aralıklarındaki ardışık örneklerle toplanması nedeniyle, işitsel sinyal bozulmadan kalır. Bu işlemin tümüne işitsel uyandırılmış potansiyel testi adı verilir. Günümüzde bilgisayar programlarının çoğu sinyal-gürültü etkisini analiz edebiliyor ve gereksiz gürültü sinyallerini iptal ederek en kısa sürede en iyi sonucun alınmasını sağlayabiliyor. Veri toplanan zaman aralığına bağlı olarak, işitsel sistemin farklı bölümleri değerlendirilebiliyor.

Elektrokokleografi, beyin sapı, orta latans (yanıtsızlık) ya da kortikal işitsel uyandırılmış potansiyellerin her biri işitsel yolların farklı bölümlerine ilişkin farklı bilgiler verir. Bu ölçüm tekniğinin en önemli özelliği, test yapılan kişinin işbirliği yapmasını gerektirmemesidir. Dolayısıyla, saf ton odyometrisi ve kişinin yanıt vermesini gerektiren bütün diğer testler "öznel odyometri" olarak adlandırılırken, bu test grubuna "nesnel odyometri" deniliyor. Beyin sapı ve korteks işitsel uyandırılmış potansiyelleriyle kişinin yardımı olmaksızın yanıt elde edilebileceği gibi, bunlar kullanılarak bir kişinin yanıt vermesini gerektirmeyen saf ton odyometrisi benzeri ölçüm koşulları da yaratılabiliyor.

Bu da, yukarıda anlatılan saf ton odyometrisindekine benzer bir yaklaşımla gerçekleştiriliyor. Teste şiddetli bir çıt sesi ya da daha iyisi, genellikle kullanılan 1000, 2000 ya da 3000 Hz'lik bir kısa süreli saf tonla (yani tek frekanslı bir ses) başlanarak yanıt alınır. Daha sonra sesin şiddeti çıt sesi ya da kullanılan tona alınan elektriksel yanıt kaybolana kadar adım adım azaltılır. Yanıtın kaybolduğu noktanın gerçek işitme düzeyine (işitme eşiği) yakın olduğu kabul edilir.


Kokleanın sesi saptanmasından sonra oluşturulan elektrik sinyallerinin sesin algılanmasından sorumlu beyin bölgesine ulaşmasını izlemek mümkündür. Bu işleme işitsel uyandırılmış potansiyel testi adı verilir.

Bu teknik şu ya da bu nedenle alışılmış saf ton odyometrisinde güvenilir sonuçlar elde edilemeyen kişilere test uygulanmasında çok yararlıdır. İşitme kaybını bir kastı olmaksızın abartabilecek hasar tazminatı talebi olan kişiler, işitme kaybı varmış gibi görünerek belli bir suçtan kurtulmaya çalışanlar ve kendini sağırlık şeklinde gösteren psikolojik sorunları olanlar bunlar arasında sayılabilir. Yanıt veremeyen büyük bir grubu da bebekler ve küçük çocuklar oluşturur ve işitme sorunu olup olmadığını, varsa sorunun derecesini bilmek asıl bu grupta vazgeçilmez önem taşır.

DİKKAT DAĞITMA TESTİ

Oturabilen ve başını dik tutabilen bebeklerde alışılmış işitme testlerinde "dikkat dağıtma teknikleri" kullanılır. Çocuk annesinin ya da babasının kucağında, yüzü, dikkatini çekmeye çalışan test ekibinden bir kişiye dönük olarak oturur. Ekipteki ikinci kişi ses çıkaran bir gereçle çocuğun arkasında sağda ya da solda durur. Günümüzde, değişik frekanslarda saf tonlar üreten ölçülü aletler yaygın bir biçimde kullanılıyor. Kulağından yaklaşık 1 metre uzakta ve aynı hizada bir ses çıkartıldığında, çocuk sesi fark ederse durur ve gözlerini, hatta belki de başını bir tarafa döndürür. Bu olumlu bir yanıt olarak kabul edilir. Bunun gerçekleşmemesi olumsuz yanıt sayılır, ancak karşısındaki kişiyle çok ilgilenmesi, yorgunluk ve diğer birçok etmen işe karışabileceği için aslında bu testle çocuğun işitme sorunu olduğu kanıtlanamaz.

Fincandaki kaşık, çıngırak ya da öten oyuncaklar gibi başka sesler de kullanılabilir ve çocuk bunlara iyi yanıt verir. Ancak bu test gereçleriyle bir yayılım aralığındaki bütün frekanslar üretilir ve alçak tonlarda biraz işitebilen sağır bir çocuk, genellikle sesin alçak tonlarına yanıt verebilir, bu yüzden de rahatlatıcı ancak yanlış bir test sonucu alınabilir. Güvenilir sonuçlar elde etmek için iyi bir ekip çalışması da önemlidir. Çocuk bu gibi testlere sürekli olarak yanıt vermiyorsa, çoğu zaman beyin sapı işitsel uyandırılmış potansiyel test türlerinden biriyle daha ileri değerlendirmeler yapılmalıdır. Çocuklarda bu değerlendirmenin genel anestezi altında ya da sakinleştirici uygulanarak yapılması gerekir.


