Arama  |  Anket Sonuçları  |  Site Haritası  |

13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
Beslenme bozuklukları nasıl gelişir?
18.12.2007 11:47:25
Beslenme bozukluğuna yol açabilen bazı etmenlerden daha önce bahsedilmesine

Beslenme bozukluğuna yol açabilen bazı etmenlerden daha önce bahsedilmesine rağmen bu etmenler bozuklukların neden ortaya çıktığını tam olarak açıklayamaz. Bu, oldukça zor bir konudur. Belirsiz olan çok sayıda nokta vardır. Bu bölümde, önceki bölümde bahsedilen bazı konuları bir arada ele alan bir yaklaşıma yer verilecektir.

Bu, olana bakan ama gördüğünü kesin olarak kabul etmeyen veya beslenme bozukluklarıyla ilgili her şeyin bilindiğini var saymayan bir yaklaşımdır. Beslenme bozukluklarıyla ilgili her şeyi bildiğimizi iddia etmekten hâlâ çok uzaktayız.

Beslenme bozuklukları yalnızca yemek ve kiloyla ilgili değildir. Bunlar, kilo ve yediklerini kontrol etme düşünceleriyle, kişinin kendisine duyduğu saygı ve duygularını denetleyebilmesi gibi daha büyük kişisel sorunların “birbiri içine geçtiği” karmaşık bir ağdan oluşur. Beslenme bozukluğu olan insanlar kendileri hakkında değerlendirmelerde bulunurken kilo ve beslenme konularını abartır. Bunlar pek çok kişi için önemli olsa da beslenme bozukluğu olanlar, bu konulara tuhaf ve aşırı hassas şekilde yaklaşır. Örneğin anoreksiya nevroza hastası bir kadın boyuna göre normal kilodaysa hayatın kendisi için katlanılmaz olduğundan yakınır. Tuhaf olan, aynı kadının geçmişte normal kilodayken hayatından daha memnun olduğunu itiraf edebilmesidir.

Çoğu insan anoreksiya nevrozanın kiloyla veya yemekle aslında alakası olmadığını söyler. Altta yatan asıl nedenin, kişinin kendisine saygı duymaması gibi sorunlar olduğu düşünülür. Altta yatan bu sorunlar daha da “derinde” olan başka kişisel sorunlarla ilgilidir.
 
Bu düşünce tarzında bazı yanlışlıklar vardır. Bu konuları “derinliklerine” göre değerlendirmek daha derinde olan sorunların daha temel ve daha önemli olduğu anlamına gelir. Bu nedenden, kilo ve yemek konusu yüzeysel olarak göz ardı edilebilir. Bu hatadan kaçınmak için kilo ve yemekle ilgili düşüncelerin daha geniş kişisel sorunlarla karışmasını merkeze koyan bir yaklaşım benimsenebilir. Bir anlamda bu iç içe geçme, beslenme bozukluğunun kendisidir. Kişinin kendisiyle ilgili düşünceleri ne kadar yıkıcı olursa olsun bir şekilde kilo ve beslenme konularıyla karışmamışsa kişide beslenme bozukluğu görülmez.
 
Daha büyük kişisel sorunlarla karışmışsa kilo ve beslenmeyi kontrol altına almak zorlaşır. Bu kontrol sorunu, hastanın kişisel sorunlarını çözmesini de güçleştirir. Bu karışıklık, kırması çok zorlaşan bir kısır döngü haline gelebilir. Kısır döngüdeki önemli bir etmen, kiloyu ve insanın yedikleri normalde kontrol altına alabilen düzenleme mekanizmasıdır.

 
ZAYIFLAMA SORUNU
Kilosunu değiştirmeye çalışan herkes, vücudun bu düzenleme mekanizmalarına takılır. Yine de çoğu insan, konuya kilo vermenin ve yediklerini kontrol altına almanın çok kolay bir iş olduğu yolundaki yaygın kanıdan kaynaklanan bir umutla başlar. Çoğu insan başlangıçta çok yersen kilon artar, az yersen kilon azalır ve doğru miktarda yersen kilon istediğin yerde kalır gibi çok düz bir ilkeye inanır. Bu mantıkla, yalnızca biraz uğraşarak istediğiniz her kiloya düşebileceğiniz ve hatta vücudunuzu istediğiniz her şekle sokabileceğiniz sonucu çıkar. Bu türden fikirlere “ zayıflamanın felsefesi” adını veriyorum. Bu,  zayıflama endüstrisinin altında yatan ideolojidir.
 
