Arama  |  Anket Sonuçları  |  Site Haritası  |

13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
Sık rastlanan davranış sorunları
07.12.2008 15:38:25
Bazı çocuklar diğerlerine göre daha iyi uyurlar. Aynı yetişkinlerde olduğu gibi, çocukların da gereksinim duydukları uyku miktarı büyük farklılıklar gösterebilir. Çocukların yaklaşık olarak dörtte birinin ciddi uyku sorunları vardır.

UYKU SORUNLARI

Bazı çocuklar diğerlerine göre daha iyi uyurlar. Aynı yetişkinlerde olduğu gibi, çocukların da gereksinim duydukları uyku miktarı büyük farklılıklar gösterebilir. Çocukların yaklaşık olarak dörtte birinin ciddi uyku sorunları vardır, özellikle Dikkat Noksanlığı Hiperaktivite Bozukluğu (DNHB) gibi bir rahatsızlığı ya da öğrenme bozukluğu olan çocuklar, uyku sorunları yaşamaya daha yatkındırlar. İyi uyuyamama tüm aileyi yorarak ve ilişkileri gererek diğer davranış sorunlarına katkıda bulunabilir. Çoğu aile uyku sorunlarının davranış güçlüklerine ne kadar çok katkıda bulunduğunu fark etmez ve bunları hayatın normal bir parçası olarak kabul eder. Neyse ki uyku sorunlarının çoğunun tedavisi oldukça kolaydır.

Bebekler ve yürümeye yeni başlayan çocuklar
Bebeğiniz, yaşamının ilk yılında, zamanlamayı ne kadar iyi yaparsanız yapın büyük olasılıkla uykunuzu sıklıkla bölünecektir. Bununla başa çıkabilmek için iyi uyku almanız gerekir. Eğer çocuğunuz uyumuyorsa, siz biraz kestirirken onunla ilgilenecek birini bulun. Bazı ebeveynler çocuklarıyla birlikte yatma ve onları uyutana kadar ona şarkılar söyleme alışkanlığı edinirler, bunun sonucunda da kendilerine çok az vakit ayırıp yorulurlar. Kimileri ise gece boyu çocuğuyla uyur ve bu bazı kültürlerde işe yarar. Yeni doğmuş bebekler için bu davranış uygun olabilir ancak eninde sonunda siz de kendi yatak odanızın mahremiyetine gereksinim duyacaksınız. Bunu elde etmenin yolu, çocuğunuzun sizsiz de uykuya dalmayı öğrenebileceğinin farkına varmaktır. Bunu ona öğretmenin en iyi yolu, onu uyanıkken yatağına götürmek, zaman içerisinde uykuya dalmadığında onu yalnız bıraktığınız süreyi yavaş yavaş artırmaktır. Gerekliyse onu rahatlatacak bir şeyler de yapabilirsiniz. Çocuğunuzun sizden ayrılmayı öğrenmesi gereklidir ve onu ne kadar uzun bir süre yanınızda tutarsanız, bu ayrılık o kadar zorlaşacaktır. Eğer çocuğunuzu uyutma konusunda özel sorunlarınız varsa, sağlık uzmanlarının yönetimindeki uyku klinikleri çok işinize yarayabilir; daha fazla bilgi için bir doktoraya da sağlık uzmanına başvurun.

ÇOCUĞUNUZUN NE KADAR UYKUYA GEREKSİNİMİ VAR?
Bu rakamlar ortalama değerlerdir ve değişkenlik göstermeleri normaldir. Eğer çocuğunuzun uyku düzeni bundan farklı ise, kaygılanmayın; yeter ki sağlıklı ve mutlu olduğundan emin olun.
  • Zamanını doldurarak yeni doğmuş bir bebeğin günlük uyku gerek sinimi yaklaşık olarak 16 saattir.
  • Eğer bebeğiniz bundan daha fazla uyuyorsa ve uyandırmakta güçlük çekiyorsanız, doktorunuza danışın.
  • Altı aylıkken günde iki kere 2 - 2.5 saatlik kestirmeler olağandır.
  • 12 aylıkken bu kestirmeler günde bir kereye indirilebilir.
  • Kestirme saatleri, onun ne zaman uyumasını istediğinize göre günün değişik zamanlarında olmalıdır - yatma saatine fazla yakın olmamalı ki, uyku istemeyecek kadar zinde olmasın; yatma saatine çok uzak olmamalı ki, ilerleyen saatlerde çok yorgun olmasın.
  • 2 yaşında 13 saat
  • 5 yaşında 11 saat
  • 9 yaşında 10 saat

Küçük çocuklar için yatma saati kuralları ve rutinleri
Uyku saati, ayrı geçirilen bir zamandır ve çocuğunuzla olan ilişkinizin kalitesinden etkilenecektir. Güvensiz bir çocuk daha zor durulacaktır. Çocuğunuz bütün gün sizi özlemiş olabilir ve yatma saatini sizden bir öykü, bir bardak su ya da onu tuvalete götürmenizi isteyerek uzatmaya çalışabilir. Eğer bu gibi konularda kesin kurallar koyar ve her zaman uyabileceğiniz bir yatma saati belirlerseniz işiniz kolaylaşacaktır. Yatma saati, bebeğinizin sabah çok erken kalkmasına neden olacak kadar erken olmamalıdır. Öte yandan, aşırı yorgunluk bebeğin yatma saati geldiğinde gergin olmasına neden olup, durulmasını engelleyebilir. Bebeğinizin sizden ayrılıp yatmak istememesinin başka sebepleri de olabilir; örneğin, karanlıktan korkmak ya da kardeşlerinden birinin sizinle kalacağını düşünüp kıskanmak gibi.

BEBEĞİNİZİ UYUTMAK İÇİN STRATEJİLER
Aşağıdaki stratejiler bebeğinizi ya da yürümeye yeni başlayan çocuğunuzu uyutmak istediğinizde size çok büyük yarar sağlayabilir.
Bebeğinizi uyutmak;
  • Düzenli bir rutine bağlı kalın ki çocuğunuz uyku vakti geldiğinde anlayabilsin.
  • Bebeğinizin rahat, temiz, sıcak ve tok olduğundan emin olun. Yatmadan önce karnının iyice tok olması, ilerleyen saatlerde acıkıp uyanması olasılığını azaltır. Gazı olmadığından emin olun.
  • Bebeğini yatağına sırtüstü yatırın, ve eğer yorgun değilse yukarısına hareketli bir oyuncak ya da müzik koyup uyuyana kadar onu oyalayın. Kendi başına sizsiz de iyi vakit geçirmeyi öğrenmelidir. Tek başına kalıp kendi kendisini eğlendirdiği kısa zaman dilimlerine sahip olması çok önemlidir. Sıkıldığında ağlayabilir ama eninde sonunda yorulup kendi kendine uykuya dalacaktır.
  • Çok küçük yaştaki bazı bebekler, konforlu bir şekilde battaniyeye sarıldıklarında kendilerini daha güvende hissederler. Bu, ağlayan bir bebeği susturmakta mucizeler yaratabilir.

  • Bebeğinize eğer hiç durmadan ağlar, ya da gece uyanıp ağlamaya başlarsa, tabii ki onun iyi olduğundan emin olmak ve onu rahatlatmak isteyeceksiniz. Böyle bir durumda onunla fazla uzun bir süre kucaklaşmaktan kaçının, yoksa onu yatırmak daha da zorlaşacaktır. Ayrıca ona tek başına iyi olacağı konusunda şüpheniz varmış gibi bir izlenim vermiş olursunuz. Onu rahatlatmak için birkaç kez yanına gitmek zorunda kalabilirsiniz. Eğer böyle olursa, ziyaretlerinizin arasındaki süreyi gittikçe arttırırı. Zamanla, uykuya dalmanın uzun süre ağlamaktan daha kolay olduğunu öğrenecektir.