Dikkat dağıtma testleri oturabilen ve başlarını dik tutabilen küçük bebeklerde işitmenin basitçe test edilmesi için uygundur. Bir kişi çocuğun dikkatini çeker.
ikinci bir kişi elinde ses çıkaran bir gereçle çocuğun arkasında durur. Çocuğun sese tepkisi gözlemlenir.

Dikkat dağıtma testinin farklı uygulamaları da vardır. Örneğin görsel pekiştirme odyometrisinde doğru yanıt karartılmış bir kutudaki yumuşak bir oyuncağın bir an için aydınlatılması yoluyla "ödüllendirilir". Yaklaşık iki buçuk yaşından sonra beceri testleri uygulamaya konulabilir. Bu testlerde çocuk bir ses duyunca kutuya bir oyuncak atmak gibi bir eylem gerçekleştirir ve genellikle doğru yanıt verince ödüllendirilir.

OTOAKUSTİK EMİSYON TESTİ

Yeni doğan bebeklerde dikkat dağıtma testleri kullanılamaz ve rutin işitsel uyandırılmış potansiyel testi de zaman aldığı, uygulayıcıların çok deneyimli, çocuğun da sakin, uykuda ya da anestezi altında olmasını gerektirdiği için orta derecede ya da daha ileri derecede işitme kayıplarının saptanmasında bir tarama işlemi olarak uygun değildir.
Rokleanın nasıl çalıştığını anlatan bölümden, dış tüylü hücrelerin ilerleyen dalganın tepesi buraya ulaşınca nasıl aktif hale geldiğini belki anımsayacaksınız. Dış tüylü hücreler kısalarak ya da uzayarak mekanik bir yanıt verir, bu da ses dalgasının bir şekilde mekanik olarak güçlenmesini sağlar. Buna bağlı olarak iç tüylü hücrelerin tüyleri eğilir ve koklea siniri uyarılır.

Kokleadaki amplifikatörün gerçek mekanizması ne olursa olsun, bu işlem yüzde yüz etkili değildir ve dış tüylü hücreler tarafından yaratılan mekanik enerjinin bir bölümü kokleada geriye doğru ilerleyerek üzenginin taban parçasını içten iter. Bu hareket kemik zincirden kulak zarına, oradan da kulak yoluna geri döner. 1970'lerde David Kemp (halen Londra Koleji Üniversitesi'nde İşitsel Biyofizik Profesörü'dür) kokleada bu tür "yankılar" olabileceğini tahmin etti ve bilgisayarlı ortalama hesap teknikleri kullanarak sonunda dış kulak yolunda bunları saptamayı başardı. Ancak bu sinyaller elektriksel sinyaller değildir, kokleaya giden seslere yanıt olarak kokleadan geri gelen ses dalgalarıdır. Normal kulakta bunlar içeri giden seslere benzer, bu nedenle de "koklea yankısı" terimi kullanılır.

Sonunda bu koklea yankılarına daha tanımlayıcı bir terim olan otoakustik emisyonlar adı verildi. Otoakustik emisyonların olması için, dış tüylü hücreleri sağlam, sağlıklı bir koklea ve normal bir orta kulak bulunması gerekir. Genel olarak bir otoakustik emisyon yanıtının saptanabilmesi için işitme eşiğinin en az 30 dB olması gerekir. Dolayısıyla, yanıt varsa işitme normaldir. Bu hızlı bir testtir, tekrarlanabilir, kişiye herhangi bir girişim yapılmasını ve deneyimli teknisyen ya da uzmanların varlığını gerektirmez, en önemlisi de artık bu aletler pahalı değildir. Testte küçük bir sondayla dış kulak yoluna hafif bir ses verilir. Henüz bir saniye bile geçmeden sonda kokleadan geri dönen "yankıyı" yakalar. İşiten bütün insanlarda bu yankı vardır ve bilgisayarla ölçülebilir. Yankı yoksa, çocuğun işitme mekanizmasında bir bozukluk olabilir ve daha ileri testlerin yapılması gerekecektir.

Birçok ülkede yasa gereği tüm yenidoğan bebeklere hastanede test uygulanıyor ve bu testte başarısız sonuç alınırsa daha ileri tarama ve değerlendirmeler yapılıyor. Uygulanacak tedavilerden çocuğun yararlanamayacağı kadar geç kalmaktansa, sorunu erken fark etmek ve elden geldiğince çabuk müdahale etmek daha akıllıcadır.


Yenidoğan bebeklerde dikkat dağıtma testleri kullanılamaz. Otoakustik emisyon testinde "koklea yankılarının" saptanması orta kulağın ve iç kulağın sağlam olduğunu gösterir. Herhangi bir girişimi gerektirmeyen bu hızlı ve basit test bebeklere çok uygundur.
 

