Arama  |  Anket Sonuçları  |  Site Haritası  |

13 Punto 15 Punto 17 Punto 19 Punto
İnsanlar neden beslenme bozuklukları yaşamaktadır?
18.12.2007 11:46:57
İnsanlar neden beslenme bozukluklarına yakalanmaktadır? Sorusunu cevaplamak oldukça zordur.
İnsanlar neden beslenme bozukluklarına yakalanmaktadır? Sorusunu cevaplamak oldukça zordur. Hiç cevabı da olmayabilir, pek çok cevabı da olabilir. Beslenme Bozukluğunun gelişmesini tetikleyen pek çok etmen vardır. Bazılarının etkisi hakkında yeterli bilgi bulunmakla beraber, diğerlerinin önemi hâlâ belirsizidir.
 
 
Anoreksiya veya bulimia nevrozaya nelerin neden olduğu konusunda üretilen çok sayıda teori vardır. Bazı insanlar ailevi sorunların veya çocuklukta yaşanan travmaların neden olduğundan emindir. Başkaları basını veya moda endüstrisinin her yeri kaplayan etkisini suçlar. Yine başkaları cinsiyet siyasetinden, çinko eksikliğine, pek çok neden bulur.
 
Bir konuda birbirini çürütmeye çalışan pek çok teori varsa, hiç kimsenin konunun özüne inemediğini düşünmek en isabetli yargı olur. Bu bakımdan, beslenme bozukluklarına nelerin neden olduğu sorusunun belki de hiç yanıtı yoktur. Başka açılardan da, hasta sayısı kadar neden olduğu söylenebilir. Çok genel bir ifadeyle, beslenme bozukluklarının mutsuzluk ve duygusal sorunlarla bağlantılı olduğu ve hatta bunlardan kaynaklandığı söylenebilir. Bu mutsuzluğun kökleri çok özel ve kişiseldir. İki kişi birbirinin aynı değildir. O yüzden beslenme bozukluklarının nedenleri hakkında söylenebilecek her şey genelleme olur. Yine de genellemeler rehber olarak yararlı olabilir. Beslenme bozukluklarının neden meydana geldiğini anlamak için aşağıda sayılan etmenler hesaba katılmalıdır.
 
ŞİŞMANLIKTAN KORKMA VE ZAYIF OLMA İSTEĞİ
Bütün beslenme bozukluklarının ortak yönü, kişinin yediği yemeği azaltmasıdır. Yediklerini azaltmanın en yaygın nedeni, kilo vermeye çalışmaktır. Karmaşık görünse de beslenme bozukluğu gösteren kişilerin çoğu işe yalnızca zayıflamaya çalışarak başlamaktadır.
 
Elbette bir kişi başta neden zayıflamaya çalışır sorusuna yanıt vermek de zordur. Tanım olarak kilo vermeye çalışan bir kişi kendisinden veya en azından vücudunun bir tarafından memnun değildir. Bu memnuniyetsizlik genelde vücudunun şeklinden ve görüntüsünden mutsuz olmaktan daha fazla olabilir. Kişi, vücudu üzerinde saplantılı düşünceler taşıyabilir çünkü zayıfladıkça kilonun ve vücut şeklinin çok önemli olduğunu ve bunların kolayca kontrol edilebildiğini ve değiştirilebildiğini düşünür. Bunlar yaygın olarak rastlanan düşüncelerdir.
 
TOPLUMSAL BASKILAR
Günümüzde zayıf olmak çekici, sağlıklı ve başarılı olmakla beraber değerlendirilmektedir. Bu durum özellikle kadınlar için geçerlidir. Tombulluk geçmişte beğenilse de artık kötülenmektedir.
 
Ayrıca, insanların yeni bir görüntüye ve görüntüsü sayesinde daha güçlü bir özgüvene kavuşması için her türlü öneriyi getirebileceğini ve her yardımda bulunabileceğini iddia eden büyük bir sektör oluşmuştur. zayıflama endüstrisi moda, reklamcılık ve basınla yakından ilintilidir. Hep beraber kadınlar, özellikle de genç kadınlar üzerinde güçlü bir etki yapmaktadır. Ancak bu çok genel bir etkidir. Tek başına alındığında neden bazı kadınlarda beslenme bozukluğu görülürken pek çoğunda görülmediğini açıklayamaz. Dahası, basının yeni bir kültür yaratmak yerine olanı yansıttığı da söylenebilir. Bu da tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar gibi bir sorudur.
 
AİLEVİ ETKİLER
Hem anoreksiya nevroza hem de bulimia nevroza ailelerde birbirine aktarılıyor gibi görünmektedir. Yakın zamanlarda yapılan araştırmalar beslenme bozukluklarına karşı hassas olmanın kalıtımsal olabileceğini göstermektedir. Ancak, pek çok çocuğun beslenme alışkanlıklarını ve davranışlarını ebeveynlerinden aldığı da doğrudur. Ailenin her iki bakımdan da etkili olduğu düşünülmektedir.
 