Yürümeye yeni başlayan çocuğunuzu uyutmak

  • Rutin bir yatma zamanı ve buna gelene kadar yaşanan bir merasim, mümkünse çocuğu yoracak bir şeyler belirleyin. Bunlar; merasimi andıran olağan bir yürüyüşe çıkmak, ona yiyecek vermek, banyo yaptırmak, yatağa yatırmak, bir masal okumak ve ışıkları söndürüp odadan çıkmak olabilir.
  • Eğer çok çaresiz bir durumdaysanız, çocuğunuzu yürüyüşe ya da arabayla bir gezintiye çıkarmak mucizeler yaratabilir.
  • Yatakta kalıp uyumaya çalışmasının ertesi gün ödüllendirileceğini açıkça ifade edin. Uyumamak için yaptığı hilelere kanmayın.
  • Çocuğunuz daha az uykuyla yetiniyorsa biraz daha geç yatırın ve bir süre ışık açıkken oyun oynamasına izin verin. Daha sonra ışıkları söndürüp onu yatırın ve uyuyamasa bile yatakta sessizce kalmak zorunda olduğunu ona öğretin. Hafif bir müzik dinletmek işe yarayabilir.
  • Bir uzman tarafından reçeteli bir ilaç verilmediği takdirde çocuklar için uyku sağlayıcı ilaçlar kullanılması tavsiye edilmez.

Kurallar ve sınırlar belirlemek çok önemlidir. Örneğin ona açık yönergeler verin: "Eğer odanda sessizce oynarsan, bebeğin karnını doyurduktan sonra gelip sana bir masal okuyacağım. Eğer bunu yapamazsan, ışıklar hemen kapanacak ve masal olmayacak." Tutarlı olun ve onu çok fazla bekletmeyin. Işıkları söndürmeden önce onu mutlaka kucaklayın. Eğer çocuğunuz uyuyamaz ya da çok erken uyanırsa, bütün ev halkını uyandırmak yerine odasında sessizce oyun oynamayı öğrenebilir.

Yukarıda belirtilenler gün boyu uyuma fırsatı elde edemeyen, çalışan anne babalar içindir. Bu, başka kültürler ve gelenekler için tümüyle farklı olabilir. Bu yüzden, eğer geleneksel bir şekilde öğlen uykusuna yatıyorsanız ya da buna benzer başka bir alışkanlığınız varsa, yaptığınızın yanlış olduğu fikrine kapılmayın.

Okul çağındaki çocuklar
Çocuklar normal uyku düzenleri ve uyanma saatleri değiştiğinde daha zor uyurlar; örneğin, tatillerde daha geç yatıp daha geç kalktıklarında.

Eğer yatma saati geldiğinde çocuğun uykusu yoksa yatmamak için direnmesi gayet anlaşılır bir tepkidir. Sabahleyin güçlükle uyanacak ve bunun sonucunda huysuz ve asabi olacaktır. Bunun çözümü, onu hafta sonları da dahil her gün biraz daha erken uyandırmak ve buna karşılık yatma saatini de daha erkene almaktır. Gün boyu düzenli Fiziksel egzersiz de çocuğun geceleri uykusunun gelmesini sağlayabilir.

Bazı çocuklar gece boyunca sık sık uyanırlar ya da sabahları erkenden kalkarlar, özellikle de stres altında, üzüntülü veya kaygılı olduklarında. Nadiren bunun altında yatan tıbbi sorunlar vardır ancak büyük bademcikleri ya da lenf bezleri olan çocuklar, geceleri nefes yollarının tıkanması gibi sıkıntılı bir durum yaşayabilirler ve bu nedenle sıkça uyanıp kalitesiz bir uyku uyuyabilirler. Bunun sonucunda horlama ya da boğulmaya benzer sesler, huzursuz uyku, alışılmadık uyku pozisyonları, gündüzleri uyku gelmesi ve düşük performans gösterme gibi Fiziksel ve psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Eğer çocuğunuzun böyle bir sorunu olduğunu düşünüyorsanız doktorunuza danışın.

Gece boyu rahatsız davranışlar
Bunların arasında stres (örneğin korku Şlmi izleyip korkmaya) ya da daha ciddi travmalara geçici bir tepki olan kabuslar sayılabilir. Gece terörleri kabuslardan farklı olup, küçük çocuklarda görüldüğünde sizi dehşete düşürse de kendiliğinden düzelebilir ve endişe gerektirecek bir durum yoktur. Çocuk uyanık gözükür ve ürkütücü yaratıklar (arılar, hayvanlar, canavarlar vb.) gördüğü, çevresinden korkuyormuş izlenimi verir. Bağırabilir, ağlayabilir ve bu yaratıklara elleriyle vurmaya çalışabilir. Ertesi gün bunların hiçbirini hatırlamaz. Çocuğunuzu uyandırıp olanları açıklamanın hiçbir anlamı yoktur çünkü uyuyacak ve bunların tümünü unutacaktır. Sadece onun yanında kalın ve sakinleşene kadar onu kucaklayıp güvende olmasını sağlayın. Diğer sorunlar arasında yer alan uyur-gezerlikle de evi, örneğin merdivenleri, güvenli bir yer haline getirerek ve çocuğu yatağına geri koyarak başa çıkılabilir.

İYİ UYKU HİJYENİ
Bu bölüm iyi bir uyku düzeninin nasıl teşvik edilebileceğini anlatmaktadır. Bu ilkelere bağlı kalmak uyku sorunlarının çözülmesi için yeterli olabilir. Her madde herkes için aynı derecede uygulanabilir olmayabilir.

Rutin
  • Çocuğunuzun akşam ve yatma saatlerindeki rutini, onu rahatlatmaya ve uyutmaya yönelik olmalıdır.
  • Hafta sonlarındaki ve tatil zamanlarındaki rutininin, hafta içi günlerdekine makul ölçülerde benzemesine çalışın.
  • Küçük çocukların gündüz uykularının uygun zamanda olmasına ve çok uzun sürmemesine özen gösterin (böylelikle çocuğunuzdan, normalde gereksinimi olandan daha fazla uyumasını istemiş olmazsınız).

Fiziksel ortam

  • Uyku zamanı cezalar ve sıkıntı ile değil, sıcaklık ve sarılıp yatma ile özdeşleştirilmelidir. Çocuğunuzu ceza olarak yatmaya göndermeyin, ama ödüllendirmek amacıyla biraz daha geç yatmasına izin verebilirsiniz.
  • Yatak odası sessiz, karanlık, rahat, samimi ve huzur verici bir yer ol malıdır. Yatak oyunla değil, uyku ile özdeşleştirilmelidir.
  • Çocuğunuzun akşam saatlerinde rahatlamasını sağlamak için, yatma saatine yaklaşıldığında aşırı hareketli oyunlardan ve heyecanlardan kaçının.
  • Çocuğunuz yorgun olduğunda, normal uyku saati henüz gelmemiş de olsa yatırılmalıdır. Yorgunluğu aşırı seviyelere gelene dek beklemeyin.
  • Çocuğunuz yanında siz olmadan, tek başına uykuya dalabilmelidir. Bazı çocuklarda müzik ya da öykü kasetleri uyumalarına yardımcı olur.