Ancak böyle bir düşünce şeklinin neden olduğu en az iki sorun vardır. Bincisi, bir kadın istediği kiloda değilse (ya da başkalarının onu görmek istediğini düşündüğü kiloda değilse) bunun nedeni yalnızca şanssız olması değildir. Bu durum o kadının hatasıdır. Kendisini çok şişman hisseden bir kadın, yeterince çaba göstermediğini düşünür ve kilosundan kendisini sorunlu tutar.
 
İkinci olumsuz sonuç, zayıflama felsefesinin çok basit olmasıdır. Vücudumuzun belirli bir kiloyu koruma eğilimi gösterdiği gerçeğini göz ardı eder. Kiloyu ve insanın yediklerini kontrol etmeyi hedefleyen başka bir düşünce tarzı bu eğilimi vurgular. Bu alternatif fikir, vücudun kilo bakımından ayarlanmış bir sistem gibi davranmaya çalıştığını ifade eder. Kendisine fırsat verildiğinde herkesin vücudu o kişiye özgü ve çok dar bir aralıkta kilosunu doğal olarak düzenlemeye çalışır. Bu aralık, örneğin “orta yaş yayılması”nda görüldüğü gibi zamanla değişebilir. Yine de çoğu insan için genelde vücut ağırlığında kalıtımsal bir istikrar söz konusudur. Bu elbette, vücut ağırlığının zayıflama felsefesinin iddia ettiği gibi bir kişisel tercih meselesi olmadığı anlamına gelir. İster beğenin, ister beğenmeyin vücudunuzun da bu konuda bir söz hakkı vardır. Düzenleme fikri her yıl yaklaşık aynı zamanlarda durulan bir ırmak
olarak tasvir edilebilir.
 
Maalesef herkesin vücudunun kendisini düzenlediği kilodan memnun olması diye bir durum söz konusu değildir. Çoğu insan halinden şikayetçidir ve günümüzde bu, kilo vermeye çalışacakları anlamına gelir. Büyük kısmı zayıflamaya çalışırda. İnsanlar kilo vermeye çalışmaya başladıklarında, düzenlemeyi esas alan bu alternatif fikrin öngörüleri,  zayıflama felsefesinden ayrılık gösterir. zayıflamaya çalışanların çoğu “rejim çıkmazı” adı verilen durumla karşılaştıklarında şaşkınlığa uğrar.
 
Vücut ağırlığını düzenlemek
Bir insan zayıflamaya çalışıyorsa bu, kendisinden bir şekilde memnun olmadığı anlamına gelir. Tanım olarak, rejim yapanlar kilolarından memnun değildir. Ancak bu memnuniyetsizlik çoğu zaman vücut ağırlığını değiştirmek gibi basit bir istekten fazlasını ifade eder. Kadın, kendisini genel olarak düzeltecek bir şeyler yapmak ister. İnsanlar genelde, hayatları başka açılardan olumsuz gidiyorsa veya kendilerini kötü hissediyorsa rejime başlarlar. Rejim yapmak, olumlu bir hareket gibi görünür.
 
Yani tipik olarak rejim yapmaya karar veren bir kişi başlangıçta kendisini çok iyi hisseder. Hem rejim yaptığı için, hem de hayatını kontrol altında tutabildiğini hissettiği için kişi mutlu olur. Ancak bir süre sonra rejim yapmanın diğer yüzüyle karşılaşır. Sürekli açlık hisseder, aklı her zaman yemektedir, yememek için kendini zor tutar ve normalden daha sinirli ve duygusal davranır. Vücudun düzenleme mekanizmaları rejim yapan kişinin sınırlarını zorlamasına karşı koymaktadır. Daha önceleri istikrar sağlayan şeyler artık geri tepmekte ve istikrarsızlığı artırmaktadır. Rejim yapan kişi bu mekanizmaları ne kadar zorlarsa, onlar da o kadar geri teper. Buna “rejim çıkmazı” adı verilir. Rejim yapmak vücutta bir tepki uyandırır. Rejim yapan çoğu kişi kilo vermeyi başaramazsa bir süre sonra, en azından geçici olarak rejimi bırakır. Böyle bir “başarısızlık” beslenme bozukluğunun tuzağından korunmak için ÖNEMLİ nokta olabilir. Beslenme bozukluğu olan kişiler rejim yapanlardan farklıdır. Rejim çıkmazıyla karşılaşsalar bile kilo verme çabaları nda ısrar ederler.

