Arama  |  Anket Sonuçları  |  Site Haritası  |

13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
Farklı migren tipleri
17.01.2008 10:59:13
“Migren” sözcüğü tek taraflı baş ağrısı anlamına gelen “hemicrania” sözcüğünden türemiştir,
MİGREN NEDİR?
“Migren” sözcüğü tek taraflı baş ağrısı anlamına gelen “hemicrania” sözcüğünden türemiştir, ancak migren yaygın bir baş ağrısı da olabilir. Çoğu zaman migren baş ağrısı hareketle şiddetlenen zonklayıcı bir ağrı olarak tanımlanır. Ağrı şiddetli olsa da, migren yaşamı tehdit edici nitelikte değildir, ancak çok şiddetli ataklarda kişi böyle bir duyguya kapılabilir.

Ancak migren, baş ağrısından öte bir şeydir ve başlıca belirtisi baş ağrısı olmayabilir. Bazen ataklardan önce görsel rahatsızlıklar yaşanabilir. Sık görülen diğer bazı belirtiler de bulantı, kusma ve ışığa, gürültüye ve kokuya duyarlılıktır. Birçok kişinin yeme düşüncesine bile tahammülü yoktur, oysa bazıları bir şeyler atıştırınca bulantının biraz azaldığını söyler.

Migren elektrik kesintisine benzetilmiştir. Migren sırasında sanki bütün vücudunuz atak sona erene kadar devre dışı kalır. Halsizlik sık görülen bir belirtidir ve yaptığınız her iş (eğer yapabilirseniz) sanki iki kat daha uzun süre alır. Midenizin normal çalışma ritmi durabilir ve özellikle ilaç almakta gecikirseniz, aldığınız ilacın emilerek kana karışması güçleşebilir.

Çoğu kişi atak geçene kadar sessiz ve karartılmış bir odada hareketsiz yatmak zorundadır. Atak ilaçla denetim altına alınamazsa, iyi bir uykuyla belirtilerin yok olduğunu görebilirsiniz. Bazı kişilerde belirtiler kusmayla azalabilir. Migren dört saatten üç güne kadar sürebilir ve iki atak arasında hiçbir belirti olmaz.
 
MİGRENİNİZ VAR MI?
• Dört saatle 72 saat arasında süren baş ağrılarınız oluyor mu?
• Ağrı genellikle tek taraflı ve/veya zonklayıcı mı?
• Baş ağrısı çektiğiniz zaman mideniz bulanıyor ya da kusuyor musunuz?
• Başınız ağrıdığında ışık ya da gürültü sizi rahatsız ediyor mu?
• Başınız ağrıdığı zaman bir konuya yoğunlaşmakta güçlük çekiyor ve oturma ya da yatma gereksinimi duyuyor musunuz?
• Bu ataklar arasında genel olarak sağlığınız yerinde mi?
Bu soruların çoğuna yanıtınız “evet” ise, migreniniz olabilir
 
MİGREN KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Tutucu bir tahminle nüfusun yaklaşık %10-12’sinde yaşamlarının bir döneminde migren görülür. Türkiye’de bu yedi milyona yakın kişi demektir. Bazı kişiler yaşamları boyunca yalnızca üç-dört atak geçirdikleri ve bunu migren olarak adlandırmadıkları için, kesin bir rakam vermek güçtür.
 
Cinsiyet
Erkeklerle karşılaştırıldığında, kadınlarda migren yaklaşık üçte bir oranda daha sık görülür. Cinsiyetler arasındaki bu farkın nedeni kadınlardaki hormon değişiklikleridir ve ergenlik çağına kadar kız ve erkek çocuklarda migren sıklığının birbirine eşit olması da bununla açıklanabilir.

Geniş kapsamlı bir araştırmada soru sorulan erkeklerin %8’i, kadınların ise %25’i yaşamlarının bir döneminde migrene benzer özellikler taşıyan bir baş ağrısı atağı geçirdiklerini söylemişlerdir.
 