Yiyecek, içecek ve aşırı heyecanın sınırları

  • Çocuğunuza gece saatlerinde yiyecek ve içecek vermeyin. Çocuğunuz yemek saatlerinde ve yatmadan önce değil, ertesi gün uyandığında yemek yemeyi öğrenmelidir.
  • Yatmadan önce ağır yemekler yemesine ve çok fazla içecek içme sine izin vermeyin. Ama yatarken aç olmaları da doğru değildir.
  • Sadece zıtlaşmaktan kaçınmak için "Bir içecek daha.", "Bir kez daha sarılayım.", "Bir masal daha anlat." gibi taleplere boyun eğmeyin. Bu, sadece sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir. Sınırlarınızı önceden belirleyin ve bunlara bağlı kalın. Bu kurallara, yatma saati merasimleri ile ilgili olan tüm yetişkinlerin sıkı sıkıya bağlı kalmasını sağlayın.
  • Çocuğunuzu kafein gibi uyarıcılar içeren içeceklerden (örneğin kahve, çay, kola ve kakao) yatma saati öncesinde tümüyle, gün içerisinde ise mümkün olduğunca uzak tutu

(G.Stores'in 1996 yılında Çocuk Psikolojisi ve Psikiyatrisi Dergisi'nin 37. cildinde, sayfa 907-925'de yayımlanan uyku düzensizlikleri konulu makalesinden uyarlanmıştır.)


İDRAR KAÇIRMA (ENURESİS - ALT ISLATMA)

Birçok çocuk 5-7 yaşlarına geldiklerinde yataklarını ıslatmamaya başlarlar. Ancak bazılarının yatak ıslatma sorunu ergenlik dönemine dek sürebilir. Her altı ilkokul çocuğundan biri geceleri altını ıslatır (gece enuresis'i) ve bunların üçte biri gündüzleri de altlarını ıslatırlar. Kız çocuğunuz altı yaşını, daha geç olgunlaşan erkek çocuğunuz da yedi yaşını geçmesine rağmen altını ıslatıyorsa veya altına kaçırmamayı öğrenmişken bu alışkanlığı yeniden edinmişse kaygı duyulacak bir durum söz konusudur.

Yatak ıslatmanın birkaç nedeni vardır. Ailesinde bu rahatsızlığı yaşamış olan kişiler bulunan çocuklarda sorun, idrar torbası kontrolünün geç yaşta sağlanabilmesidir ve ergenlik dönemine kadar sürebilir. Diğer Fiziksel nedenler, örneğin idrar yolu enfeksiyonları (gün içerisinde altını ıslatanların yaklaşık yarısında bu rahatsızlık vardır), dikkatle incelenmeli ve gerekirse tedavi edilmelidir. Çocuklar aşırı yorgunlarsa ya da yatmadan önce çok sıvı içip tuvalet gereksinimlerini gidermemişlerse yataklarını ıslatabilirler. Çoğu zaman yatak ıslatma stresle ilgilidir, özellikle de daha önce bunu hiç yapmamış bir çocukta görüldüğünde. Örneğin bir yakınının ölümü sonrası veya okul ya da ev ortamında meydana gelen bir değişikliğin (örneğin aileye yeni bir bebeğin katılmasının) ardından yatak ıslatma görülebilir. Gündüzleri alt ıslatma daha çok kız çocuklarda görülür ve daha çok okulda tuvalete gitmenin yarattığı endişeden, çok geç olana dek gitmeyi unutmaktan ya da gülmek ve kıkırdamaktan kaynaklanabilir.

Alt ıslatma yaramazlık değildir ve çocuğunuzu suçlamamanız gerekir. Bu, onun kontrolü dışında gelişmiştir ve onu azarlamanız işleri daha da kötüye götürecektir. Yapabileceğiniz birkaç şey vardır:

  • Çocuğunuz tuvalete düzenli olarak gittiğinden emin olun, özellikle de yatmadan önce. Yatmadan önceki bir saat içerisinde ona içecek bir şeyler vermeyin. Alarmlı bir saat ya da ona bunu düzenli olarak hatırlatacak bir hatırlatıcı işe yarayabilir. Başlangıçta çocuğunuzu tuvalete sizin götürmeniz gerekebilir.
  • Eğer çocuğunuzun okuldaki tuvaletlerle ilgili bir sorunu ya da çekincesi varsa, ona bu konuda destek olup sorunu çözün.
  • Düzenli olarak tuvalete gittiğinde, altını ya da yatağını kuru tuttuğunda onu övün veya ödüllendirin, hatta ona bu davranışları için yıldız verebileceğiniz bir tablo hazırlayın.
  • Çocuğunuzun stresleri ya da endişeleri ile ilgilenin. Eğer gizli duygusal sorunlar çözüme kavuşturulamıyorsa, doktorunuz sizi bir çocuk psikologuna yönlendirebilir. Bu tür yaklaşımlar genellikle başarılı olur, bu yüzden umutsuzluğa kapılmayın.
  • Eğer yukarıdaki öneriler işe yaramıyorsa doktorunuzla görüşüp bir enfeksiyon ya da Fiziksel sorun olmadığından emin olun.
  • Geceleri yatak ıslatma alarmı kullanıp kullanmama konusunda doktorunuza danışın. Bu alarm, çocuk altını ıslatmaya başlar başlamaz çalmaya başlar ve onu altına kaçırmadan hemen önce uyanma konusunda şartlandırır.

Bu ürünü bazı kliniklerin veya hastanelerin yatak ıslatma tedavisi için ayrılmış bölümlerinden temin edebilirsiniz.

  • Eğer çocuğunuz böyle bir utanç yaşamadan bir arkadaşının evinde kalmak veya tatile çıkmak istiyorsa kısa bir süreliğine ilaç kullanıp kullanmamayı öncelikle doktorunuza danışın.
  • İlaçlar idrar yapma arzusunu bastırarak işlev görür. Bu tür ilaçlar idrar kontrolü gelişimini engelleyebileceği için uzun süreli olarak kullanımları tavsiye edilmemektedir.
  • Su geçirmez çarşaflar, çabuk kuruyan yatak örtüleri vb. kullanarak durumu kendiniz açısın dan kolaylaştırın.

DIŞKI KAÇIRMA (ENKOPRESİS)

Dışkı kaçırma; bağırsak kontrolünü sağlayamama ve tuvaletten yararlanmadan büyük tuvaletini altına kaçırmaktır. Bunun 4 yaşından sonra görülmesi normal değildir. Dışkı iç çamaşıra bulaşabilir, belirli köşelere saklanabilir ya da duvarlara sürülebilir. Her 100 çocuktan birini etkileyen bu rahatsızlık daha çok erkek çocuklarda görülür.

Bunun birçok farklı nedeni vardır. Bazı çocuklar bağırsaklarını kontrol etmeyi hiç öğrenmemiş olabilirler. Bunun nedeni gelişimsel gecikme (öğrenme güçlüğü) olabileceği gibi, kimi zaman da nedeni ebeveyn tarafından ihmal edilme, tacize uğrama ya da bu eğitimi hiçbir zaman almamış olma olabilir.

