Arama  |  Anket Sonuçları  |  Site Haritası  |

13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
Depresyonun nedenleri
05.12.2008 15:54:52
Kimi zaman depresyonun sevilen bir yakının yitirilmesi, iş kaybı ya da fiziksel hastalık gibi açıkça görülebilen bir nedeni olsa da sıklıkla belirgin bir neden bulunmaz.

Depresyona giren kişiler genellikle: “Neden ben?” “Neden şimdi?” diye sorar.

Kimi zaman depresyonun sevilen bir yakının yitirilmesi, iş kaybı ya da fiziksel hastalık gibi açıkça görülebilen bir nedeni olsa da sıklıkla belirgin bir neden bulunmaz. Yakınını ya da işini yitirmiş kişilerin veya fiziksel hastalıkları bulunanların tümünün depresyona girmemesi bu sorunun yanıtını daha da güçleştirmektedir. Hepimizin güçlü ve zayıf yönleri vardır. Bazılarında depresyon riski daha yüksek olabilir, ama uygun koşullar ortaya çıktığında herkes depresyona girebilir.

Araştırmacıların depresyonun niçin ortaya çıktığını tam olarak çözmeleri uzun zaman alacaktır. Genellikle birden fazla neden söz konusudur ve depresyona yatkınlığı artıran bir sorunun varlığı, kişide mutlaka depresyon gelişeceğini göstermez.
 
DEPRESYONA YATKINLIĞI ARTIRAN ETMENLER

Genler
Genler depresyonda önemlidir. Ancak depresyonda rol oynayan pek çok gen vardır ve bu roller henüz açıklığa kavuşturulamamıştır. Çoğu depresyon türünde, doğrudan kalıtımı düşündüren bulgular yoktur. Annenizde, babanızda, kız ya da erkek kardeşinizde depresyon öyküsü olması sizin mutlaka depresyon geçireceğinizi göstermese de, risk artışına işaret edebilir. Tek yumurta ikizlerinden birinde depresyon varsa, diğerindeki depresyon riski, yukarıdaki akrabalık bağlarıyla karşılaştırıldığında en yüksek düzeydedir.

Genlerin önemi depresyonun türüne göre değiştiğinden, riski sayıyla ifade etmek güçtür. Hafif şiddetteki depresyonlarla karşılaştırıldığında ağır depresyonlarda ve yaşlılar daki depresyonla karşılaştırıldığında gençlerdeki depresyonda genlerin rolü daha önemlidir. Duygusal iniş ve çıkış dönemleri (manik depresyon) olan az sayıdaki kişide genler büyük önem taşır.

Ailede depresyon öyküsü olsa bile, genellikle bunu tetikleyecek stres doğuran bazı yaşamsal olaylar oluşmalıdır.

Kişilik
Tek başına depresyona yatkınlığı artıran bir kişilik tipi yoktur. Ancak obsesyonlu (takıntılı), dogmatik, katı kişilik yapısı; duyguları gizleme eğilimi; kolay endişeye kapılmak gibi özellikler depresyon riskini artırabilir. Sürekli duygusal iniş çıkışlar yaşayan kişilerde de manik depresif bozukluk olasılığı artar. Ancak depresyon geçirenlerin büyük bir bölümünde yukarıdaki kişilik tiplerinden hiçbiri yoktur.

Aile çevresi

  • Çocuklukta anne ya da babanın ölmesi: Küçük yaşlarda annesini kaybedenlerde depresyon riskinin arttığını düşündüren bazı bulgular vardır. Bu tür bir kayıp, psikolojik izler bırakabilir ve depresyona yatkınlığı artırabilir; öte yandan böyle bir kayıp, kişinin olumsuzluklarla daha kolay başa çıkabilmesini de sağlayabilir. Belki de annebabanın kaybından çok psikolojik, sosyal ve ekonomik sonuçları depresyona yatkınlıkta önem taşır.
  • Annebabanın tutumları: Psikologlara göre, başarıları önemsemeyip her türlü hataya karşı hoşgörüsüz davranan baskıcı, eleştirici anne babalar, çocuklarının ileride depresyon geçirmeye karşı yatkınlığını artırabilir. Psikoterapi stler çocukluk çağında annelerinden çok az duygusal yakınlık gören bireylerin gelecekte depresyona girme olasılıklarının daha yüksek olduğunu belirtseler de, bu iddia henüz bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.
  • Çocuklukta fiziksel ya da cinsel istismar: Fiziksel ya da cinsel istismarın (kötüye kullanım) ileride depresyon riskini artırdığına ilişkin bazı bulgular vardır. Çalışmalarda, bir psikiyatrist tarafından görülen kişilerin yaklaşık yarısında, ergenliğin başlarında ya da çocuklukta bazı olumsuz cinsel davranışlara maruz kalma öyküsü saptanmıştır. Bu deneyimler genellikle hatırlansa da, kimi zaman hastalar ancak depresyona girip Psikoterapi gördüklerinde çocukluk çağlarındaki istismarı hatırlamaktadır. Uzmanlar arasında bu tür anıların her zaman gerçek olup olmadığı konusunda bir tartışma vardır. Bazılarına göre, hastasının sorunlarını cinsel istismara bağlı olduğunu düşünen Psikoterapi stler, ender de olsa, hastanın aslında olmayan şeyleri hatırlamasına yol açabilmektedir. Buna yanlış bellek sendromu adı verilir.