Yaş
Migreni olan kişilerin en az %90’ında ilk atak 40 yaşından önce görülür. Bu kişilerin çoğunda da migren ergenlik çağında ya da 20’li yaşların başlarında gelişir, ancak küçük çocuklarda, hatta bebeklerde bile migren tanısı konulmuştur. Elli yaş üzerindeki bir kişide ilk kez migren atağı gelişme olasılığı düşüktür, ancak migren yıllar süren bir aradan sonra yaşamın bu döneminde yeniden başlayabilir.

Migren genç yaşta başlasa bile, atakların giderek sıklaştığı daha ileri yaşlara kadar genellikle bir sorun oluşturmaz. Çalışmalar, kadınların en çok 30’lu ve 40’lı yaşlarda migrenle ilgili sorunlar yaşadığını gösteriyor. Erkeklerde ise zaman içinde migrenin dağılım kalıbı oldukça tekdüzedir. Her iki cinsiyette de migren genellikle orta yaşlarda geçer, ancak şanssız bir azınlıkta ataklar yaşam boyu sürebilir.
 
FARKLI MİGREN TİPLERİ NELERDİR?
En sık görülen iki migren tipi arasındaki tek fark “aura” (migren şafağı) bulunup bulunmamasıdır. Aura baş ağrısından önce ortaya çıkan ve genellikle görsel olan bir takım sinirsel (nörolojik) belirtilerdir (aşağıya bk.).

Migrenlilerin yaklaşık %70-80’inde (geçmişte adi migren adıyla anılan) aurasız migren atakları vardır; %10’unda (geçmişte klasik migren olarak adlandırılan) auralı migren görülür; %15-20’sinde ise her iki tipte atak görülebilir. Bu kişilerin %1’den daha az bir bölümünde baş ağrısı gelişmeksizin aura görülür. Diğer migren tipleri son derece seyrektir (bk. s. 13).
 
MİGREN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Migren yalnızca baş ağrısı değildir. Sanki elektriğiniz kesilmiştir; vücudunuz bir süre dışa kapanır ve gizlenme ihtiyacı duyarsınız. Ataklar sırasında ışık, ses ve kokuya duyarlılığınız artabilir, yeme isteğiniz azalabilir, bulantı ve kusma görülebilir, bir konuya yoğunlaşmakta güçlük çekebilirsiniz ve kendinizi genel olarak çok hasta hissedebilirsiniz. Bu belirtiler sizi baş ağrısından daha fazla rahatsız edebilir.

Aslında migren beş ayrı evreye ayrılabilir:
 
1 ön belirtiler (uyarı işaretleri)
2 aura
3 baş ağrısı
4 ağrının geçmesi
5 son evre (iyileşme)
 
Ön belirtiler
Migrenlilerin üçte ikisinde, ancak migrenle bağlantısını anladıkları zaman fark ettikleri uyarı işaretleri gelişir. Sizden çok, arkadaşlarınızın ve yakınlarınızın fark ettikleri bu belli belirsiz duygudurum (ruh hali) ve davranış değişiklikleri arasında şunlar sayılabilir:
 
   Duygudurum değişiklikleri: Huzursuzluk, neşe ya da hüzün duygusu,
   Davranış değişiklikleri: Aşırı hareketlilik, saplantılar, sakarlık, halsizlik,
   Sinirsel belirtiler: Yorgunluk ya da esneme, uygun sözcükleri bulmakta zorlanma, ışıktan ve gürültüden rahatsız olma, gözlerde odaklama güçlüğü çekme,
   Kaslarla ilgili belirtiler: Genel olarak kaslarda ağrı ve hassasiyet,
   Sindirim sistemi belirtileri: Bulantı, bazı yiyeceklere (çoğu zaman tatlılara) duyulan istek, yemek istememe, kabızlık ya da ishal,
  Sıvı dengesindeki değişiklikler: Susuzluk, daha sık idrara çıkma isteği ya da sıvı birikmesine bağlı şişmeler.
 