Bazı çocuklar ileri düzeyde kabızlık çekerler. Bu, çocuğun büyük tuvaletini yaparken acı çekmesine yol açar. Bunun sonucu olarak da çocuk tuvalete gitmekten kaçınır çünkü acıyacağından korkar. Bu yüzden büyük tuvaleti bağırsaklarda birikir ve daha da büyük bir tıkanmaya yol açar. Dışkı bağırsaklarda sıvı şeklinde biriktiğinde ise sızıntı yapar ve bu da tuvaleti tutamayıp iç çamaşırların lekelenmesine yol açar. Bunun altında yatan tıbbi bir neden olması sık rastlanan bir durum değildir ancak yine de doktorunuzun bu olasılığı da göz önünde bulundurması gerekir.
Çocuğunuzun duygusal yönden bir sıkıntısı varsa, bağırsak hareketlerini kontrol etmekte güçlük çekebilir. Çocuğunuz kabız değilse, daha önceleri tuvaletini tutmayı öğrenmiş olmasına rağmen şimdi tutamıyorsa ve özellikle de dışkısını duvara veya bunun gibi yerlere sürüyorsa olası nedenlerden birinin de bu duygusal sıkıntı olabileceğini unutmayın.

Eğer çocuğunuzun böyle bir alışkanlığı varsa, ne kadar sinirlenirseniz sinirlenin onu eleştirmeyin. Onun bir suçu yoktur. Eğer kabız ise, bol bol meyve ve lifli gıdalar yedirin bol sıvı içirin, sık sık tuvalete gitmesini sağlayın ve başarılı olduğunda onu övün ve ödüllendirin. Doktorunuzun sert dışkıları yumuşatıcı bir ilaç vermesi gerekebilir, ya da kabızlık sorunu ciddi ise bir müshil ilacı veya hastane tedavisi gerekebilir. Yıldız verme tabloları küçük çocuklarda işe yarayabilir. Acıyacağından ve tuvalete gitmekten korkan çocuklara, tuvalette okunacak öykülerin yanı sıra tuvaletini yaparken balon şişirtmek - böylelikle de hem ıkınmalarını hem de rahatlamalarını sağlamak - yararlı olabilir. Eğer çocuğunuz stres altındaysa ve endişeleri varsa, bunun altında yatan neden bulunmalı ve çözüme ulaştırılmalıdır. Gelişim sorunları olan çocuklar da benzer taktiklere olumlu yanıt vereceklerdir ancak bunların işe yaraması daha uzun bir süre alacaktır ve profesyonel yardım almanız gerekebilir.

Eğer bölgenizde özel olarak bu konuyla ilgilenen klinikler varsa, doktorunuz sizi bunlara da yönlendirebilir.

OKULLA İLGİLİ SORUNLAR

Hırpalama ve Hırpalanma
Eğer çocuğunuzun okulda arkadaşları tarafından hırpalandığını düşünüyorsanız müdahale etmeniz gerekebilir. Bir ebeveyn olarak rolünüzün bir parçası da çocuğunuzu hem okuldaki kabadayılardan hem de öğretmeninin ya da bir başkasının gerçekçi olmayan taleplerinden korumaktır. Çocuğunuz gün gelecek büyüyecek ve sizin korumanıza gereksinim duymayacaktır, yeter ki siz aşırı korumacı davranmayın ve hazır olduğunda kendi çözümlerini üretmesi için ona destek olun. Olgunlaştıkça, sizden sorunlarını dinlemenizi ve ona kendi planını yaratması ve ardından harekete geçmesi konusunda destek olmanızı bekleyecektir. Daha sonraki aşamalarda ise size danışmadan kendi kendine harekete geçmeye başlayacaktır.

Bazı anne babalar bu tür hırpalama olaylarına öfke ve hakaretlerle karşılık verirler. Okula koşarlar, insanlara bağırırlar ve çocuklarını utandırırlar. Bazıları ise arkadaşları hırpalamayı ya da bu tür bir olaya maruz kalmayı, büyümenin normal bir parçası olarak görür ve çocukları eziliyor olsa bile müdahale etmezler. Bazı ebeveynler çocukları onlara olayı anlatmadığı için bu tür şiddet olaylarından haberdar bile olmazlar. Çocuğun böyle davranmasının nedeni şikayet ettiği için kendisine saçmaladığı söyleneceği korkusu olabilir. Çocuğunuzun durumundan ve gereksinimlerinden ne kadar haberdarsanız, verdiğiniz tepkinin ne kadar bilincindeyseniz o kadar iyidir. Bazı okulların bu konuda size yardımcı olabilecek rehberlik hizmetleri bulunmaktadır.

Eğer çocuğunuz hırpalayan tarafsa, ona saldırmayın. Neler onup bittiğini onun bakış açısından dinlemek için sessiz bir an bulun ve onu bunu yapmaya iten davranışları belirleyin. Çocuğunuzun gereksinimi olan şey, bunu yapmasına yol açan sorunları çözümlemekte ona destek olmanız ve bu tür bir davranışın kabul edilemez olduğunu, bunu bir daha asla yapmaması gerektiğini açık-lamanızdır. Onu, kötü davrandığı çocuktan özür dilemesi ve durumu o kişinin bakış açısından düzeltmesi için destekleyin. Olayların tekrarlanmaması için elinizde açık bir plan bulunması gerektiğini de unutmayın.

Okulda davranış sorunları
Davranış sorunları ilkokul çocuklarında daha nadir görülür ancak çocuğunuzun tüm okul kariyerini etkilememesi için bu gibi sorunlarla erken yaşta ilgilenilmesi gerekir. Eğitimsel ya da sosyal sorunları olan çocuklar bunları kabullenip yardım almaya çalışmak yerine sınıfın "afacan çocuğu" rolünü oynarlar ya da yaramazlık yapar. Eğer çocuğunuzun bir sorunu varsa ve yardım isteyecek kadar özgüveni yoksa veya sorununun bilincinde değilse, en iyi öğretmenler bile kötü davranışlara iyilerinden daha fazla dikkat edecektir. Çünkü kötü davranışlar sınıfta rahatsızlık yaratır. Bu nedenle öğrenme güçlükleri ile davranış sorunları arasında sıkı bir ilişki vardır. Arkadaş edinme ve kabadayılarla başa çıkma gibi güçlükler ya da bir yakınının ölümü gibi huzursuz edici değişiklikler de okulda davranış sorunlarına yol açabilir. Bunun sonucunda öğretmen çocuğunuzu, arkadaşları üzerinde "kötü etki" bırakan biri veya "problem çocuk" olarak görebilir, sizin yetersiz bir ebeveyn olduğunuzu düşünebilir. Siz de çocuğunuzun karşı karşıya olduğu güçlükleri göremediği için öğretmenin hatalı olduğunu düşünebilirsiniz. Bazen ebeveynler ve öğretmenler suçlandıklarında savunmaya geçerler ve bir probleme bilinçsizce de olsa katkıda bulunduklarını fark etmezler. Sıkça rastlanan bir başka senaryo ise hem anne babanın hem de öğretmenin sorunların altında yatan nedeni bulmak yerine kötü terbiye edilmiş olan çocuğu suçlamaları ve cezalandırmalarıdır. Okulla birlikte çalışıp, birbirinizi suçlamadan sorunu çözmeye çalışmanız çok önemlidir.

Sorunun okulla mı, çocukla mı yoksa evle mi ilgili olduğunu nasıl anlayabilirim?
Bir davranış sorununun doğasını anlayabilmek için yararlanabileceğiniz önemli bir ipucu; çocuğunuzun evde mi, okulda mı, yoksa her ikisinde de mi kötü davrandığıdır. Genellikle yanıt bunların her ikisi birdendir, ki bu sizin sorun üzerinde okuldaki baskının etkili olup olmadığını, oluyorsa ne kadar etkili olduğunu anlamanızı güçleştirir. Davranış sorunlarının ne zaman ortaya çıktığını kaydettiğiniz bir günce tutmanız ve özel tetikleyicileri aramanız yararlı olabilir. Akademik baskılar ve okulla ilgili taleplerle davranış sorunlarının arasında bir bağ olup olmadığını belirlemek önemlidir. Bunu, çocuğunuza ve öğretmenlerine okuldaki sorunların ne zaman başladığını sorarak ve buna neden olan ne gibi baskılar olduğunu, çocuğunuzun hangi baskıları daha zorlayıcı bulduğunu öğrenerek yapabilirsiniz. Eğer çocuğunuzun hem evde hem de okulda sorunları varsa, en iyi sonucu elde etmek için her iki ortamda değişiklik yapılmasıdır.