KISIR DÖNGÜLER
Anoreksiya nevroza hastalarının çoğu, kilo vermeye çalışırken başlangıçta hedefledikleri noktayı geçer. Neden? Anoreksiya nevrozaya yakalanma ihtimali yüksek olan bir kadın, başarısız olmaktan korktuğu için rejime devam etmektedir. Ya kontrollü olma hissinden vazgeçememektedir veya kontrolü kaybetmekten korkmaktadır, ya da bunların her ikisi de geçerlidir. Vücudunun ağırlığını belli bir seviyede koruma çabasına kontrolü artırarak yanıt verir. Ancak kadın (ırmak benzetmesiyle tanımlanan) düzenleme mekanizmasını kontrol anlayışına karşı gerçek bir tehdit olarak değerlendirir. Irmağın önüne ne kadar set koyarsanız koyun onu yıkacak güce sahiptir. Kadın kendini kontrol etmeyi bırakarak bu kısır döngüden kurtulabilir ancak bu durum kadının o çok korktuğu başarısız olma riskini artırır.
 
Hasta bir “direnme kısır döngüsü” ne takılıp kalır. Başlangıçta hedeflediği kilonun altına düşer. Ayrıca yediklerini ve kilosunu kontrol etmenin, kendisini iyi ve kontrollü hissetmenin tek yolu olduğu bir noktaya gelmiştir. Anoreksiya nevroza hastalığına yakalanmıştır.
 
Bulimia nevroza hastalığına yakalanma potansiyeli taşıyan bir kadın, aynı kısır döngüye boyun eğer ve abur cubur yeme krizlerine girerek yanıt verir. Bu kendi başına korkutucudur. Ardından kontrolü ele almaya ve kendini durdurmaya çalışır ancak bu durum yeni bir abur cubur krizini beraberinde getirir. Hasta bir “açlık ve abur cubur yeme döngüsü”ne saplanır. Kusmak ve müshil kullanmak gibi davranışlar bu kısır döngüyü daha da beter hale getirir. Kadın bulimia nevroza hastalığına yakalanmıştır.
 
Hem anoreksiya nevroza hem de bulimia nevroza hastalıklarında, kiloyu ve yediklerini kontrol altına alma davranışı, kişinin kendisine saygı duyabilmesi ve kendisini iyi hissedebilmesi için daha kritik bir noktaya oturur. Sorunlar birbiriyle iç içe geçer. Hasta işleri yoluna koymaya çalışır ama böyle davranarak yalnızca daha kötü hâle getirir. Kendisini geliştirmeye ve kontrol etmeye yönelik çabalarının başlangıçta hedeflediğinden çok farklı sonuçlar verdiğini görür. Kendisini kötü hisseder ama rejimi bırakmak yerine daha ısrarcı davranır çünkü böyle yapmamanın riski daha yüksek gibi görünmektedir. Bu ısrar daha büyük bir başarısızlık ve acıya yol açabilir. Buna “kontrol kısır döngüsü” adı verilir.
 
Önemli noktaları tekrarlamamız gerekirse, beslenme bozukluklarını bu şekilde tanımlamak, bu bozuklukların bir dizi kısır döngüden ortaya çıktığını ve kısır döngülerin birleşerek yediklerini azaltmaya çalışan bazı insanları hapsettiğini ifade etmektedir. Kişi yediklerini azaltmaya başlarken kendine koyduğu ilk hedef, zayıfığı güzel olarak değerlendiren toplumsal ortamı kendisinin nasıl yorumladığını gösterir. Bir defa başlayınca yediklerini sınırlama davranışı, kendi kendisini devam ettirir bir yola girer. Irmak benzetmesinde tanımlandığı gibi fizyolojik mekanizmalar psikolojik yanıtlar doğurur. Aynı şekilde, bir kişinin verdiği psikolojik yanıtlar, fizyolojik mekanizmaların daha ileri götürülmesine neden olur.
 