OLASI NEDENLER

Depresyonda hem uzun zamandan beri var olan etmenler, hem de son dönemde yaşanan güçlükler rol oynayabilir.

Depresyona yatkınlığı artıran etmenler:

  • Genler
  • Kişilik
  • Aile çevresi
  • Cinsiyet
  • Düşünce kalıpları
  • Kendi geleceği üzerinde çok az kontrol sağlayabilme
  • Stres ve yaşamdaki olaylar
  • Fiziksel hastalıklar
  • Gün ışığının yokluğu

Depresyon başlatabilen etmenler:

  • Stres
  • Fiziksel hastalıklar
  • İlaçlar
  • Gün ışığının yokluğu

 Cinsiyet
Kadınlarda depresyon tanısı konulma olasılığı erkeklerden iki kat fazladır. Ancak bu bulgu kesinlikle kadınların depresyona daha yatkın oldukları analmına gelmez. Belki de kadınlar depresyonu daha kolay kabul etmekte ya da doktorlar kadınlarda depresyonu daha kolay fark edebilmektedir. Ancak kadınlar üzerinde, erkeklerin daha az karşılaştığı depresyona yol açan sosyal baskılar vardır - küçük bir çocukla evde tek başına yaşamak gibi. Ayrıca âdet dönemlerindeki hormonal değişikliklerin yanı sıra gebelik, doğum ve menopozdaki hormonal değişiklikler de kadınların depresyona yatkınlıklarını artırabilir ya da depresif hastalığı başlatabilir.

Düşünce kalıpları
1967 yılında Amerika’lı psikiyatrist Aaron Beck, depresyonda sık karşılaşılan ve depresyona yatkınlığı artırdığına inandığı bazı düşünce kalıpları tanımlamıştır. Özetlemek gerekirse, Dr. Beck, kendine karşı çok olumsuz olan kişilerin depresyona yatkın oldukları sonucuna ulaşmıştır. Çoğumuzda, zamanın büyük bir kısmının oldukça mutlu geçmesini sağlayan iyimser bir düşünce biçimi vardır.

Başarısızlıklarımızın önemini azaltırken, başarılarımıza olabildiğince önem veririz. Örneğin kalabalık bir kafede bir içki yi döktüğünüzde bardağın aşırı dolu olduğunu ya da birilerinin sizi ittiğini söyleyebilirsiniz - yani olup biten sizin hatanız değildir. Doğal olarak, elinizdeki bardağı kalabalık bir insan kitlesinin içinden tek bir damla bile dökmeden geçirdiğinizde, bardağın aslında tam dolu olmadığını ya da sizi itmemek için herkesin özenli davrandığını söylemezsiniz. Bunun bir beceri olduğunu ileri sürersiniz. Depresyona yatkın bazı kişiler ise tam da bunun tersini düşünür, başarılarını küçültüp hatalarını büyütür.

Depresyondaki kişilerin bu şekilde düşündüğünü gösteren bilimsel kanıtlar olmakla birlikte, depresyondan önce de böyle düşünüp düşünmedikleri konusunda yeterli kanıt yoktur. Bu teorinin önemi, depresyonda en heyecan verici yeni tedavilerden biri olan “bilişsel terapi” kavramının doğmasını sağlamış olmasıdır.

