Arama  |  Anket Sonuçları  |  Site Haritası  |

13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
Beslenme bozukluklarının bazı özellikleri
18.12.2007 11:45:36
Beslenme bozukluklarının kilo kaybı gibi bazı özellikleri gözle görünür. Diğerleri psikolojiktir ve gözle görünmesi mümkün değildir.

Beslenme bozukluklarının kilo kaybı gibi bazı özellikleri gözle görünür. Diğerleri psikolojiktir ve gözle görünmesi mümkün değildir. İki bozukluk birbiriyle çok iç içe girdiği için anoreksiya veya bulimia nevroza hastaları çoğunlukla aynı belirtileri gösterir. Bu belirtilerin çoğu yemekle, beslenmeyle ve kiloyla ya da dış görüntüyle ilgilidir.

VÜCUT AĞIRLIĞININ DEĞİŞMESİ
Kilo kaybı, anoreksiya nevrozanın en başta gelen belirtisidir. Kilo kaybı çok büyük orandaysa sağlığa ciddi bir tehdit de oluşturabilir. Elbette, kaybedilen kilo değerlendirilirken hastanın boyu ve hastalığın başlangıcından önce kaç kilo olduğu hesaba katılmalıdır. Herkesin vücut ağırlığının kendisine göre bir sınırı olduğu ve bu sınır içinde zamanla doğal olarak yerleşeceğine dair kanıtlar mevcuttur. Bu ağırlık, tablolarda görülen “ideal” kilo veya kişinin olmak istediği kilodan farklı olabilir. Genel kural olarak, orta kiloda bir kişinin vücut ağırlığının yüzde 10 ila 15’ini kaybetmesi önemli bir kilo kaybıdır. Yüzde 25 ila 30’unu kaybetmesi ise kaygı uyandırır çünkü böyle kilo kaybı sağlığı tehdit eder. Özellikle büyümesini tamamlamamış bir çocukta anoreksiya nevroza görülmesi tehlikelidir. Rahatsızlık uzun süreli olursa çocuğun büyümesini engelleyebilir.
 
Bulimia nevroza hastalarının kilosu sabit kalır. Ancak kilo, abur cubur yemekle kişinin kusarak, müshil kullanarak veya aşırı spor yaparak fazla kalorilerinden kurtulmaya çalışması arasındaki hassas bir dengenin sonucu olduğu için kolayca değişebilir. Bulimia nevroza hastaları çok aşırı kilo alıp verebilir.
 
BESLENME BOZUKLUĞUNUN İŞARETLERİ VE BELİRTİLERİ
• Vücut ağırlığındaki değişmeler
• Yemeği azaltma
• Abur cubur yeme
• Kontrolünü kaybetme korkusu
• Kişinin vücudunu yanlış değerlendirmesi
• Kusma
• Müshil kullanımı
• Aşırı spor yapma
• Hormonlarda değişiklik
• Psikolojik belirtiler
 
YEMEĞİ AZALTMA
Heather ve Susan’ın hikayelerinde ortak olan bir özellik, ikisinin de kilosundan şikayetçi olması ve yedikleri yemek miktarını azaltarak veya “şişmanlatan” yiyeceklerden uzak durarak zayıflamaya çalışmasıydı. Toplumumuzda yemeği azaltmanın birinci nedeni olarak kilo verme isteği gösterilmektedir. Ancak kendi kendini cezalandırma, arındırma veya sağlık ya da dinle ilgili başka nedenlerden dolayı da yemek azaltılabilir. Bazı değişik beslenme bozukluklarının bunlar gibi farklı nedenlerden kaynaklanan, yemeği kısma davranışıyla ortaya çıktığı görülmektedir.
 
Yemeği azaltmanın çok ciddi sonuçları vardır. İştahı yerinde olmasına rağmen yediklerini azaltan genç bir kadın acıkır, yemek aklından çıkmaz, kendini tutmakta zorlanır ve normalden daha sinirli davranışlar gösterir. Anoreksiya nevroza hastası birisi, özellikle bazen kendi kendisine bile itiraf edemese de bu belirtilerin hepsini yaşar. Bunlar, yarı – açlığın sonuçlarıdır.
 
Beslenme bozukluğu yaşayan insanların yeme düzenleri çok farklılık gösterir. Genellikle, anoreksiya nevroza hastaları “güvenli” veya daha az “şişmanlatan” olarak kabul ettikleri birkaç çeşit yiyecekten çok az miktarda yerler. Bazen yemek yemek belirli zamanlarda belirli şekilde gerçekleştirilmesi gereken bir ayin hâlini alır. Başka insanlar, özellikle de aile üyeleri de bu ayinlere katılmaya başlayabilir. Hastanın az da olsa yemek yemesini sağlamak için ona uymaktan başka şansları kalmadığını hissedebilirler.
 