İngiltere'de bütün bebeklere işitme taraması uygulanması sonunda kabul edildi. Bununla birlikte, Amerika'da yürütülen çalışmalarda bu tekniğin etkili, yararlı ve ekonomik olduğu gösterilmesine karşın, tarama programının uygulamaya konulmasına olanak veren fon kaynakları henüz sağlanmadı. Türkiye'de bütün hastanelerde yenidoğan bebeklerde işitme, kulağının hizasında el çırparak buna verdikleri tepkiyle ölçülür. Ancak tepki olmaması durumunda daha ileri incelemeler yapılır.

TİMPANOMETRİ (İMPEDANS ODYOMETRİSİ)

İşitme düzeyini ölçebilmenin yanında, çoğu zaman orta kulağın durumunu bilmek de yararlıdır. Bu amaçla kullanılabilecek timpanometride kulak zarının ses yakalamada başarılı olsa da, mükemmel olmamasına dayanılır. Dış kulak yoluna verilen seslerin bir bölümü yakalanır, bir bölümü de kulak zarı tarafından yansıtılır ve yansıyan sesler bir mikrofonla saptanabilir. Dış kulak yoluna küçük bir hoparlör, küçük bir mikrofon ve hava basınçlı bir pompaya bağlı ince bir tüp içeren hava geçirmeyen bir sonda konulduğunda, orta kulağın bazı ses iletim özellikleri ölçülebilir.

Kulak yolunda basıncın artırılıp düşürülmesi kulak zarını biraz gererek daha verimsiz çalışmasına ve sesin daha büyük bir bölümünün yansımasına yol açar. Daha teknik terimlerle ifade edersek impedans artar. Gerilen kulak zarından yansıyan sesler artınca bu değişiklik mikrofonla saptanabilir ve impedanstaki değişiklik hesaplanabilir. Dış kulak yolundaki normal atmosfer basıncı biraz yükseltilip, sonra yavaş yavaş önce normale, sonra da alçak bir negatif basınca düşürülürse, kulak zarının verimliliğindeki değişiklikler sürekli olarak ölçülebilir ve küçük bir grafikte işaretlenebilir. Buna timpanogram adı verilir.

Normal timpanogram çan eğrisi gibidir ve eğrinin doruğu normal atmosfer basıncına yakındır (A tipi eğri). Orta kulak sıvıyla dolu olduğu ve kulak zarının çok verimsiz çalıştığı durumlarda eğri alçalır ve düzleşir (B tipi eğri). Orta kulakta hava varsa, ancak östaki borusu yeterli çalışmadığı için basınç azalmışsa, eğrinin doruğu grafikteki alçak basınç bölgesine kayar ve genellikle boyu kısalır (C tipi eğri). Bu da, kulak zarının en verimli olduğu gevşek konumuna getirilmesi için dış kulak yolunda, orta kulağa uygun düşük bir basınç yaratılması gerektiğini gösterir. Dolayısıyla bu test bize orta kulaktaki basıncı ölçme olanağı sağlar.


Timpanometride orta kulağın ses iletim özellikleri ölçülür. Kulağa ses dalgaları verilirken dış kulak yolundaki basınç artırılıp azaltılır. Kulak zarından yansıyan ses ölçülür ve grafikte işaretlenir.

Bazen kafa yaralanmalarında olabileceği gibi orta kulaktaki kemikler kırıldıysa ya da aralarındaki bağlantılar koptuysa, çok yüksek, sivri bir eğri oluşur. Otosklerozda olduğu gibi kemikler birbirine yapışmışsa, normal basınç bölgesinde kalmasına karşın genellikle eğrinin boyu kısalır.

TİMPANOMETRİ EĞRİLERİ
Dış kulak yoluna verilen seslerin bir bölümü yakalanır, bir bölümü yansıtılır. Kulak zarı ne denli gergin olursa, o kadar çok ses yansır. Timpanometride bu yansımanın derecesi ölçülür ve sonuçlar orta kulağın durumu konusunda iyi bir fikir verir.


ÖNEMLİ NOKTALAR
  • İşitme testleri öznel - kişinin kendi yanıtına bağlı - ya da nesneldir -yanıt otomatik olduğu için kişinin karar vermesi gerekmez.
  • Saf ton odyografisi temel işitme testidir.
  • İşitme kaybı hafif, orta şiddette, ileri derecede ya da tam olabilir.
  • İşitme testleriyle sorun olup olmadığı ve sorunun nereden kaynaklandığı saptanabilir, ancak sorunun nedeni tam olarak belirlenemez.

  

Bu yazı 8481 kere okundu.

Yorum Ekle Arkadaşına Gönder Çıktı Al Yukarı
Ne tür rahatsızlıklarınız var?
Bu anketin sonuçları anket tamamlandıktan sonra yayınlanacaktır.

ana sayfam yap | sık kullanılanlara ekle | iletişim | kullanım şartları | site haritası
Bu sitede yer alan bilgi, belge ve resimler yazılı, görsel veya daha başka bir yöntemle çoğaltılamaz, tamamen ya da alıntı yapılarak kullanılamaz.