Bu belirtiler bazen migren tetikleyicisi olarak düşünülebilir. Ancak, çikolata yiyip ertesi sabah migrenle uyandıysanız, bu mutlaka migreni çikolatanın tetiklediği anlamına gelmez. Çok daha büyük bir olasılıkla çikolata yeme isteğiniz zaten başlamış bir migren atağının önbelirtisidir. Bu önbelirtiler genellikle sessiz başlar ve baş ağrısından önceki 24 saat içinde gelişir.
 
Aura
Aralarında doktorların da bulunduğu pek çok kişi aura yoksa, bu baş ağrısının migren olmayacağını düşünüyor. Oysa migren ataklarının yalnızca %20-30’unda aura vardır. Auralı migren atağı geçiren kişilerin çoğunda aurasız ataklar vardır. Aura olsun ya da olmasın, yaşanan baş ağrıları birbirine benzer. Bununla birlikte, birçok kişi yaşadığı aurasız baş ağrılarının da migren olduğunun farkında değildir.

Aura esas olarak görmeyi, daha seyrek olarak da duyuları ve konuşmayı etkiler. Birden çok aura belirtisi genellikle birbirini izler. Auranın sona ermesiyle baş ağrısının başlangıcı arasında bir zaman aralığı olmayabileceği gibi, arada bir saate yakın bir süre de geçebilir. Birçok kişi aradaki bu süre içinde bir boşluk duygusu yaşadığını söyler.

En sık görülen aura belirtisi olan görsel bozukluklar birkaç biçim alabilir. Tipik bir tanımlama şöyledir:
 
“…parlak zigzag çizgiler görüyorum ve bu sırada kısmi görme kaybı yaşıyorum; bunlar hep baş ağrısından önce oluyor. Süresi 20 dakikayla 45 dakika arasında değişiyor. Sonra baş ağrısı başlarken görmem düzeliyor.”
 
Diğer görsel belirtiler arasında şunlar bildirilmektedir:
 
   Kör noktalar (örneğin sayfadaki bir harfin bir bölümünün baskı hatası gibi yok olması, bir kişinin çenesinin ya da gözlerinin yarısının görülememesi) en sonunda da nesneleri çevreleyen yanıp sönen çizgiler görülür.
   Çevreyi çatlak bir aynadan görüyormuş gibi bir izlenim vardır.
   Odaklanma güçlüğü; gerçekte baktığınız nesnenin altındakileri görüyormuş gibi.
   Işık çakmaları.
 
İlk anlatılan zigzag çizgiler ortaçağ şatolarının planını hatırlattığı için kale görüntüsü olarak adlandırılır ve genellikle görme alanındaki küçük bir nokta olarak başlar, çevresinde yanıp sönen zigzag çizgilerle giderek genişlerken ortasında küçük bir kör nokta kalır (parıldayan skotom [[][[]][[][[]]][[][[]][[][[]]]][[][[]][[][[]]][[][[]][[][[]]]]][[][[]][[][[]]][[][[]][[][[]]]][[][[]][[][[]]][[][[]][[][[]]]]]]parıldayan kör nokta]).

Aura evresi genellikle 5 ile 60 dakika sürer. Çoğu zaman tek gözü etkilemiş gibi görünse de, belirtiler her iki gözde de ortaya çıkar. Etkilendiğini sandığınız gözü elinizle kapatırsanız, aynı görüntünün öteki gözde de olduğunu fark edersiniz.
Diğer duyu bozuklukları daha seyrektir. Bunlar hemen her zaman görsel belirtilerle birlikte gelişir ve ender olarak tek aura belirtisi olarak ortaya çıkarlar. Bildirilen en tipik duyu bozukluğu bir elin parmaklarında başlayıp kola doğru yayılan ve yüzün ya da dilin o yarısını etkileyen karıncalanma hissidir. Bu belirtilerin bacağı tutması çok seyrek görülür.
Uygun sözcükleri bulma güçlüğü olarak tanımlanan disfazi, aura evresinde başlayabilir ancak migren süresince de gelişebilir. Bir migrenli bunu “bütün sözcüklerle ilgili bir bellek kaybı, cümle kurmada ya da harfleri ve sayıları ayırt etmede zorlanma” şeklinde tanımlamaktadır.
 
