Arama  |  Anket Sonuçları  |  Site Haritası  |

13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
Kadınlar ve depresyon
05.12.2008 16:03:08
Kadınlarda depresyon tanısı ko-nulma olasılığı erkeklere göre iki kat daha fazladır. Bunun bazı olası nedenleri vardır. Bu durum yalnızca kadınların duygularını erkeklere göre kabullenmelerinden, erkek doktorların depresyona daha yatkın olduğunu düşündükl

Kadınlarda depresyon tanısı konulma olasılığı erkeklere göre iki kat daha fazladır. Bunun bazı olası nedenleri vardır. Bu durum yalnızca kadınların duygularını erkeklere göre kabullenmelerinden, erkek doktorların depresyona daha yatkın olduğunu düşündükleri kadınlarda bu tanıyı daha sık koymalarından ya da kadınların erkeklere göre doktorlara daha sık başvurmaları sonucunda depresyon tanısı konulma olasılığının artmasından kaynaklanabilir.

Tüm bunlar önemli etmenlerdir, ancak kadınlar ve erkekler arasında, kadınları depresyona daha yatkın kıldığı düşünülen bazı fiziksel farklılıklar da vardır. Bunların en önemlisi cinsiyet hormonları olan östrojen ve progesteron düzeyleridir. Kadınlarda bu hormonların düzeyi hem daha yüksektir hem de âdet dönemlerinde, gebelik ve doğumda ve menopozda değişiklik gösterir. Cinsiyet hormonları içeren doğum kontrol hapları da depresyona yol açabilir.

ÂDET DÖNEMLERİ

Âdet dönemlerinde progesteron ve östrojen düzeyleri değişir. Progesteron yalnızca âdet öncesindeki 10 günlük zaman diliminde üretilir ve ardından düzeyi düşer. Bu hormon genellikle kanamanın başlangıcından birkaç gün önce ortaya çıkan ve kanama başladıktan kısa süre sonra sona eren âdet öncesi sendromundan (AÖS; âdet öncesi gerilim olarak da adlandırılır) sorumlu tutulmuştur; bazı AÖS belirtileri kanama başlar başlamaz kesilirler. Tüm kadınlarda aynı AÖS belirtileri görülmez; ancak memelerde hassasiyet, karında şişkinlik ve rahatsızlık hissi, huzursuzluk, kaygı ve depresyon özellikle sık görülür.

Bazı doktorlar AÖS belirtilerinin progesteron düzeylerindeki değişikliklerden, bazıları ise endişeden kaynaklandığını düşünmektedir. Buna göre, şiddetle bebek isteyen kadınlar kanama olmamasını umut ederken, bebek istemeyenler kanama olmasını bekler. Her iki beklenti de kanama yaklaştıkça endişeye yol açar. Ancak bu psikolojik teoriler asla kanıtlanamamıştır.

AÖS için hormon tedavisi ve idrar söktürücüler (diüretikler) dahil pek çok tedavi kullanılmış olmakla birlikte, bunlar genellikle fazla yarar sağlamaz. Destek ve anlayış pek çok durumda en yararlı yaklaşımlardır ve tedavi ancak belirtileri çok şiddetli olan kişilere verilmektedir.

DEPRESYON VE ANNELİK

Östrojen ve progesteron düzeyleri gebelikte çok yüksektir. Bebek doğduktan sonra düzeyler hızla düşer ve bu ani değişiklik kimi zaman depresyon başlatabilir. Kadınların yaklaşık yarısı annelik hüznü adı verilen sorunu yaşar, %15’inde doğum sonrasında hafif-orta şiddette depresyon olur ve doğum yapan her 500 kadından birinde ağır depresyon gelişir.

Annelik hüznü
Yeni annelerin yaklaşık yarısı doğumdan sonraki hafta içinde annelik hüznü adı verilen sorunu yaşar. Bu durum genellikle doğumu izleyen üçüncü günde ortaya çıkar ve anne kendini biraz huzursuz ve ağlamaklı hisseder. Genellikle ilk haftanın sonunda anne normal durumuna geri döner ve bu süre boyunca tek gereksinim duyduğu şey destek, sevgi ve anlayıştır.

Doğum sonrasında hafif ve orta şiddette depresyon
Doğum sonrasında uzun süreli depresyon yaygın bir sorundur. Yeni anne kendini sorumluluklarına göre ayarlarken ya da çocuk yüzünden gecelerini uykusuz geçirirken, depresyon sıklıkla fark edilmez. En ağır depresyon tipi bebeğin doğumundan hemen sonra ortaya çıkar; ağırlığı en az olan ve en sık görülen tip ise doğumdan 2 hafta ile 1 yıl sonra başlar. Bazen depresyon, aile ve arkadaşların ilgi ve desteği azalmaya başladığında ortaya çıkabilir. Belirtiler, diğer depresyon tipleriyle karşılaştırıldığında daha belirsiz olabilir. Genellikle depresyondaki anne çocuğun sağlığı ve beslenmesi konusunda kaygılıdır, ayrıca suçluymuş gibi davranır, kendi kendini eleştirir ve sürekli yorgun ve huzursuz görünür.