En sonunda vücutta daha önce de değinilen erişkin hormonal faaliyetlerinin “kapanması” gibi çeşitli değişiklikler meydana geldiğinde bunların da psikolojik sonuçları olacaktır. Bu sırada hasta her zamankinden farklı şekilde hisseder ve davranışlarda bulunur, başka insanlarda ona değişik şekillerde yanıt verir. Örneğin sağlam bir ergen yerine hasta bir çocuk gibi veya sağlıklı bir yetişkin yerine garip bir sakat gibi görülür. Hastaya kendini köşeye sıkışmış gibi hissettirecek her türlü sonuç ortaya çıkabilir.
 
KİMLER DAHA HASSASTIR?
Bu kısır döngülere takılıp kalacak insanlar bir şekilde hassas olmalıdır. Ancak bazı insanları diğerlerine göre daha hassas yapan etmenlerin neler olduğunu kesin olarak bilememekteyiz.
 
Genetik biliminin gösterdiği kanıtlara göre kısmen biyolojik nedenler rol oynayabilir. Ancak psikolojik etmenler muhtemelen çok kritik öneme sahiptir. Bazı duygusal çıkmazlarda olan insanlar daha kolaylıkla köşeye sıkışabilirler. Örneğin duygularını çok sıkı kontrol etmesi gerektiğini düşünen ve/veya dibe vurmaktan bıkmış birisi rejim yapmaktan zor vazgeçer. Bir kadının kendisini daha güvensiz ve değersiz hissetmesine neden olan her şey dengesini bozabilir (Önceki hikayelerde anlatılan Heather da Susan da bu açılardan hassas kabul edilebilir).
 
Ayrıca bazı insanlar istikrarsızlığın ve öngörülemezliğin üstesinden gelemez. Bu kişiler genelde saplantılı veya mükemmeliyetçi kabul edilir. Bu kişilik özelliklerinin bazı zamanlarda yararı olsa da bir kişiyi özellikle beslenme bozukluklarına, özellikle de anoreksiya nevrozaya karşı daha hassas hale getirebilir.
 
Bu bölümde beslenme bozukluklarının hangi nedenlerden kaynaklanmış olabileceği üzerinde durulmuştur. Başka türlü beslenme bozukluklarının nedenleri hakkında insana çok dağınık gelebilen teorilerin ve fikirlerin bir araya toplanması bu şekilde sağlanabilir. Ancak şimdilik beslenme bozuklukları konusunda yanıtlardan çok, sorular olduğunu da vurgulamak isterim. Ancak pek çok kişi bu esrarlı bozuklukların üstesinden gelebilmektedir. Sıradaki bölümde tedavi yöntemleri ve hastalara yardımcı olmak için neler yapılabileceği anlatılmaktadır.


ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Kişiyi beslenme bozukluğuna götüren ilk adım, yediklerini azaltarak kilo vermeye çalışmaktır.
  • Başarısız olma ve bırakma korkusu, insanın beslenme bozukluklarının tutsağı olmasına yol açabilir.
  • Beslenme bozukluğu olan insanlar kilo, özgüven ve kendini kontrol konularında karmaşık bir tutum takınırlar.
  • Bazı insanlar beslenme bozukluklarına karşı daha hassas olabilir, örneğin saplantılı ve mükemmeliyetçi olan kişiler.

  

Bu yazı 6238 kere okundu.

Yorum Ekle Arkadaşına Gönder Çıktı Al Yukarı
Ne tür rahatsızlıklarınız var?
Bu anketin sonuçları anket tamamlandıktan sonra yayınlanacaktır.

ana sayfam yap | sık kullanılanlara ekle | iletişim | kullanım şartları | site haritası
Bu sitede yer alan bilgi, belge ve resimler yazılı, görsel veya daha başka bir yöntemle çoğaltılamaz, tamamen ya da alıntı yapılarak kullanılamaz.