Nedenler ne olabilir?
Okulda yaşan sorunları aşağıdakilerden biri olabilir:

  • Hırpalanma ya da cinsel de dahil olmak üzere herhangi bir taciz olayı (okulda ya da başka bir yerde)
  • Gerçekçi olmayan beklentiler (anne babadan ya da öğretmen tarafından gelen bu beklentiler asiliğe yol açabilir)
  • Arkadaşların/ailenin/kültürel etmenlerin negatif etkileri (örneğin okul arkadaşları arasında çok ders çalışmanın "klas" bir davranış olmadığı konusunda yaygın bir görüş olması)
  • Bir öğretmenle ilişkilerin zayıf olması; sıkıntı
  • Tıbbi rahatsızlıklar, öğrenme güçlüğü veya diğer gizli sorunlar, örneğin DNHB (bu konu ilerleyen bölümlerde işlenecektir).

Çocuğunuzun ilgili profesyonel tarafından değerlendirilmesi son derece gereklidir. Aksi takdirde tanı konulmamış bir sorun "yaramazlık" gibi görülecek ve daha ileri düzeyde davranış sorunlarına ve eğitimsel başarısızlıklara yol açacaktır. Öğretmenler, okul sağlık görevlileri, eğitim psikologları, rehberlik görevlileri okulla ilgili sorunlarda, aile-eğitim merkezleri ve doktorlar da ailevi sorunlarda size yardımcı olabilirler. Okulların rehberlik bölümleri ancak büyük sorunlara sahip çocuklara yardım edebildiğinden, özel öğrenme güçlükleri için (ileriki bölümlerde bu konuya değinilecektir) okuldan bağımsız bir değerlendirmeye başvurmanız gerekebilir.

BİR DAVRANIŞ GÜNCESİ TUTMA

Okula gitmekten kaçınma (okulu reddetme, okul fobisi ve okulu kırma) Okuldan uzun süre uzak kalmak her çocuk ve ailesi için ciddi bir sorun yaratabilir. Akademik başarıların engellenmesi bir yana, sosyal gelişim ciddi şekilde etkilenebilir ki bu çocuğunuzun yetişkinlik dönemine kadar erişecek uzun vadeli sonuçlar doğurabilir. Okul ortamı ile başa çıkamayan çocuğun, yaşamda eline daha az sayıda fırsat geçecektir, özgüveni daha az olacaktır ve işsiz kalma olasılığı artacaktır. En iyi çözümler ev, okul ve diğer destek birimleri; arasında iş birliği bulunmalıdır.

Okula gitmekten kaçınmanın başlıca türleri okul fobisi ve okulu reddetme gibi endişe kaynaklı olanlar ve okulu kırma gibi itaatsizlik kaynaklı olanlar olmak üzere ikiye ayrılır. Okulu kırma genellikle ilköğretimden orta öğretime geçişte görüldüğü için burada ayrıntılı olarak incelenmeyecektir.

Çocukta endişeden kaynaklanan baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı ve sık tuvalete çıkma gibi Fiziksel semptomlar görülebilir. Bu semptomlar genellikle sadece hafta içi günlerde ve sabah okula gitmek için kalktığında görülür. Ailevi sorunlar ya da yaşamındaki huzursuzluk verici olaylar bu sorunları tetikleyebilir özellikle de aşırı duyarlı çocuklarda.

BİR DAVRANIŞ GÜNCESİ TUTMA
Günceye kaydedilecekler:
  • Ne oldu?
  • Nerede oldu?
  • Ne zaman oldu?
  • Bu olaya yol açan koşullar nelerdi?
  • Orada kim vardı?


Eğer çocuğunuz sadece okula gitmesi gereken günlerde kendisini rahatsız hissediyor ve hafta sonu bu rahatsızlıklar görülmüyorsa, olası sebepler arasında bu tür bir sorunun olabileceğini de unutmayın ve onun ev ve okulla ilgili hislerini keşfetmeye çalışın.

  • Okul fobisi: Diğer tüm fobi ve korkularda olduğu gibi, çocuk okula gitmekten de korkabilir. Bu durum genellikle okuldaki bir sorundan, örneğin okulda birileri tarafından hırpalanmadan ya da eğitimsel güçlüklerden kaynaklanır. Bu sorunu belirlemek ve üstesinden gelmek genelde okuldaki problemi hemen çözer, özellikle de çok ilerlemeden müdahale edilirse.
  • Okulu reddetme: Okul fobisinin aksine, okula gitmeyi reddetme genellikle okuldaki bir sorundan değil de ayrılık korkusundan kaynaklanır.

OKULU REDDETMENİN ÖZELLİKLERİ
  • Genellikle kaygıdan - anne babadan uzak kalma kaygısından - kaynaklanır.
  • Başka duygusal ve Fiziksel semptomlar görülür.
  • Aile geçmişinde depresyon ve kaygı geçmişi vardır.
  • Anne baba aşırı koruyucudur.
  • Çocuk çok çalışır ve okulda başarılıdır.
  • Aile küçüktür veya çocuk ailenin en küçüğüdür.

Ayrılık korkusuyla kastedilen, anne babadan uzak olma korkusudur.

Ayrılık korkusu sadece çocuğun anne babadan ayrılmaktan korkması ile değil, anne babanın da çocuktan ayrılmaktan korkması ile ilgilidir. Bu korkular genelde birbirini besler.

Okulu reddetmede her iki unsurun etkisi bulunsa da, çocuk okula karşı bir fobi duymaktan çok anne babasından ayrılmaktan korkmaktadır. Eğer çocuk annesinin ya da babasının bir sorunu olduğunu, onun sıkıntıda olduğunu düşünürse kaygısından dolayı okula gitmek istemeyebilir. Anne babalar bu gibi hislerini çocuklarından sakladıklarını düşünürler ama çocuklar sandığınızdan daha fazlasını görürler. Eğer bir ebeveyn olarak içinde bulunduğunuz zor duruma en uygun çözüm buysa, evde ders aldırma en kolay uygulanabilir yöntem olarak görülebilir. Ancak bunu yaptığınızda, sadece çocuğunuzun siz olmadan okulla başa çıkamayacağına ve evden uzak olmanın güvenli olmadığına yönelik inancını desteklemiş olmakla kalmaz, ilerleyen yaşamında bağımsız olmasını da güçleştirmiş olursunuz.

En iyi tedavi hem çocuğunuz hem de kendiniz için yardım alarak, okula mümkün olduğunca kısa sürede dönmek olacaktır. Çocuğunuz okula ne kadar çabuk dönerse o kadar iyi olur çünkü o da siz de ayrı kaldığınızda işlerin yürüyebileceğini görürsünüz. Çocuğunuzun pozitif teşvike ve desteğe, belki de ilk gün okula sakin bir yetişkin tarafından götürülmeye gereksinimi vardır. Hasta numarası yaptığı için ya da okula gitmediği için azarlanmak onun sıkıntısını artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Eğer sizin stres düzeyiniz de bu sorunu daha da büyütüyorsa, kendiniz için de çocuğunuzdan bağımsız olarak yardım alabilirsiniz.
Eğitim danışmanlık hizmetleri veren kuruluşlar ve okullardaki psikolojik danışmanlık ve rehberlik görevlileri size öğüt ve destek verebilecek en uygun kuruluşlardır.