Baş ağrısı
Bu evre üç gün bile sürebilir. Baş ağrısı genellikle tek taraflı ve zonklayıcıdır, ancak başın iki tarafını da tutabilir. Aura gelişmişse, onunla aynı tarafta ya da öteki tarafta oluşabilir. Baş ağrısı hareketle artar ve şiddetliyse yatmanız ya da sessizce oturmanız gerekir. Bununla birlikte, bu evrede baş ağrısı belirtilerden yalnızca biridir. Bir migrenli baş ağrısını şöyle tanımlamaktadır:
 
“Baş ağrısı yaklaşık 18 saat sürüyor. Başım zonkluyor ve beynim sanki bir matkapla deliniyor. Bazen zonklama öylesine artıyor ki, bunun mümkün olmadığını bilmeme karşın beynimin patlayacağından korkuyorum. Boyun ve omuz kaslarım çok hassas oluyor ve saçımı taramaya dayanamıyorum. Gözlerim normal ışıktan bile rahatsız oluyor ve midem bulanıyor, ama bulantılarım artık eskisi kadar yoğun değil. Genellikle atak başlarken çok üşüyorum, sonra da sıcak basıyor. Ayrıca çok huzursuz ve depresif oluyorum.”

Bu evrede baş ağrısına eşlik eden en yaygın belirtiler bulantı, kusma ve ışık, ses ve kokuya duyarlılıktır. Bazı kişilerde yeme düşüncesi bile mide bulantısının artmasına yol açarken, bazıları özellikle nişastalı besinlerin (örneğin biraz ekmek ya da makarnanın) yararı olduğunu düşünüyor. Bazen eşlik eden belirtiler baş ağrısından daha da can sıkıcı ve rahatsız edici olabilir. Örneğin, bir hasta “geçirdiğim migren ataklarının en rahatsız edici yanı tam bir kafa karışıklığı ve yönelim bozukluğu yaşamam” diyor. Bazı kişiler de migren atağının en olumsuz özelliğinin sürekli bulantı ve art arda kusma olduğunu söylüyor.
 
Ağrının geçmesi
Atağın sona erişi de çok değişken olabilir. Belirtileri bir ölçüde denetim altına alarak biraz uyumayı başarırsanız, uyandığınızda kendinizi daha iyi hissettiğinizi fark etmiş olabilirsiniz. Bununla birlikte uykunun bu sağaltıcı etkisi herkes için geçerli değildir. Çocuklarda kusma çok yararlı olabilir, hatta bazen mucizevî sonuçlar verebilir. Bazı kişilerde atak, etkili ilaçlarla geçer. Az sayıda kişi atağın kendi kendine geçmesinden başka bir yol olmadığını ve hiçbir şeyin işe yaramadığını fark eder.
 
İyileşme
Baş ağrısı geçtikten sonra, 24 saat kadar kendinizi içi boşalmış ve bitkin hissedebilirsiniz. Bu duyguyu kimileri “üzerimden silindir geçmiş gibi” diye tanımlıyor. Bazıları ise kendilerini enerji dolu, hatta taşkın hissettiklerini söylüyor.
 
ATAKLAR ARASINDA
Kişinin tek sorunu migrense, “Ataklar arasında kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” sorusuna genellikle “gayet iyi hissediyorum” yanıtı alınır. Ancak, belirtiler ataklar arasında da devam ediyorsa ya da başka bazı tıbbi sorunlarınız varsa, doktorunuzla görüşerek nedeni araştırmasını sağlayın.
 
ATAK SIKLIĞI
Migren durağan bir durum değildir. Aynı kişide atak sıklığı zaman içinde belirgin farklılıklar gösterebilir. Kötü bir dönemde ataklar ayda bir ya da iki kez gelebilirken, şanssız bazı kişiler haftada bir atak geçirebilir. Bunun ardından da görünürde hiçbir açıklayıcı neden olmaksızın birkaç ay, hatta birkaç yıl boyunca hiç atak gelişmeyebilir.