Aileden gelen başka türde etkilerin de rolü üzerinde çok sayıda teori vardır. Örneğin, anoreksiya nevroza hastalarının duygusal olarak çok yakın olan ve çocukların bireyselliklerini ve özgürlüklerini geliştirmekte zorlandığı ailelerde görüldüğü söylenmektedir. Yine, bu etkilerle sorun arasında neden sonuç ilişkisi kurmak oldukça zordur. “Normal” aileler çok değişkenlik göstermektedir. Dahası, ailenin üyelerinden birinin kendi isteğiyle aç kalmasına göstereceği “normal” tepkinin nasıl olması gerektiği konusunda bir hüküm vermek zordur.
 
Yine de ailevi etmenlerin beslenme bozuklukları üzerinde hiç etkili olmadığını düşünmek imkansızdır. Ancak aileler içinde yaşanan belirli etkileşim türlerinin, bir kişinin beslenme bozukluğuna yakalanma riskini artırıp artırmadığı kesin değildir. Bütün hastalarda görülen belirlibir aile tipi yoktur.
 
ÇOCUKLUKTA YAŞANAN TRAVMALAR
Yine üzerinde çok tartışılan başka bir düşünce de çocuklukta yaşanan kötü tecrübelerin, özellikle de cinsel tacizin etkisidir. Yakın zamana kadar çocuklukta yaşanan cinsel taciz göz ardı edilen bir konu olmuştur. Bu durum artık değişmiştir. Artık, çocukların az da olsa bir kısmının yetişkinlerin cinsel tacizine uğradığı bilinmektedir. Ayrıca bu tür tacizin çocuk büyüdüğü sırada üzerinde kalıcı etkileri olacağı da açıktır. Bu etkiler arasında psikolojik rahatsızlıklara karşı da hassasiyetin artması sayılabilir. Beslenme bozukluğu yaşayan kadınların yaklaşık üçte biri başından bir cinsel taciz vakası geçtiğini ve bunun beslenme bozukluğuna yakalanmalarında rol oynadığını söylemektedirler. Ancak başka türlü duygusal rahatsızlıklara sahip kadınlar da cinsel tacize uğradıklarını belirtmektedirler.
 
Bu demektir ki, beslenme bozuklukları yla cinsel tacize uğrama arasında, tacize uğrayan insanların psikolojik rahatsızlıklara karşı hassaslaşması dışında doğrudan bir bağlantı bulunmamaktadır. Ancak beslenme bozukluğu bulunan insanlar, başlarına gelen sıkıntıların büyük kısmını muhtemelen çocukluklarında yaşamışlardır. Bu durum özellikle bulimia nevroza hastaları için geçerlidir.
 
ZAYIF ÖZGÜVEN
Beslenme bozukluğu bulunma ihtimali olan belli bir tür genç kadını tanımlamak zordur. Ancak pek çok hastada ortak olarak görülen iki özellik bulunmaktadır.

Birincisi, çoğunun özgüveni zayıftır. Kendi değerleri ve becerilerinden gerçekten şüphe duyarlar. Bu şüpheler genelde saklanır ve hasta toplumdan kaçar, teşhirciliğe pek çok yol deneyerek, şüpheleriyle başa çıkmaya çalışır. Yine de dışarıdan görülen ne olursa olsun hasta kendi içinde kendisinden şüphe duyar.

Pek çok hastada ortak görülen ikinci özellik de hastaların duygusal problemlerle açık açık başa çıkmakta zorlanmasıdır. Başa çıkması zor gelen duygularının üstünü örtmeye çalışırlar. Bu, kişilikleriyle de ilgili olabilir, örneğin saplantılı ve mükemmeliyetçi olabilirler.

Bu, içinde bulundukları durumlada ilgili olabilir. Örneğin kişi başkalarını üzmekten veya onlara zarar vermekten korkuyor olabilir. İki durumda da işleri kontrol altında tutamayacaklarından korkarlar. Bir şekilde duygularını kontrol etmekle ilgili bu düşünceler, kiloyu ve yediklerini kontrol etmekle ilgili düşüncelere karışır.

Genel olarak beslenme bozuklukları zor bir dönem olan büyüme ve bir birey olarak gelişme sürecinin ortalarında meydana çıkar. Beslenme bozukluğuna yakalanma ihtimali kişinin kendisi, ailesi, içinde bulunduğu ortam ve yaşadığı toplum gibi çok çeşitli etmenlerden etkilenebilir. Elbette şans veya şanssızlık dediğimiz bilinemeyen ve öngörülemeyen birçok başka etmen de vardır.
 
ÖNEMLİ NOKTALAR
  • Kilo verme isteği çoğu zaman beslenme bozukluğunun başlangıç işaretidir.
  • Ailevi etkilerin bir rolü olsa da ne gibi etki yaptıkları ya da ne derece önemli oldukları tam olarak bilinmemektedir.
  • Çoğu hastanın özgüveni zayıftır.
  • Hastalar çoğu zaman duygularını ifade etmekte zorlanmaktadırlar.

  

Bu yazı 4717 kere okundu.

Yorum Ekle Arkadaşına Gönder Çıktı Al Yukarı
Ne tür rahatsızlıklarınız var?
Bu anketin sonuçları anket tamamlandıktan sonra yayınlanacaktır.

ana sayfam yap | sık kullanılanlara ekle | iletişim | kullanım şartları | site haritası
Bu sitede yer alan bilgi, belge ve resimler yazılı, görsel veya daha başka bir yöntemle çoğaltılamaz, tamamen ya da alıntı yapılarak kullanılamaz.