  • Okulu kırma: Okulu kırma tıbbi değil, daha çok sosyal, eğitimsel ve yasal bir sorun olup, genellikle daha büyük bir davranış sorununun parçasıdır. Kaygı, reddetme ve fobide olduğu gibi temel özellik değildir. Bununla başa çıkmanın en iyi yolu katı sınırlar belirlemek ve daha geniş çaplı davranış sorunlarını çözüme kavuşturmaktır.

DİĞER SORUNLU DAVRANIŞLAR

Yaramazlık/Kötü Davranışlar

  • Hırsızlık: Çocuklar yanlış bir şey yaptıklarını bilseler de bazen istediklerini almaktan kendilerini alıkoyamazlar. Bu, insanların fark etmeyeceğini ya da umursamayacağını düşündüğünde, ya da duydukları gereksinim çok fazla olduğunda yaptıkları bir kerelik bir davranış da olabilir. Ancak çoğu zaman çocuk, kendini yaşıtları ve kardeşlerine göre sevgi ya da maddiyat konusunda yoksun bırakılmış hisseder ve bir şey çalarken kendini hakkettiği ya da gerçekten gereksinim duyduğu bir şeyi aldığına inandırır. Bu sırada belki de başka bir haksızlığın karşılığını vermeye çalışmakta da olabilir. Çok büyük baskı altındaki çocukların hırsızlık yapması sık görülen bir durumdur. Özellikle de çevrelerindeki yetişkinlerin kendilerini dinlemediğini ve anlamadığını düşündüklerinde bu onların kendilerini iyi hissedebilmeleri için bildikleri tek yol olabilir. Aynı yetişkinler onlara çaldıkları için bağırırlarsa, bu onların sevilmediklerine ve yanlış anlaşıldıklarına olan inançlarını güçlendirir ve daha fazla hırsızlık yapmalarına neden olabilir. Eğer çalma olayına çocuğunuzun sevgi ve ilgi istediğine dair bir işaret olarak yaklaşırsanız ve öfkenizi bir kenara bırakırsanız, çözüm bulma olasılığınız artar. Ancak sınırlar belirlemeye devam etmek ve ona, doğru ile yanlış arasındaki farkı öğretmek çok önemlidir, özellikle de çocuğunuza bir başkası bakıyorsa.
  • Saldırganlık: Çocuklar tehdit altında olduklarını hissettiklerinde buna saldırganlıkla yanıt verebilirler. Rakiplerine vurma, çimdik atma ya da bu kişiyi ısırma çocuğunuza tek seçenek gibi gelebilir. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar genelde daha saldırgan olurlar; çünkü onlardan yapamayacakları şeyler istenir, çoğu zaman kendilerinden ne istendiğini anlayamazlar ve bu isteklere yanıt verecek sözel ya da sosyal yeteneklere sahip olmadıkları için tek çözüm saldırganlıktır. Şiddet ve saldırganlığın yaygın olarak görüldüğü ortamlarda büyüyen çocuklar kendilerini daha az güvende ve daha çok tehdit altında hissedeceklerdir. Örnek aldıkları yetişkinlerin yaptığı gibi kendilerini bağırarak ve şiddet kullanarak savunacaklardır. Saldırgan tepkiler genellikle okul öncesi çağdaki çocuklarda görülür ama özellikle stres altındaki çocuklarda bu sorun ilerleyen yıllarda da arada bir görülebilir. Eğer çocuğunuzun saldırgan eğilimleri varsa, onu kendisini tehdit altında hissedeceği durumlardan uzak tutmaya çalışın. İlişkinizi güçlendirmeye, ona güçlüklerde farklı yöntemlerle başa çıkmayı öğretmeye vakit ayırın. Örneğin ona sıraya girmeyi, sinirlendiğinin farkına varmayı, bir şey yapmadan önce durup düşünmeyi, ona kadar sayıp beladan uzaklaşmayı, saldırgan olmadan hakkını aramayı öğretebilirsiniz. Eğer tüm bunlara rağmen çocuğunuz yıkıcı davranışlarını sürdürüyorsa, Fiziksel bir rahatsızlığın (Örneğin dikkat noksanlığı hiperaktivite bozukluğu) olumsuz katkıda bulunuyor olması söz konusu olabilir; bu yüzden bu gibi durumlarda en iyisi bir uzmana danışmaktır.

İtaatsizlik
Bütün çocukların inatçılık ve sinir krizleri gibi hiç de hoş olmayan davranışlar gösterdikleri anlar vardır. Ancak durum ciddi boyutlar-daysa ve birkaç ay boyunca devam ediyorsa çocuğun itaatsizlik ve karşı çıkma sorunu olduğu söylenebilir. Bu daha çok yürümeye yeni başlayan çocuklarda rastlanan bir durum olmakla beraber, ilerleyen yaşlarda da görülebilir. Eğer bu tavır ile birlikte sürekli olarak antisosyal, saldırgan ve yıkıcı davranışlar, örneğin vurma, tekmeleme, küfretme, öfkeyle eşyalar fırlatma, yalan söyleme, çalma, sahtekarlık yapma, hiçbir pişmanlık duymadan başkalarının canını acıtma gibi davranışlar da görülüyorsa, "davranış bozukluğunun" daha ciddi boyutlarda olduğu tanısı konulabilir. Bu tür çocuklar hayvanlara karşı da kötü davranırlar ve yangın çıkartabilirler.

Davranış bozukluğu
Davranış bozukluğu görülen çocuklar arkadaş edinmekte güçlük çekerler, okulda veya evde başlarını sürekli olarak belaya sokarlar, yeterli özsaygıya sahip değildirler, sosyal uyum açısından zayıftırlar ve olumsuz davranışlarla dikkat çekme kısır döngüsüne saplanıp kalmışlardır. Bu rahatsızlık çocukların yaklaşık yüzde dördünü etkiler ve özellikle de "varoş" tabir edilen köhne mahallelerde daha yaygındır. Genellikle tek bir nedeni yoktur ancak etkili faktörler arasında güç bir mizaç ya da genetik olarak miras alınmış bir şiddete yatkınlık ve övgünün az, şiddetin çok olduğu bir ortamda yaşamak sayılabilir. Çocuk, ailevi sorunlar (anne babanın stres altında olması ve/veya saldırgan tavırlar sergilemesi, evlilikle ilgili sorunlar ya da herhangi bir zihinsel rahatsızlık) yaşamış olabilir; hayatında olumsuzluklar (ölüm, boşanma, sınav başarısızlığı vb) bulunabilir; çevresel sorunlarla (suç işlemeye yatkın bir arkadaş grubu, çevrede uyuşturucu ya da Alkol kullanımı) karşılaşmış veya cinsel ya da Fiziksel tacize uğramış olabilir; öğrenme güçlüğü, dikkat noksanlığı hiperaktivite bozukluğu ya da depresyon gibi sorunları olabilir.

Nadiren de olsa bu durum süregelerek çocuğun suç işleyen bir genç ve daha sonra da yetişkin olmasına yol açabilir. Neyse ki ergenlik döneminde davranış bozukluğu sergileyen çocukların yalnızca yarısı yetişkin bir insan olarak da suç işlerler; diğer yarısı normal bir hayat sürerler.