Üzerinde durulması gereken önemli bir nokta şudur: gerçek migrende her gün atak olmaz. Öyle görünüyor ki, tam bir migren atağından sonra, ne yaparsanız yapın bir atağı tetikleyemeyeceğiniz birkaç günlük bir dönem vardır. Bununla birlikte, migrenli kişilerde her gün oluşan başka türlü baş ağrıları da olabilir.

Her gün yaşanan bu belirtiler genellikle şiddetli değildir, ancak bunlar migrenin sıklığını ya da şiddetini artırarak, kişinin ağrıyla baş etmesini güçleştirebilir.
 
MİGREN ZAMAN İÇİNDE NASIL DEĞİŞİR?
Çocuklarda genellikle birkaç saatle sınırlı kısa ve şiddetli ataklar görülür. Yaş ilerledikçe atak süresi uzayabilir, ancak şiddeti azalır. Erişkinlerde atak sıklığı zaman içinde büyük değişkenlik gösterir; birçok kişi yıllarca süren dinlenme dönemleri yanında migren ataklarının oldukça sık görüldüğü dönemler de yaşayabilir.

Zaman içinde değişen yalnızca atak sıklığı ve süresi değildir; belirtilerde de değişiklik olabilir. Çoğu zaman auralı migren atağı yaşayan bir kişide, aurasız ataklara geçilebileceği gibi, tersi de geçerli olabilir. Aura genellikle çocukluk çağında görülür, ancak yıllarca yok olup ileri yaşlarda baş ağrısı eşlik etmeden geri gelebilir.

Gebelikte, doğum kontrol hapı kullanımı sırasında ve hormon yerine koyma tedavisi sırasında yaşanan hormonal değişikliklerin migren üzerindeki etkileri son derece değişkendir. Bazı kişilerde bu yararlı bir etkidir. Diğer bazı kişilerde ise aurasız migren auralı migrene dönüşebilir ve atakların sıklığı ve şiddeti artabilir. Gebelikten sonra hormon düzeyleri normalleşince ya da gebeliği önleyici hapı ya da hormon yerine koyma tedavisini kestiğiniz zaman migren genellikle eski biçimini alır ama atak sıklığı arttıysa bu artış sürebilir.
 
KORKULAR
Migren atağı çok korkutucu olabilir. Görsel bozukluklar yaşıyorsanız bütünüyle kör olmaktan korkabilirsiniz. Birçok kişi migrenin inme ya da beyin tümörü belirtisi olmasından korkar. Oysa bu gibi kaygılandırıcı nedenler çok seyrek görülür ve bunlar baş ağrısından çok, bir kol ya da bacakta dengesizlik ya da kas zaafı gibi belirtilerle kendini gösterir.

Migren belirtileri rahatsız edici olsa da, yaşamı tehdit edici nitelikte değildir ve ataklar arasında vücudunuz normal durumuna döner. Ataklar arasında migrenlilerin çoğu migrenle kendilerini ne denli kötü hissettiklerini bütünüyle unutarak, yeni bir atak başlayana dek olağan süreçlerini yaşarlar. Oysa bazıları bir sonraki atağın korkusuyla kendilerini toplumdan tecrit eder, hatta çalışamaz duruma gelebilir.
 
DİĞER MİGREN TİPLERİ
Baş ağrısız auralı migren
Yıllarca auralı migren atakları yaşadıysanız, zamanla baş ağrısının şiddetinin azaldığını ya da bütünüyle yok olduğunu görebilirsiniz. Bu ataklara “baş ağrısız auralı migren” adı verilir. Bu tür atakların daima baş ağrısız olması çok seyrektir. Yaşınız 50’nin üzerindeyse ve daha önce hiç migren geçirmemenize karşın ilk kez “aura” yaşadıysanız, doktora başvurun. Bu durumda, benzeri belirtilere neden olan diğer tıbbi nedenlerin dışlanması gerekir.
 