Tuhaf olan, bazı anoreksiya hastalarının başkaları için yemek pişirmeye devam etmesidir. Bunu, yemeğin aklını rahatsız etmesinden kurtulmanın ve kendisine ve başkalarına ne kadar kontrollü olduğunu göstermenin bir yolu olarak kabul edebilirler.
 
Bulimia nevroza hastalarının, abur cubur yemeleri sayılmazsa, yemek yeme alışkanlıkları genelde normaldir. Bazıları abur cubur yemediği zamanlarda çok az yer ama çoğu normal şekilde besleniyor ya da düzenli bir rejim uyguluyor gibi görünür. Bulimia hastalarının sorunlarını ve bu sorunların yarattığı ıstırapları gözlemlemek daha zordur.

ABUR CUBUR YEMEK
Abur cubur yemek, bulimia nevrozanın en başta gelen özelliğidir. Anoreksiya nevroza hastalarında da görülebilen bir durumdur. Abur cubur yemek, kısa sürede çok büyük miktarlarda yemek ve ardından gelen kontrolü kaybetme hissi şeklinde tarif edilebilir. En kötü durumda kişi, içinden gelen korkutucu, üzücü ve hatta acı verici bir şekilde yemek yeme isteğinin esiri olur. Bu, yılbaşı gibi zamanlarda yine abur cubur olarak tanımlanabilecek şekilde yiyerek zevkli bir doyum yaşamaktan farklıdır.
 
Abur cubur yemeyi tetikleyen pek çok etmen arasında duygusal dalgalanma yaşamak da yer almaktadır. Ancak en önemlisi, kişinin yememek için sürekli kendisini durdurmaya çalışmasıdır. Bir insan yarı aç haldeyse yemek yeme dürtüsü artar. İnsanlarda vücutta gıda azalınca aklın yemeğe takılmasına ve bulunca aşırı yemesine neden olan bir içsel mekanizma olması doğaldır. Kişi kendi kendisini mahrum etmişse, kendisini bırakıp yemek yemesi durumunda suçluluk duygusu artar. Yemek, çok büyük bir yenilgi ya da manevi çöküş gibi gelebilir. Diğer taraftan, uyuşturucu almış veya sarhoş olmuş hissi de verebilir. Abur cubur yemek sırasında duygusal olarak yaşananlar kişiden kişiye değişir ama esas olan, kontrolü kaybetme duygusudur. Ardından, kişi genelde mutsuz olur ve hatta kendisinden iğrenir. Sık sık rastlanan bir tepki, yeme isteğini durdurmaya ve gelecekte daha az yemeye karar
vermektir. Ancak kişi böyle davranarak gelecekte abur cubur yeme krizine daha kolayca gireceğini göz ardı eder.
 
KONTROLÜNÜ KAYBETME KORKUSU
Beslenme bozukluğu yaşayan insanlarda ortak olarak görülen bir düşünce tarzı, kontrolünü kaybetmek korkusudur. Anoreksiya nevroza hastası bir kişi abur cubur yemekten korkar ama bundan daha çok korktuğu şey kilo almaktır. Her zaman tetikte olmazsa ve korunmak için gerekli önlemleri almazsa kilosunun kontrolünün dışına çıkarak artacağını düşünür. Kilosundaki en ufak bir artış bile korkuturken, kilo vermek kişiyi rahatlatır. Bu korkusuna yenilen hasta yediklerini kontrol altına almaya çalışır ve sonuç olarak kilosu azalır.
 
Bulimia nevroza hastası bir kişi de bu korkuyu bir dereceye kadar paylaşabilir ama abur cubur yemekle ne kadar kilo kaybedeceğini öngörmek zorlaşır. Ancak her iki hastalığa yakalanan kişilerin de kilolarını ve beslenme alışkanlıklarını denetleyecek bir “otomatik pilot”un varlığını hissettikleri söylenemez. Beslenmenin ve kilonun kontrolü, dengesiz ve güvenilmez görünür.
 