Çocuğunuzla ilişkinizi düzeltmeye çalışmak için asla çok erken ya da çok geç değildir ("Sorunlu davranışları çözümlendirmek" bölümünden bu konuda yardım alabilirsiniz). Gönüllü kuruluşların yanı sıra doktorunuz da size yardım edebilir.

Gergin/Endişeli davranışlar

  • Korkaklık ve endişe: Eğer çocuğunuz bir konuda endişeliyse, bazı şeyleri belirli bir şekilde yapma konusunda ısrarcı olabilir; yeni ya da alışılmadık durumlardan ve insanlardan uzak durabilir. Bu, yeni arkadaşlar edinmesini ve sosyal bir yaşamı olmasını engelleyebilir. Eğer çocuğunuz böyle ise, onu fazla zorlayıcı olmayan sosyal ortamlara aşamalı olarak sokmaya çalışmanız ve bu sırada onu desteklemeniz, övmeniz, ödüllendirmeniz ve teşvik etmeniz gerekir. Eğer çocuğunuzun öğretmeniyle konuşursanız, okul da size bu konuda yardımcı olabilir. Çocuğunuz okulda kurulan çeşitli gruplara dahil edilebilir. Bu grupların onun zaten sevdiği bir aktivite ile ilgili olması idealdir. Yeni bir hobi öğrenmek de çocuğunuzun özgüvenini artıracak ve kaygılarını azaltacaktır.

Eğer çocuğunuzun sürekli olarak kaygıları varsa, ona küçük ve kolay görevler vermeli, onu doğru yöne yönlendirmeli ve başarılı olduğunda da övmeli ve ödüllendirmelisiniz. Unutmayın ki çocuğunuzun endişesi, yaşamındaki ayrıca değerlendirilmesi gereken bazı olaylardan ya da sıkıntılardan kaynaklanıyor olabilir. Bazı çocuklar saplantılı tavırlar sergileyip, sürekli olarak ellerini yıkama ya da bir şeyi kontrol etme dürtüleri hissedebilirler. Eğer bu tür davranışlar onun hayatını normal bir biçimde yaşamasını engelliyor ve aktivitelerini ciddi şekilde kesintiye uğratıyorsa, profesyonel yardım için bir psikologa ya da çocuk ruh sağlığı ile ilgili birimi bulunan bir kliniğine veya hastaneye başvurabilirsiniz.

Bazı çocukların belirli hayvanlara ya da böceklere karşı doğasından gelen ama aşırı boyutlara varan korkuları vardır. Bu tür hayvanlarla karşılaşacaklarından korktukları için evden dışarı çıkamazlar ve bunun düşüncesi bile onları korkutur. Bu tür bir fobi profesyonel tedavi gerektirir, bu yüzden konuyu mutlaka doktorunuzla konuşmalısınız.

Gerileme ya da yaşına göre davranmama
Çocuklar sıkıntılı ya da stresli olduklarında, farklı şekillerde tepki verirler. Bazı çocuklar kendilerine eskiden olduğu gibi davranılması için tekrar bebek olmayı dilerler. Çocuk sahip olduğu bazı becerileri yitirebilir; örneğin, daha önceleri altına yapmamayı öğrenmişken tekrar altını ıslatmaya başlayabilir. Bu yaramazlık değil, sıkıntıdan kaynaklanan bir davranıştır. Bazı çocuklar da benzer bir şekilde stresli bir durumla karşılaştıklarında bir bebek gibi ya da mızmız bir ses tonu kullanarak konuşabilirler. Bu sizi sinir etmek için yapılan bir davranış değildir. Kendisine bu şekilde konuştuğu söylenmezse bunun farkına bile varamayabilirler. Bu tür davranışlar daha çok okul öncesi çocuklarda görülse de, stres altında iseler ileriki yaşlarda da gözlemlenebilir. Bu yaş grubunda stresle birlikte kötüye gitme eğilimi gösteren davranışlardan biri de kaldırımdaki çatlaklara basarak yürüme, bir parmaklığın yanından geçerken tüm demirleri elleme gibi saplantılardır. Stres altında olduklarında yetişkinler bile böyle davranışlarda bulunurlar! Olumlu tavırları ödüllendirme ve destekleme, yardım verme ve yüreklendirme, anlayış gösterme gibi tepkiler, azarlamadan çok daha etkili olacaktır.

Açıklanamayan ağrılar ve sancılar
Duygusal sıkıntı; Fiziksel ağrı ve sancılar olarak dışa vurabilir, özellikle de küçük çocuklarda ve duygularını dışa vurmakta güçlük çeken çocuklarda. Arkadaşlarında ya da akrabalarında Fiziksel semptomlar görülen çocuklar da bir hastalığa tanık oldukları ve bu konuda endişe duydukları için bu gibi davranışlar sergileyebilirler. Yetişkinler de sınavlardan önce midelerinde aşırı bir hareketlilik ya da buna benzer bir şey hissedebilirler. Bu, çocukların okula gidecekleri zaman kaygılanırlarsa hissettikleri karın ağrısından pek de farklı değildir. Çocuklar nadiren bilinçli bir biçimde sizi etkilemeye çalışır ve "numara yaparlar". Ancak bu davranış sizin dikkatinizi çekebilmek için bir alışkanlığa dönüşebilir. Eğer bu ağrıya bir hastalık belirtisi gibi yaklaşır, çocuğunuzun üzerine fazla titrer ve onu okula gön-dermezseniz, endişelerine teslim olduğu için onu ödüllendirmiş olursunuz. O zaman bu davranışı tekrarlama olasılığı artar ve bu onun okula yönelik kaygılarının geçmesini engeller. Öte yandan konuyu hiç tartışmadan onu okula gitmeye zorlarsanız, bu kez de onun endişelerini hiçe saymış ve böylelikle de işleri daha da zorlaştırmış olursunuz. Çocuğunuza bağırdığınızda onu sevmediğinizi ve ona güvenmediğinizi düşünür. Bu da onun duygularını - ve dolayısıyla da ağrılarını -kötüleştirir. Aynı zamanda ilişkiniz de zedelenmiş olur. Kendisine inanılmadığını hisseden bir çocuğun, kendisine kulak verildiğinden emin olmak için semptomları abartması olasıdır. Eğer sesini duyurarak ödüllendirilmenin tek yolunun bu olduğunu düşünürse, semptomları konusunda yalan söyleyebilir. Bu davranış devam ettiği takdirde ileride başka sorunlara da yol açabilir. Örneğin bir gün çocuğunuz gerçekten hasta olduğunda ona inanmayabilirsiniz ve rahatsızlığı için gerekli tedaviyi göremeyebilir.
 
Sıkıntısını ve endişelerini yenmesi için çocuğunuzla birlikte çabalamalısınız. Çocuğunuzla ağrıları ve sancılan hakkında konuşmalı ve bu sırada konuyu gizli kalmış korku ve kaygılarına getirmelisiniz. Daha sonra da onun, bu sorularının üstesinden gelebilmesi için yapabileceği şeyleri düşünmesine yardımcı olabilirsiniz. Çocuğunuza sıkıntısını ifade etmek için farklı şeylerden, örneğin, sözcüklerden, çizimlerden ya da oyunlardan yararlanmayı gösterir ve bu sırada stres kaynağıyla doğrudan başa çıkarsanız semptomları ortadan kalkacaktır. Bu yaklaşımla her iki tarafın da birbirini suçlamasını engelleyecek, çocuğunuzla karşılıklı güvene dayanan bir ilişki kuracak ve ona şiddetli bir biçimde rahatsız edici duygularla başa çıkmayı öğreteceksiniz. Güvendiğiniz bir arkadaşınız ya da bir akrabanız da size yardımcı olabilir ama sorun devam ettiğinde başvurmanız gereken kişi bir profesyonel olmalıdır. Okuldaki sağlık veya rehberlik görevlilerinin, konunun uzmanı bir doktorun yardımına başvurabilirsiniz.