Doğum sonrası depresyon yalnızca hormon değişiklikleriyle açıklanamaz. Öncelikle, hormon düzeylerindeki büyük değişiklikler, sıklıkla depresyon başlamadan çok önce ortaya çıkar. Bu değişikliklerin bir kadını depresyona yatkın kılması olasıdır, ancak sosyal etmenler de önemlidir.

Özellikle güç geçen gebelik ya da doğumdan sonra, annelik gerçekliği ya da rol değişimi beklentilere uymadığında ve/veya bir bebek sahibi olmak ilişkilerdeki sorunları su yüzüne çıkardığında, doğum sonrası depresyon riski artar.

Doğum sonrası depresyonda genellikle tedavi gereklidir. Yakın tarihli bir çalışmada, hem antidepresan ilaçların hem de bilişsel-davranışsal tedavinin etkili olduğu gösterilmiştir. Antidepresanların çoğu emzirme döneminde kullanılabilir.

Doğum sonrası depresyon tedavisi uygulanan bir kadının eşinin de tedavi sürecine katılması ve durumu anlaması genellikle yararlı olur. Kimi durumlarda babaların da desteğe gereksinimi olabilir: eşleri depresyonda olan yeni babalarda da depresyon riski yüksektir. Tedavi, iyileşme oranlarında büyük artış sağlar: doğum sonrası depresyon tedavisi uygulanan kadınlarda tamamen iyileşme olasılığı yüksekken, tedavi görmeyen kadınların doğumdan bir yıl sonra kendilerini daha iyi hissetme olasılıkları %50’dir.

Ağır depresyon
Doğum sonrası depresyonun daha alışılmadık bir türünde, az sayıdaki kadında bebeğin doğumunu izleyen ilk 2 hafta içinde ağır depresyon gelişir. İlk gebelikten sonra, daha önce psikiyatrik hastalık geçirmiş olanlarda ve ailesinde psikiyatrik hastalık öyküsü bulunan kadınlarda ağır depresyon olasılığı daha yüksektir. Hormonal değişikliklerin yatkın kadınlarda depresyonu başlattığı düşünülmektedir.

Ağır depresyonda kadın gerçeklikle bağlantısını yitirir ve varsanı ya da sanrılar yaşayabilir. Bu durumda bebek gerçek bir risk altındadır ve ağır depresyon geçiren bazı annelerin bebeklerini öldürebildikleri bilinmektedir. Depresyondaki bazı kadınlar dünyanın çok kötü bir yer olduğunu ve çocuklarını bu sefaletten kurtarmaları gerektiğini, bazıları ise çocuklarında bir sorun olduğunu ve onları öldürerek bir iyilikte bulunduklarına inanır. Özellikle bebeğe ya da kendisine zarar verme olasılığı bulunan ağır vakalarda kadın tedavi amacıyla hastaneye yatırılmalıdır.

Tedavide genellikle antidepresanlar kullanılır ve varsanı ve sanrılar için başka tür ilaçların da verilmesi gerekebilir. İlaç kullanırken hastanın emzirmesi genellikle olasıdır, ancak az miktarda ilaç süte geçer. Yüksek dozlara gerek duyulduğunda ya da bebek ilaçlara karşı aşırı duyarlıysa, başka ilaçların uygun olmadığı durumlarda biberona geçilmesi gerekebilir. Lityum tedavisi uygulanan kadınların emzirmeyi kesmeleri gerekir, çünkü bebekler lityumun etkilerine karşı çok duyarlıdır.

Bazı doktorlar doğum sonrasındaki ağır depresyonlar için elektroşok tedavisi önermektedir. Bu tedavi hızla etkide bulunur ve annenin çocuğuyla bağlarını sürdürmesine olanak tanır. Kadınların büyük bir çoğunluğu haplarla tedavi edilir.

Doğum sonrası depresyonda iyileşme olasılığı yüksektir, ancak ilerideki gebeliklerde depresyonun yineleme olasılığı vardır. Daha sonraki gebeliklerde, doktorunuza ya da jinekoloğunuza geçmişte doğum sonrası depresyon geçirdiğinizi söylemeniz önemlidir; böylelikle yakından izlenmeniz ve gerektiğinde erken dönemde hemen tedaviye başlamanız sağlanır.