Bazen kontrolünü kaybetme korkusu o kadar artar ki, kişi rejimden yalnızca bir defa sapsa bile her şeyin ters gideceğini düşünür. Örneğin, anoreksiya nevroza hastası bir kişi “şişmanlatıcı” kabul ettiği yiyeceklerden çok az bir miktar yese bile obez olacağına inanır. Bu görüşünü çürütmeye yönelik her türlü mantıklı yorumu da bir kenara iter çünkü kendisi obez olacağını hissetmektedir. Beslenme bozukluğu, özellikle de anoreksiya nevroza yaşayan insanlar vücutlarına tarafsız gözle bakamaz. Kendilerine başkaları nın değerlendirdiğinden çok farklı bir şekilde bakarlar.

VÜCUDUNU YANLIŞ DEĞERLENDİRMEK
Beslenme bozukluğu yaşayan insanların çoğu vücutlarını üzüntü ve endişe kaynağı olarak görür. Bu kişilerin büyük kısmı vücudu hakkında yanlış bir izlenime sahiptir. Bu durum aynaya baktığında aşırı şişman birisini gören bir deri bir kemik kalmış bir kadın resmiyle tasvir edilir. Bu kadar yanlış değerlendirmek ileri derecede anoreksiya nevroza hastalarında bile görülmeyebilir ama beslenme bozukluğu yaşayan kişilerde bu eğilim daha hafif derecelerde bile olsa genellikle görülür. Ayrıca böyle bir resim gerçekten karmaşık olan bir durumu aşırı basitleştirmektedir.
 
İnsanların vücutları hakkında düşündükleri, onların inançları ve kendisiyle ilgili sahip olduğu genel görüşle alakalıdır. Gerçekten obez insanlar ve hamile kadınlar gibi vücutlarından endişe duyan başkaları da beslenme bozukluğu yaşayanlar gibi vücut ölçülerini ve şeklini yanlış değerlendirirler.
 
Beslenme bozukluğuna maruz kalmış pek çok kişinin sorunu, kendisini şişman olarak görmesi değildir. Bunun yerine, kendilerini şişman hissederler veya kontrolü kaybederlerse şişmanlama riski taşıdıkları nı düşünürler. Bu tür duygular gerçekte kaç kilo olduklarıyla tamamen alakasızdır. Bir kişi 63 kilogram ağırlığındayken kendisini nasıl şişman hissediyorsa 38 kilogram ağırlığına düştüğünde de yine aynı şekilde şişman hisseder. Bunun mantıksız olduğunu bilirler ancak böyle hissetmekten kurtulamazlar.

KİLOYU KONTROL ETMEK İÇİN DENENEN ANORMAL YÖNTEMLER
Kiloyu kontrol altına almak için en sık başvurulan yöntem, kişinin yemeği azaltmasıdır. Ancak her iki beslenme bozukluğunu da yaşayan insanlar, özellikle de abur cubur yiyorsa kilo almaktan korunmak için farklı yöntemler de deneyebilir. En yaygın görülen yöntemler kendi kendini kusturmak, müshil ilacı ve idrar söktürücü ilaç kullanmaktır. Bazıları, kusmak yerine yiyeceği çiğner ve yutmadan tükürür.
 
Yemek yedikten kısa bir süre sonra kusmak, vücudun emdiği besin miktarını azaltmak için hiç şüphesiz etkili bir yöntemdir. Kendi kendini kusturmak için kişi genelde boğazın gerisini parmak veya diş fırçası gibi bir cisimle uyarır. Ancak kusmak tehlikelidir. Ardı ardına kusmak, vücudun düzgün şekilde çalışabilmek için gereksinim duyduğu tuz ve iyonlardan, özellikle de potasyumdan mahrum kalmasına yol açar. Vücut, dengesini korumak için çok çalışır ancak zamanla zorlanmaya başlayabilir. Bu durumda kişi gerçekten büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalır. Örneğin, hasta krize girebilir veya kalbi zarar görür, hatta durabilir ancak neyse ki bu az rastlanan bir durumdur.
 
Ancak tekrarlanan kusmanın daha yaygın olarak görülen etkileri arasında diş minesinin aşınması ve ağız, boğaz ya da yemek borusu dokularının zarar görmesi sayılabilir. Kusma, parotis tükürük bezlerinin şişmesine de yol açabilir ve bu durum kişide “hamster yanağı” görülmesine neden olur.
 
Başka bir yöntem de aşırı müshil ilacı kullanmaktır. Müshil ilacını aşırı kullanmanın ardında yatan mantık, besinlerin bağırsaklardan geçişi hızlandırılırsa vücut tarafından emilen besin miktarının azalacak olması dır. Bu doğru olmasa da bazı insanlar bu etkiyi sağlamak için inanılmaz miktarda müshil ilacı kullanır.
 