Status migrenozus
Bu terim, genellikle kabul edilen 72 saatlik süreden daha uzun süren migren atakları için kullanılır. Bazen bunun nedeni, boyun ve omuz kaslarınızda migrenin yol açtığı ağrı ve hassasiyet sonucunda gelişen kas kasılmasına bağlı baş ağrısı olabilir.

Olağan bulantı ve ışığa duyarlılık belirtileri birkaç gün içinde geçerken, baş ağrısının devam etmesi durumunda status migrenozus tanısı konulabilir. Genellikle aspirin ya da ibuprofen gibi antienflamatuar ilaçlar belirtileri azaltır; azalma olmazsa doktora danışmalısınız.

Triptanlar gibi özgül bazı ilaçları alan az sayıda kişi, migrenlerinin ilk gün geçtiğini, ancak ertesi gün geri geldiğini fark eder. Bu durumda ikinci bir triptan dozu etkilidir, ama birkaç gün sonra aynı süreç tekrarlanabilir. Bu tablo daha çok migren atakları iki-üç gün süren kişilerde görülür ve atakların âdet kanamasıyla ilişkili olduğu kadınlarda daha sıktır.

Seyrek görülen migren tipleri
Farklı migrenler olarak kabul edilen birkaç tip daha vardır, ancak bunlardan bazılarının migrenle bağlantısı tartışmalıdır ve hepsi son derece seyrektir. Kaldı ki, çoğu zaman terimler yanlış kullanılmaktadır, bu nedenle tanının bir doktor ya da tıp uzmanı tarafından doğrulanması gerekir. Seyrek görülen migren tipleri arasında şunlar vardır: baziler, hemiplejik, oftalmoplejik, retinal ve migren enfarktı.
 
• Baziler migren: Baziler migrende belirtiler beyninizin beyin sapı olarak adlandırılan bir bölgesi tarafından denetlenmektedir. Bu belirtiler, bilinen aura belirtilerine ek olarak kelimelerin birleştirilmesinde güçlük çekme, çevrenin sürekli döndüğü yanılgısını yaratan baş dönmesi, kulak çınlaması, çift görme ve dengesizliktir. Şiddetli ataklar bayılmaya, hatta ani bilinç kaybına yol açarak çok ürkütücü olabilir. Bu belirtiler 10-45 dakika sürer ve ardından tipik bir migren baş ağrısı başlar.

Beynin farklı bölgelerinin özgül işlevleri vardır. Migren aurasına, beynin arka bölümünde yer alan görsel korteksi besleyen kan damarlarındaki daralmanın yol açtığı sanılıyordu.

Bununla birlikte, migren endişesi ya da korkusu nedeniyle hiperventilasyon adı verilen aşırı nefes alıp verme durumunda da benzeri belirtiler gelişebilir. Bu belirtiler, vücuttaki oksijen ve karbon dioksit dengesi bir kağıt torba içine yavaşça nefes alıp verme yoluyla yeniden kurularak giderilebilir.

• Hemiplejik migren: Bu tür migrende auralı migren atağına hem kolda, hem de bacakta olmak üzere vücudun bütün bir yarısında kas zaafı ya da felç eşlik eder. Bu durum atak süresince ve bazen birkaç gün boyunca, baş ağrısı sona erene kadar sürebilir. Sonraki ataklarda vücudun diğer tarafı etkilenebilir. Ailede bu türden atak öyküsü varsa, bu durum ailesel hemiplejik migren olarak adlandırılır.
 
• Oftalmoplejik migren: Bu durum son derece seyrektir. Baş ağrısına göz hareketlerini denetleyen sinirlerden birinde ya da birkaçında tek taraflı felç eşlik eder. Bu belirtilerin araştırılması gerekir, ama migrenle bağlantılıysa altta yatan bir neden bulunamaz. Felç, ataklardan birinde bir tarafı, diğer bir atakta diğer tarafı etkileyebilir. Çok seyrek görülen ataklar arasında genellikle birkaç aylık bir süre vardır.
 