Garip davranışlar
Bazı çocukların dikkat çekmek için yapmayacakları şey yoktur. Ona ilgi göstermeniz için son derece sıra dışı şeyler yapabilirler.
Uygunsuz kahkahalar atma, küfretme, acayip el kol hareketleri yapma, garip tavırlar takınma, göz temasından kaçınma ve sosyal açıdan uygunsuz hareketlerde bulunma gibi garip davranışlar istem dışı olup altında yatan başka bir rahatsızlık olabilir. Çoğu zaman bu tavırlar çocuğunuzun içinde bulunduğu şartlara ve gelişim düzeyine bakarak açıklanabilir. Ama çocuğunuz yaşıtlarına göre farklı davranıyor ve siz onun bu davranışlarını açıklayamıyorsanız, tıbbi yardım almanız gerekebilir. Otizm veya nadir görülen bir kromozom anormalliği gibi bir rahatsızlığının olmadığından emin olmak için uzmanlar tarafından değerlendirilmesi gerekir ("Tıbbi ve psikiyatrik durumlar" bölümüne bakın).

Uyuşturucu maddeler, tiner gibi uçucu maddeler ve Alkol garip davranışların sık rastlanan bir nedenidir. Madde etkisini yitirince davranışlar da normale döner. Uyuşturucu kullanımı ilkokullarda pek rastlanan bir durum değilse de, giderek daha sıklıkla görülmektedir. Mevcut davranış sorunları olan, özellikle de suça yatkın bir arkadaş grubuna dahil olan çocuklarda sıklıkla görülür. Kişiliğindeki değişiklikleri, evden para kaybolup kaybolmadığını ve sıra dışı davranışları dikkatle gözlemleyin.

Cinsel davranışlar
Çocuğunuzun ilk olarak "popo, pipi, kaka ve çiş" ile, daha sonra da genel olarak cinsellikle ilgilenmesi son derece normaldir. Yürümeye yeni başlayan çocuklar birbirleriyle oynarken cinsiyet ayırımı yapmazlar. Yaşları biraz ilerlediğinde iki cins, daha sonra tekrar birbirleriyle ilgilenmek üzere, birbirlerinden uzaklaşırlar. Ama kızınızın "erkek Fatma" olmasında ya da erkek çocuğunuzun kızlarla oynamayı tercih etmesinde hiçbir sorun yoktur. Bu tür farklılıklar normaldir, bu yüzden çocuğunuz diğerlerinden değişik olduğu için endişelenmeyin. Ancak çocuğunuz sürekli olarak "yanlış cinsiyetten" olduğunu söylüyor, bu durumdan şikayet ediyor ve gittikçe daha çok karşı cins gibi davranıp aşırıya kaçıyorsa (örneğin sürekli olarak elbise giymek ya da okulda kızlar tuvaletini kullanmak isteyen erkek çocuklar) kaygı duymanız gerekebilir. Cinsel kimlik bozuklukları oldukça nadir olmakla beraber, henüz çocuğunuz küçükken uzman desteği alınması gerekir.

Erkek çocukların altlarına bez bağlanmadığı andan itibaren cinsel organlarıyla oynaması, çocukların kendi aralarında "doktorculuk" oynamaları, meraktan birbirlerinin vücutlarını keşfetmeye çalışmaları çok doğal olsa da, ilkokul çağındaki çocukların cinsel uyarılma amaçlı olarak mastürbasyon yapmaları ya da birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeleri gibi aleni cinsel davranışlar sergilemeleri normal değildir. Bu tür davranışlar, özellikle de sürekli tekrarlanıyorlarsa, çocuğun travmaya, tacize ya da cinsellik içeren materyallere maruz kaldığının işareti olabilir. Ancak otomatikman çocuğunuzun tacize uğradığını düşünmeniz de doğru olmaz. Günümüzde çocukların pornografik dergilere, videolara ya da Internet'teki erotik sitelere ulaşması son derece kolaydır, bu nedenle de anne babaların çocuklarının uygunsuz cinsel materyalleri elde etmemeleri için son derece dikkatli olmaları gerekir.

Eğer çocuğunuz cinsel davranışlar sergiliyorsa, ona kızıp ayıplamayın. Davranışının uygunsuzluğunu anlatın ve sınırlar belirleyin. Onu ve çevresindekileri sorgulayarak bu davranışa neyin neden olduğunu bulmaya çalışın. Genelde bu neden, çocuğun çok zarar görmesine izin vermeden ortadan kaldırılabilir. Ancak çocuğunuz tacize uğramışsa ve bu uzun süredir devam etmekteyse olanları size anlatmaya korkabilir ve bunun yerine sıkıntısını ortaya koyan neşesizlik, kendine zarar verme, sosyallikten kaçınma gibi başka davranışlar sergiler. Cinsel taciz küçük bir çocuğa son derece büyük zararlar verebilir ve derhal engellenmelidir.

Eğer taciz şüpheniz varsa sizin ilk göreviniz bunu engellemektir.

İkinci adım ise onu yargılamadan dinlemeye ve desteklemeye hazır olmanızdır. Bu gibi bir durumda, özellikle de taciz olayını gerçekleştiren kişi aileden biriyse, sizin de yardıma gereksiniminiz olacaktır. Yapabileceğiniz en kötü şey hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmaktır; çünkü bu, çocuğunuzu sizden almaya ihtiyacı olan destekten yoksun bırakmak ve en kötü sonuçların gerçekleşmesinin yolunu açmaktır. Sadece onun yanında olmak ve onu desteklemek bile çok işe yarayacaktır.

ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Çocukların yaşlarına göre değişen davranış sorunları olabilir ve stres altında gerileme gösterebilirler.
  • Küçük çocukların uyuma güçlüğü çekmeleri, yataklarını ıslatmaları veya büyük tuvaletlerini kaçırmaları daha sık görülen durumlardır.
  • Okul çocukları kendisini Fiziksel semptomlarla ve gerginlikle ortaya koyan okulu reddetme, okul fobisi gibi sorunlarla karşı karşıya kalabilirler ya da okulda kabadayılar tarafından hırpalanabilirler (ya da kendileri başka çocukları hırpalayabilirler).
  • Diğer davranış sorunları arasında çalma, saldırganlık ve okulu kırma sayılabilir.
  • Garip davranışlar madde kullanımından ya da gizli bir rahatsızlıktan kaynaklanabilir ve profesyonel yardım gerektirebilir.
  • Bu tür davranış sorunlarının çoğuyla başa çıkmak kolaydır, yeter ki erken farkına varılsın.

  

Bu yazı 15244 kere okundu.

Yorum Ekle Arkadaşına Gönder Çıktı Al Yukarı
Ne tür rahatsızlıklarınız var?
Bu anketin sonuçları anket tamamlandıktan sonra yayınlanacaktır.

ana sayfam yap | sık kullanılanlara ekle | iletişim | kullanım şartları | site haritası
Bu sitede yer alan bilgi, belge ve resimler yazılı, görsel veya daha başka bir yöntemle çoğaltılamaz, tamamen ya da alıntı yapılarak kullanılamaz.