Böyle yaparak kusan kişilerin sağlıklarıyla ilgili girdiği risklerin aynısına girerler. Çünkü müshil ilaçlarının en başta gelen etkisi, sıvıların ve tuzun bağırsaktan emilmesini durdurmaktır. Aşırı kullanımı vücuda gerekli sıvıların ve tuzun aşırı derecede azalmasına yol açabilir. Büyük bir miktarda müshil ilacı alındıktan sonra vücut ağırlığı önemli ölçüde değişse de, bu yalnızca vücutta su miktarının azalmasının bir sonucu olur. Vücuttaki yağ oranında bir değişiklik olmaz. Su veya sıvılar yine alınınca vücut ağırlığı artacaktır.
 
Aynı durum idrar söktüren ilaçlar veya su tabletleri için de geçerlidir. Doktorlar, kalp yetmezliği de olmak üzere pek çok sorunun tedavisi için idrar söktürücü ilaçlar yazabilirler. Ancak hafif idrar söktürücüler reçetesiz olarak da satılır ve aşırı dozda alındığı takdirde çok zararlı etkiler yapabilir. Müshil veya idrar söktürücü ilaçları aşırı miktarda kullanmak, vücuttaki su dengesini bozarak sıvı tutmaya, kilo almaya ve şişmeye (ödem) yol açabilir.
 
AŞIRI SPOR YAPMAK
Beslenme bozukluğu olan kişiler kilolarını kontrol altına almak için aşırı egzersiz yaparlar. Yine, egzersiz yapmanın kilo vermek üzerindeki etkisi abartılmıştır. Aslında bu etki oldukça azdır. Hiç şüphesiz, genel olarak, egzersiz yapmak vücudu zinde ve sağlıklı kılmak için gerçekten yararlıdır. Ancak besleme bozukluğu olan kişiler, kilo almalarını engelleyeceği düşüncesiyle deli gibi egzersiz yaparlar.
 
Genelde tek başlarına egzersiz yaparlar. Haftada birkaç gün, hatta her gün spor derslerine gidebilir, yürüyüş yapabilir ve hatta evde de egzersiz yapabilirler. Spor yapmak, günlük hayatlarının o derece parçası olur ki durmayı düşünmek bile korkunç gelir. Yalnızca sürekli, sürekli egzersiz yaparak kontrolünü yitirme korkusundan kurtulabilirler. Egzersiz yapmanın sağlayabileceği yararlar da kilo verdiği veya metabolizması dengesizleştiği için zayıf düşen bir vücudu, kendini adeta cezalandıran bir egzersiz programına zorlamanın duygusal ve fiziksel maliyeti yanında hiç kalır.
 
HORMONSAL DEĞİŞMELER
Adet dönemlerinin gerçekleşmemesine tıp dilinde verilen isimdir ve anoreksiya nevrozanın en başta gelen belirtilerinden birisidir. Bunun nedeni, anoreksiya nevrozanın metabolizmayı ve vücudun üreme işlevini düzenleyen kimyasal haberciler olan hormonlarda önemli değişikliklere yol açmasıdır.
 
Bulimia nevroza hastalarında da vücut ağırlıkları sabit olduğu zamanlarda bile benzeri değişiklikler görülür ama bu değişiklikler daha yüzeysel ve istikrarsız olur. Bunun nedeni muhtemelen, anoreksiya nevrozada görülen değişikliklerin nedeninin büyük oranda vücut ağırlığının azalması olmasıdır.
 
Büyümekte olan çocukların vücut ağrılığı ve vücuttaki yağ oranında görülen normal artış, ergenlikte yaşanan fiziksel değişmeleri artırmaktadır. Vücut ağrılığının belirli bir eşiği geçmesi, hormonsal değişmeleri tetikler. Bu değişmeler sonuç olarak kızlarda adet görmeye ve erkeklerde de o kadar bariz olmasa da gelişmeye yol açar. Vücutları fiziksel büyümeyle “açılmış” olarak tanımlanabilir.
 
Kilo kaybedildiğinde bu süreç tersine dönmektedir. Vücut, adet görmeyi sağlayan hormonsal sistemleri “kapatır” ve adetler durur. Kız adet görmeye henüz başlamamışsa adetin başlangıcı gecikebilir.
 