DOĞUM SONRASI DEPRESYON-RİSK FAKTÖRLERİ
  • Doğurganlık sorunları
  • Geçirilmiş psikiyatrik hastalıklar
  • Ailedeki psikiyatrik hastalıklar
  • Tek başına olmak
  • Ciddi ekonomik sorunlar
  • Çok genç yaşta (16 yaşın altında) çocuk sahibi olmak
  • 35 yaşın üzerinde çocuk sahibi olmak
  • Bebeği isteyip istemediğinden emin olmamak
  • Bebeğin sağlığına ilişkin endişeler
  • Gebeliğin son üç ayında hafif-orta şiddette kaygı
  • Güç doğum

Bebeğin doğumundan sonra

  • Erken doğum
  • Fiziksel hastalık
  • Sosyal yalıtılmışlık
  • Eşin yeterli destek sağlamaması
  • İşe daha düşük bir dereceden geri dönme

MENOPOZ
Orta yaştaki kadınlar depresyon nedeniyle doktora daha sık başvurur. Pek çok doktor bu durumun menopozdan kaynaklandığı düşüncesindedir. Hormon düzeylerindeki değişikliklerin, tıpkı doğumdan sonra ya da âdet öncesi sendromunda olduğu gibi, depresyona yol açabileceği düşünülmektedir. Ancak menopoz döneminde depresyonun gerçekten daha yaygın olduğunu gösteren güvenilir kanıtlar yoktur. Orta yaşlardaki kadınların yaşamında, depresyonu tetiklemede rol oynayabilecek başka değişiklikler de vardır. Örneğin çocuklar evden ayrılır, eşleriyle ilişkileri değişebilir ya da kendi anne babaları hasta olabilir.

İngiltere’de depresif hastalığı olan ve menopoz döneminde bulunan kadınlarda, tıpkı depresyonlu diğer hastalar gibi, uygunsa antidepresan tedavisi verilmektedir. Ancak ABD’de, bu durumun sorumlusunun hormonlar olduğu yönündeki görüş ağır basmakta ve bu nedenle bazı psikiyatristler hastalarına östrojen reçetelemektedir. Östrojenlerin etkili olup olmadığı açık değildir ve menopoz belirtileri nedeniyle hormon yerine koyma (replasman) tedavisi uygulanan kadınların bazıları, bu tedavi sırasında kendilerini daha az depresif hissettiklerini belirtmektedir.

RAHMİN ALINMASI (HİSTEREKTOMİ) VE KISIRLAfiTIRMA (STERİLİZASYON)

Bir süre önce gerçekleştirilen araştırmalarda, kısırlaştırma (sterilizasyon) ya da rahim alma ameliyatı (histerektomi) sonrasında kadınlarda depresyon olasılığının arttığı bulunmuş, ancak yeni araştırmalar bu sonuçların kuşkulu olduğunu göstermiştir. Yumurtalıklar işlevleri çok iyi bilinmeyen bazı hormonlar salgılar ve ABD’deki bazı doktorlar, kimi kadınlarda rahmin ve yumurtalıkların alınmasının depresyona yol açacağını düşünmektedir. Bazı doktorlar rahmin alınmasının yalnızca psikiyatrik hastalıklara yatkın kadınlarda depresyona yol açtığını, bazı uzmanlar ise rahmin alınmasından sonra psikiyatrik belirtileri geçen kadınlar olduğunu belirtmektedir.

Aynı durum kısırlaştırma (sterilizasyon) ameliyatları için de geçerlidir. Başka bir deyişle, belki de zaten depresyon riski taşıyan kadınlar kısırlaştırma sonrası depresyona girmektedir.

EVDEKİ KADINLAR

Kadınlarda depresyonun daha sık görülmesi belki de hormonlarına değil, sosyal konumlarına bağlıdır. Londra’nın güneyinde gerçekleştirilen önemli bir çalışmada, gündüz saatlerini evde geçiren kadınlar araştırılmış ve 10 yaşından küçük üç ya da daha fazla çocuğu olan genç annelerin, eşinden destek alamayanların, yakın arkadaşı/sırdaşı olmayanların, ev koşulları kötü olanların ve ev dışında işi olmayanların depresyona girme riskinin daha yüksek olduğu bulunmuştur.

ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Kadınlarda depresyon sıklığının erkeklere göre daha yüksek olmasının pek çok nedeni vardır.
  • Östrojen ve progesteron düzeylerindeki değişiklikler depresyona yol açabilir.
  • Doğum sonrasında depresyon sıklıkla gözden kaçabilse de, etkili bir biçimde tedavi edilebilen bir sorundur.

  

Bu yazı 3989 kere okundu.

Yorum Ekle Arkadaşına Gönder Çıktı Al Yukarı
Ne tür rahatsızlıklarınız var?
Bu anketin sonuçları anket tamamlandıktan sonra yayınlanacaktır.

ana sayfam yap | sık kullanılanlara ekle | iletişim | kullanım şartları | site haritası
Bu sitede yer alan bilgi, belge ve resimler yazılı, görsel veya daha başka bir yöntemle çoğaltılamaz, tamamen ya da alıntı yapılarak kullanılamaz.