• Retinal migren: Bu ataklar yalnızca bir gözde görme bozukluğuna yol açar. Bu tür migren bir saatten kısa sürer ve baş ağrısıyla birliktedir. Gözün içinin incelenmesini sağlayan bir alet olan oftalmoskopla yapılan göz muayenesi sonucu, gerek iki atak arasında, gerekse atak sırasında normaldir.
 
• Migren enfarktı: Enfarkt kanla beslenme yetersizliği nedeniyle doku ölümüdür. Migren ataklarından sonra, bir gözde kalıcı kör noktalardan tam inmeye kadar değişen çeşitli belirtiler bildirilmiştir (bk, s. 13, “Korkular”), ama bunlar son derece seyrektir. Bunlara migrenle birlikte var olan başka olaylar neden olabileceği için, migrenle doğrudan bağ kurmak güçtür. Migren enfarktı tanısı konulabilmesi için, enfarktın başka herhangi bir zamanda değil, tipik bir migren atağı sırasında oluşması gerekir.
 

Migrenin nedeni tam olarak bilinmiyor. Beyindeki damar boyutlarındaki değişikliklerin normal kan akışını bozarak baş ağrısına neden olduğu sanılıyor.
 
Aslında beyin, kendi içinde ya da vücudun diğer bölgeleriyle mesaj alışverişinin gerçekleştiği bir telefon teli demetine benzer. Bu mesajların bir bölümü elektriksel uyarılarla iletilirken, diğer bir bölümü nörotransmiter adı verilen özel bazı kimyasal ileticilerle gönderilir.
 
 
MİGREN SIRASINDA BEYNİNİZDE VE VÜCUDUNUZDA NELER OLUR?
Yüzyıllardır migren aurasının görme işlemlerinden sorumlu olan ve beynin arkasında yer alan görsel korteks denilen bölümdeki kan damarlarının daralması sonucunda ortaya çıktığı sanılıyordu. Baş ağrısının ise bunun ardından beyindeki kan damarlarının genişlemesine bağlı olduğu düşünülüyordu. Son zamanlarda altta yatan nedenler daha iyi anlaşıldı. Migren sırasında vücudunuzda bazı kimyasal değişiklikler oluşmaktadır. Beyinde salınan kimyasal maddelerden biri, kan damarlarının boyutları üzerinde büyük etkisi olan serotonindir. Baş ağrısına kan damarlarının boyutlarındaki değişikliklerin neden olduğu düşünülmektedir. Beyindeki kimyasal maddeler ve kan damarları giderek normale döner ve atak sona erer.

Serotonin nedir?
Kimyasal adı 5-hidroksitriptamin ya da 5HT olan serotonin, kan damarlarının bulunduğu yere ve önceki boyutlarına bağlı olarak genişlemesine ya da daralmasına yol açar. Aynı zamanda kandaki pıhtılaşma hücreleri olan trombositlerin bir araya toplanmasını teşvik ederek pıhtılaşmayı da destekler. Vücudunuzdaki serotoninin yüzde doksanı sindirim sisteminde bulunur ve sindirim sıvılarının salgılanması ve barsak hareketleri üzerindeki denetimde rol oynar. Yüzde ondan azı trombositlerde bulunur. Yüzde bir ya da ikisi ise beyindedir.

Beyinde serotoninin oynadığı rolü anlamak için sinir sisteminizin nasıl çalıştığı konusunda bir fikir edinmek gerekir. Aslında beyin vücudun diğer bölgeleriyle ya da beynin kendi içinde mesaj alışverişinin gerçekleştiği bir telefon teli demetine benzer. Bu mesajların bir bölümü elektriksel uyarılarla iletilirken, diğer bir bölümü nörotransmiter adı verilen özel bazı kimyasal maddelerle gönderilir. Serotonin bir nörotransmiterdir ve sinir uçlarında ve trombositlerde yapılır ve depo edilir.