Bu kapatma, yiyeceğin kıt olduğu ve açlık yaşandığı dönemlerde hamile kalmayı engelleyen içsel bir koruma mekanizmasını temsil edebilir. Ancak yiyecek kıtlığı, kişinin duygusal nedenlerden ötürü kendi kendisinin yarattığı bir durumsa, hormonal değişmelerin etkileri pek çok anlam taşıyabilir. Örneğin, kız kendisini daha az cinsel veya az büyümüş hissedebilir. Eğer ergenliğin getirdiği duygusal kargaşa içindeyse bu, kendisini rahatlatabilir. Başkaları ise cinsel istekte azalma yaşayabilir. Bu tür değişiklikler hastaların yaşadığı hayatlarının daha karışık, öngörülemez ve korkunç hâle geldiği yolundaki düşüncelerini daha kötü etkiler.
 
Bütün üreme sisteminin kapandığını gösteren hormonsal değişmelerin dışa vurmasıdır. Anoreksiya nevrozadan dolayı yaşayan kadınlar yumurtlayamadıkları için hamile de kalamaz.
 
Kemik Erimesi de anoreksiya nevrozanın yine çok önemli sonuçlarından birisidir. Bu, kemiklerin kırılmasına ve çatlamasına neden olabilir. Kötü beslenmenin de bir rolü olmasına rağmen Kemik Erimesi daha çok hormonsal nedenlerden meydana gelir.
 
Tiroit ve büyüme hormonu gibi diğer hormonlar da anoreksiya nevrozada kilo kaybından dolayı değişikliğe uğrar ama bu değişikliklerin etkisi daha zor fark edilir ve muhtemelen daha önemsizdir.

DİĞER FİZİKSEL SORUNLAR
Beslenme bozukluğundan kaynaklanan pek çok başka fiziksel sorun vardır ama bunların çoğu ender görülür. Ayrıca bu sorunlar ancak ileri durumlarda ortaya çıkar. Ancak beslenme bozukluğuna özgü olmasa da bu bozuklukları yaşayan insanlarda görülen çok sayıda küçük fiziksel belirti vardır. Bunların arasında vücudun kabarması, kabız, gaz, zayıfık ve bayılma sayılabilir. Kendini aç bırakmak ve abur cubur yemek vücut için hiç iyi değildir ve vücut bunlardan mutlaka şikayetçi olacak ve tepki verecektir.
 
PSİKOLOJİK ÖZELLİKLER
Vücudunu yanlış değerlendirme ve kontrolü kaybetme korkusu gibi daha önce anlatılan özellikler, fiziksel olmaktan çok psikolojiktir. Ancak daha belirsiz olmakla beraber çok önemli olan başka pek çok psikolojik belirti sayılabilir. Anoreksiya nevroza ve bulimia nevroza hastalarının neredeyse tamamı mutsuz ve endişelidir. Özellikle kendilerine saygıları az ve özgüvenleri de zayıftır.
 
Beslenme bozukluğu yaşayan kişilerin çoğu endişeli ve sıkıntılıdırlar. Başkalarında da sürekli ocağı kontrol etme gibi saplantılı davranışlar görülür. Beslenme bozukluğu yaşayan bazı kişiler, aşırı duygularla başa çıkabilmek için zararlı yöntemler denerler. Örneğin Alkol veya uyuşturucu kullanabilirler. Bazıları intihar etme eğilimi gösterdikleri veya kendilerine zarar verdikleri krizler geçirebilirler. Pek çok hasta, beslenme bozukluğunun etkilerinin başka insanlarla ilişkilerini değiştirdiğini görür.
 
ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Kilo kaybı anoreksiya nevrozada mutlaka görülürken bulimia nevrozada görülmeyebilir.
  • Hastalar genelde bazı yiyecekleri “iyi” veya “kötü” olarak değerlendirirler. Bazı yiyeceklerin şişmanlamaya neden olacağını veya abur cubur yeme krizine girmeye yol açacağını düşünürler.
  • Anoreksiya nevroza hastalarının çoğu vücudunu yanlış değerlendirir. Fazla kilosu bulunmasa bile aşırı şişman olduğunu düşünürler.
  • Abur cubur yeme krizinin ardından kusarak veya müshil ilacı alarak yenilenlerden kurtulmaya çalışmak yaygın olarak görülür.
  • Anoreksiya nevroza hastası kadınlar genelde adetten kesilir.

  

Bu yazı 5407 kere okundu.

Yorum Ekle Arkadaşına Gönder Çıktı Al Yukarı
Ne tür rahatsızlıklarınız var?
Bu anketin sonuçları anket tamamlandıktan sonra yayınlanacaktır.

ana sayfam yap | sık kullanılanlara ekle | iletişim | kullanım şartları | site haritası
Bu sitede yer alan bilgi, belge ve resimler yazılı, görsel veya daha başka bir yöntemle çoğaltılamaz, tamamen ya da alıntı yapılarak kullanılamaz.