Kendi geleceği üzerinde çok az kontrol sağlayabilme
Bazı uzmanlar, kontrol edemedikleri ve kaçamadıkları durumlarda uzun süre bulunan kişilerde depresyon gelişme olasılığının daha fazla olduğuna inanır. Bu düşünce, bir psikoloğun köpeklerde yaptığı deneylere dayanmaktadır. Deneysel koşullarda herhangi bir neden olmaksızın hafif cezalara maruz bırakılan ve böylelikle kontrol edemedikleri bir ortama mahkûm kılınan köpekler demoralize olmakta, pasişeşmekte ve daha az yemek yemektedir. Deneyleri gerçekleştiren psikolog buna öğrenilmiş ümitsizlik demektedir. Başka uzmanlar ise, köpeklerin davranışlarıyla insanların davranışlarını bir tutmanın ve köpeklerin gerçek anlamda depresyona girdiklerini söylemenin güç olduğunu ileri sürmektedir. Öte yandan, yatağa ya da tekerlekli sandalyeye bağımlı olan ve tüm gereksinimleri hastabakıcılar tarafından karşılanan kişilerde depresyon sıklığı yüksektir.

Yeti yitimine yol açan uzun süreli hastalıklar
Rahatsızlık, sakatlık, bağımlılık ve güvensizlik kişinin depresyona yatkınlığını artırabilir. Çoğumuz bir başkasına bağlı olmaksızın yaşamayı ve başkalarıyla birlikte olmayı severiz. Görece çaresiz kaldıkları bir duruma düşmek ağır hastaların depresyona yatkınlığını artırabilir; bir diğer olasılık da kronik hastalıkların depresyonla savaşabilmek için gereken enerjiyi tüketmesidir. Kişinin kendini ekonomik açıdan güvencesiz hissetmesi de önemli olabilir.

DEPRESYONU TETİKLEYEBİLEN ETMENLER

Stres ve yaşamsal olaylar
İster aniden ortaya çıkan bunaltıcı olaylardan kaynaklansın, isterse uzun dönemli olsun stres depresyona neden olabilir. Stres yaratan olaydan 6 ay sonra depresyon olasılığı altı kat daha yüksektir. Stres depresyona karşı yatkınlığı artırabilir ya da depresyonu başlatabilir.

YAŞAMDAKİ 10 STRESLİ OLAY
  • Eşin ölmesi
  • Boşanma
  • Evlilik içinde yaşanan ayrılıklar
  • Hapse mahkûm edilmek
  • Yakın arkadaşın ölümü
  • Yaralanma ya da hastalık
  • Evlilik
  • İş kaybı
  • Evlilikte barışma
  • Emeklilik

 

Uzun süreden beri barınma, evlilik ve/veya işle ilgili sorunlarınız varsa; eş ya da iş kaybı gibi olaylar bardağı taşıran son damla olabilir. Uzun süreli sorunlar, kısa dönemli sorunların etkisini büyütebilir.

Depresyonu tetikleyen deneyimler genellikle iş kaybı, bir yakının ölmesi ya da boşanma gibi kayıplarla ilişkilidir. Ancak yıkıcı bir ilişki sonunda özgüvenin yitirilmesi ya da utanç gibi açıkça görülmeyen kayıplar da depresyona yol açabilir.

Bu tür kayıpların yalnızca onda birinde depresyon gelişir ve depresyona yol açan deneyimler her zaman kayıplarla ilişkili olmak zorunda değildir. Herkes strese karşı farklı bir psikolojik yolla tepki verir ve nasıl tepki göstereceğimizi tahmin etmek mümkün değildir.

 

DEPRESYONLA BAĞLANTILI HASTALIKLAR
  • Akromegali
  • Addison hastalığı
  • Alkol : beyin üzerindeki doğrudan etkisi ve yaşamınızı altüst ettiği için
  • Beyin apsesi
  • Beyin kanaması
  • Beyin tümörleri
  • Kronik yorgunluk sendromu
  • Cushing hastalığı
  • Demans
  • Diyabet
  • Ensefalit
  • Kafa yaralanmaları Kalp sorunları Hiperparatiroidizm Hipopitiütarizm
  • Hipotiroidizm Multipl skleroz Parkinson hastlaığı Ağır kafa yaralanması
  • Tüberküloz, menenjit Vitamin yetersizliği Viral hastalıklar (grip ve enfeksiyöz mononükleoz dahil)
  • Su dengesi sorunları (örn. vücuttaki tuz miktarının
    düşük, kalsiyum miktarının yüksek ya da düşük olması)

Fiziksel hastalıklar
Fiziksel hastalıklar depresyona yol açabilir. Ciddi bir hastalığa yakalandığınız anlaşıldığında güven ve özsaygınızı yitirip depresyona girebilirsiniz. Ancak buna yol açan nedenler karmaşıktır: örneğin kalp krizinden sonra depresyon oldukça yaygındır ve bu durum olasılıkla kişilerin ölüme teğet geçip kendi ölümlülükleriyle aniden yüzleşmelerinden ya da aniden bazı yetilerini yitirmelerinden kaynaklanabilir. Yaşlı kişilerde depresyonun en önemli nedenlerinden biri fiziksel hastalıklardır.