Kimyasal mesajların iletilmesi “kilit ve anahtar” mekanizmasına benzer bir sistemle gerçekleştirilir. Kapıdaki kilidi açan anahtar rolü oynayan nörotransmiterler, beyin ve vücut işlevlerinde birçok değişikliğe neden olabilir. Bunlar basit duygudurum değişikliklerinden yeme isteğine ve uyku/uyanıklık döngüsü ya da kadınlarda âdet döngüsünün denetimi gibi vücut ritimlerindeki daha karmaşık değişikliklere kadar birçok alanı kapsar. Serotonin gibi bazı nörotransmiterler birçok kilidi açabilen maymuncuk rolü oynar. Diğer bazı nörotransmiterler ise daha özgüldür ve yalnızca belli bazı kilitleri açabilir.

Birçok araştırmanın bulguları serotoninin gerek atak gelişiminde, gerekse sonuçta ortaya çıkan belirtilerde önemli rolü olduğunu düşündürmektedir. Vücuttaki depolardan serotonin salınmasını sağlayan rezerpin adlı bir ilacın duyarlı kişilere enjekte edilmesi durumunda migren ağrısına yol açan migren atakları uyarılırken, normal kişilerde atak gelişmez.

Migrende serotoninin rolünü gösteren bir başka kanıt da, migren atağı sırasında damardan serotonin verilmesi durumunda belirtilerin giderilmesidir, ancak bu etkinin nasıl gerçekleştiği henüz tam olarak bilinmiyor. Serotoninin nefes darlığı, bulantı ve kan damarlarındaki genel bir daralmanın yol açtığı baygınlık hissi, karıncalanma ve uyuşma gibi yan etkileri bu maddenin tedavide kullanılma olanağını kısıtlamaktadır.

Son zamanlarda serotoninle gerçekleştirilen çalışmalar, araştırmacıların migren atağında neden baş ağrısı dışında başka belirtilerin de olduğunu açıklamalarına olanak verdi. Eşlik eden kusma, duygudurum değişiklikleri, ışıktan, gürültüden ve kokudan hoşlanmama gibi belirtilerin beyindeki nörotransmiter, özellikle de serotonin miktarındaki değişikliklerin ürünü olduğu anlaşıldı. “Triptanlar” gibi özgül bazı ilaçlarla bu kimyasal değişikliklerin önlenmesi atakların durdurulmasını sağlayabilir. Serotonin ile migren arasındaki bağlantıyla ilgili araştırmalar sürüyor ve bu konu araştırmacıları daha yıllarca meşgul edecek gibi görünüyor.
 
ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Migren sadece baş ağrısı değildir ve baş ağrısı her zaman başta gelen belirti olmayabilir.
  • Migren belki de hormonal farklılıklar nedeniyle erkeklere göre kadınlarda daha sık görülür.
  • İnsanların çoğunda aurasız migren, bazılarında auralı migren, bazılarında ise her iki türden migren atağı görülür.
  • Aurada görsel, duyusal ve konuşmayla ilgili bozukluklar olabilir.
  • Migren beş ayrı evreye ayrılabilir: önbelirtiler (uyarı işaretleri), aura, baş ağrısı, ağrının geçmesi, iyileşme.
  • Migrene beyindeki kimyasal maddelerdeki, özellikle serotonindeki değişikliklerin yol açtığı sanılıyor.

  

Bu yazı 27060 kere okundu.

Yorum Ekle Arkadaşına Gönder Çıktı Al Yukarı
Ne tür rahatsızlıklarınız var?
Bu anketin sonuçları anket tamamlandıktan sonra yayınlanacaktır.

ana sayfam yap | sık kullanılanlara ekle | iletişim | kullanım şartları | site haritası
Bu sitede yer alan bilgi, belge ve resimler yazılı, görsel veya daha başka bir yöntemle çoğaltılamaz, tamamen ya da alıntı yapılarak kullanılamaz.