Bazı hastalıklar bedenimiz üzerindeki etkileri yoluyla depresyona neden olabilir. Depresyonun Parkinson hastalığı ve multipl skleroza eşlik edebilmesinin bir nedeni, bu hastalıkların beyin üzerindeki etkileridir. Hormonları etkileyen hastalıklar da depresyona neden olabilir.

Viral hastalıklarla da bağlantı kurulmuştur: grip salgınlarını sıklıkla depresyon salgınları izler ve enfeksiyöz mononükleoz sonrasında depresyona giren pek çok kişi vardır. Virüslerin depresyona nasıl yol açtığı bilinmese de, bir varsayıma göre virüsler vitamin depolarını tüketip bedenin zayıflamasına yol açmaktadır.

Reçeteli ilaçlar
Reçeteyle satılan bazı ilaçlar da depresyona yol açabilir (aşağıdaki kutuya bakınız); ancak bu listede yer alan ilaçları doktorunuza danışmadan bırakmamalısınız. Bu ilaçlar her zaman depresyona neden olmaz ve depresyonunuz belki de başka bir nedene bağlıdır. Kimi zaman ilaçların kesilmesi, depresyonun kendisinden daha tehlikeli sonuçlara yol açabilir.

DEPRESYONA NEDEN OLABİLEN İLAÇLAR
  • Epilepsi ilaçları
  • Hipertansiyon ilaçları
  • Sıtma ilaçları - meflokin (Lariam)
  • Parkinson izm ilaçları
  • Kanserde kullanılan bazı Kemoterapi ilaçları
  • Doğum kontrol hapları (kombine tabletler ve olasılıkla da yalnızca progestojen içeren tabletler)
  • Digitalis
  • Diüretikler
  • Hepatit C tedavisinde kullanılan intereferon alfa
  • Başlıca trankilizanlar
  • Steroid tedavisi (astım, artrit vs. için)

Reçetesiz satılan ilaçlar da depresyona yol açabilir. Alkol beyni doğrudan etkiler ve kişinin kendini depresif hissetmesine neden olabilir. Alkol izm de yaşamınız üzerindeki olumsuz etkileri aracılığıyla depresyona yol açabilir. Benzer biçimde, kullanılan diğer madde ya da ilaçlar da, dolaysız etkileri ya da yaşam tarzı üzerindeki etkileri aracılığıyla depresyona neden olabilmektedir.

Gün ışığının yokluğu
Çoğumuz kendimizi güneşli havalarda daha iyi hissederiz ve yaz aylarını kış aylarına tercih ederiz, ancak bazı kişilerde bu duygular çok uç noktalara varır. Bu kişiler yaz aylarında sağlıklıyken, kışın başlangıcında günlerin kısalmasıyla birlikte depresyona girer. Bu hastalarda mevsimsel duygulanım bozukluğu (MDB [[][[]][[][[]]][[][[]][[][[]]]]seasonal affective disorder: SAD]) tanısı konulur.

MDB, beyindeki pineal bezden salıverilen melatonin adındaki bir hormonun düzeyleriyle ilişkili olabilir. Bu hormonun salgısı ışığa duyarlıdır ve karanlıkta salgı artar. Işık tedavisi mevsimsel duygulanım bozukluğunun belirtilerini iyileştirmekte kimi zaman son derece etkilidir. Her gün dört saat boyunca özel bir lambadan yayılan parlak ışık altında kalmak, depresyonu bir haftada iyileştirebilir.

 

ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Depresyonun olası pek çok nedeni vardır.
  • Bazı fiziksel hastalıklar ve ilaçlar depresyona neden olabilir.
  • Herhangi bir kişideki depresif hastalığın genellikle birden fazla nedeni vardır.

  

Bu yazı 8855 kere okundu.

Yorum Ekle Arkadaşına Gönder Çıktı Al Yukarı
Ne tür rahatsızlıklarınız var?
Bu anketin sonuçları anket tamamlandıktan sonra yayınlanacaktır.

ana sayfam yap | sık kullanılanlara ekle | iletişim | kullanım şartları | site haritası
Bu sitede yer alan bilgi, belge ve resimler yazılı, görsel veya daha başka bir yöntemle çoğaltılamaz, tamamen ya da alıntı yapılarak kullanılamaz.